Dünyada devam eden çatışmaların çoğu, devletlerin kendi çıkarlarını koruma çabası veya dini inançlarına yönelik haksızlıklara karşı koyma mücadelesi olarak değerlendirebilir. Olanlar, sadece görünürdeki sebepler ve bu sebeplerin sonucunda gerçekleşen olaylar zinciri gibi algılanabilir.

Savaşın asıl kazananları genellikle belirli güçleri, sınırları ve çıkarları olan devletler ya da liderler değildir. Savaşın asıl kazananını bulmak çok basittir; sadece nakit akışını takip etmek yeterlidir. Bu takibin sonu egemen güçlere ve lobilere çıkacaktır. Bu düzen devam ettikçe, uzun vadede kazananlar ne krallardır ne de ülkeler. Asıl kazananlar, bir zamanlar kralların gölgesi olan, ülkeleri içten içe karıştırıp birbirlerine düşman eden gizli kasa bekçileridir. Krallar savaş meydanında birbirlerine hücum ederken, sarayda gelecek haberi bekleyen kasadarların her zaman yedek bir planı vardır. Kral kazansa da kaybetse de… O zamanın kasadarları, şimdi dünya dengeleri üzerinde kontrol sağlayabilecek bir güce kavuşmuştur.

KURGUNUN İÇİNE GİZLENMİŞ GERÇEKLER

Film ve dizilerde zaman zaman, bu tür gizli yapıların kontrol mekanizmalarıyla ilgili ipuçlarına rastlamak mümkündür.

“Uzay Yolu” dizisinde izlediğimiz cep telefonu teknolojisi, aslında o zamanlar zaten keşfedilmiş bir yenilik olabilir. Bu durum, bazı teknolojik gelişmelerin asıl keşiflerinden çok daha sonra bize sunulduğunu düşünmemizi sağlar. Bu tespit, şu an kullandığımız teknolojinin aslında keşfedilmiş teknolojiden çok daha geride olduğu fikrini ortaya koyar. Dolayısıyla, tahmin edemeyeceğimiz bu tür teknolojik yeniliklerle, bir uçağın sistemleri uzaktan kontrol edilerek sabote edilebilir, bir kişiye uzaktan lazer ışığı yollanarak kalp krizi geçirtilebilir ve bu ölümler doğal sebeplerden kaynaklanmış gibi gösterilebilir.

“Kızıl Kraliçe” gerçek olabilir mi?

KAVANOZU SALLAYAN KİM?

Teori şöyle: “Gidin bir çölden yüz tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra, bir başka topraktan yüz tane bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. İlk başta hiçbir şey olmayacaktır. Daha sonra, kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. Kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kargaşa ortamı göreceksiniz. Kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken, siyah karıncalar bu kargaşanın nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir.”

Kasa bekçileri olan etkili gruplar finans, enerji, silah ve teknoloji sektörlerinin kontrolünü elinde bulundururlar. Kontrol altında tutulan veya tutulamayan bölgelerdeki istikrarın bozulması, düzenin değişmesi bu grupların elinde olan güç dengesini derinden etkileyebilir.

İsrail-Filistin çatışmasında yüzeyin altında daha derin bir hikâye yatıyor.

Ekonomik çıkarlar, çatışmalar başladığında en önemli değişken olur. Savaş başladığında, silahlar, mühimmat ve diğer askeri teçhizatlar harekete geçer. Sermaye ve varlık akışlarında normalin dışında bir hareketlenme olur. Bu durum, kavanozu sallayan kasa bekçilerinin varlıklarını arttırır ve onlara daha fazla güç kazandırır. Dünya Savaşları sırasında taraflara silah ve malzeme sağlayarak, ABD ekonomik büyümesini hızlandırmıştır.

Üçüncü tarafın (kavanoza müdahale eden dış etken) provokasyonu, gerçekleri manipüle ederek yaratılan gerginliğin çatışmaya dönüşmesini sağlar. Taraflar sadece yanılgılarına yenik düşerek diğer topluluğu düşman olarak görür.

NASIL BAŞARDILAR?

Kişilere uygulanan kontrolün toplum geneline yayılması çoğu zaman oldukça kolaydır. İlk adım, topluluk içinde ayrışmayı tetikleyecek unsurları yaratmaktır; renk, ırk, giyim tarzı, inançlar, sınıflar ve mezhepler gibi. Kırmızı ve siyah karıncalardaki renk ve ırk ayrımı gibi. Kişilerin inançlarına dayalı olarak mezheplere ayrılmasındaki başarı oranı ne kadar yüksek olursa, kargaşanın çıkışı da o kadar hızlı ve etkili olacaktır.

Bu tür unsurları kontrol etmek için bilinçli seçilmiş etkin bir iktidar ve işlevsiz bir muhalefet genellikle yeterlidir. İyi polis, kötü polis senaryosu. Bu senaryonun sahneye koyulacağı platform ise yönlendirilmiş medya kuruluşlarıdır.

“Maşa varken elini neden ateşe soksun ki?”

Bu tür güçler genellikle politika, ekonomi veya sosyal alanlardaki güç dengelerini lehine çevirmeye çalışan devletler, kurumlar veya bireyler olabilir. Demokratik süreçlere sızarak ülkenin yönetimini istikrarsızlaştırabilir ve şeffaf olmayan politikalara neden olabilirler. Tüm bu kaosu yaratacak düzeneği ellerinde bulundurdukları teknolojiyle, bilimsel araştırmalarla, psikolojik analizlerle ve para basarak kolaylıkla kurabilirler. Ülkeyi içeriden yıkmak daha mantıklı gelir.

Genellikle teknolojiyi, sosyal medyayı ve diğer propaganda seçeneklerini kullanarak yapay bilgi yaymakla işe başlarlar. Şimdilerde onlara isimde verdiler. Troller: Kötü huylu ve insanları rahatsız eden yaratıklar. Belirledikleri stratejilerle yapay veya yanıltıcı bilgiler yayarak anlaşmazlık ve kafa karışıklığı yaratırlar. Kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde toplumun algısını değiştirirler.

Toplumdaki uyuşmazlıkları ve hassas noktaları kullanarak halkı kutuplaştırırlar. Bazen bu kutuplaşmayı simgelemek adına kıyafetler bile kullanılabilir. Gruplar böylece bir simge üzerinden tarafını belirlemiş olur. Önyargı ve düşmanlık algılarının halk arasında yayılması, toplumdaki çatışmaların daha da alevlenmesine yol açar.

Ekonomik krizler ve belirsizlikler yaratmak için finansal dengelerle oynarlar. Ekonomik istikrarsızlık genellikle insanların korku ve endişe düzeylerini artırır. Temel ve sağlıklı gıda üretimi engellenir. Halk dışarıdan ithal edilmiş gıdaları tüketmek zorunda kalır. Adaleti, düzeni, güvenliği sağlayan kurumlar işlevsizleştirilir. Güvenliği tehdit edilen, gergin ve korkan bireyler daha saldırgan olur.

Düzenin sarsılması, güvenlik tehdidi oluşturulması ve panik atmosferi yaratılması amaçlanır; geriye sadece fitili ateşlemek kalmıştır. Son madde hepsinden daha kolayıdır. Etnik ayrılıklar üzerinden provokasyonlar yaratılıp şiddet olaylarını başlatırlar. Gizli operasyonlar yapılır. Sahte bir saldırı haberi, gerçek olmayan görüntüler eşliğinde medyaya sunulur. Veya birkaç canlı bomba kullanılarak korku ve terör yayılır.

Ekonomik, sosyal ve politik açılardan elde edilecek gücün önemi göz önüne alındığında, psikolojik savaş ve manipülasyon gibi tekniklerin başarıya ulaşma ihtimali genellikle vardır.

FELAKETİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRENLER

Seçilmiş siyasi liderler, genellikle bu gölge güçlerin taleplerine ve baskılarına karşı koyamazlar. Paraya ve güce olan bağımlılıklarından dolayı ve olayların gidişatına kapıldıkları için bu güçlerin isteklerine boyun eğmek zorunda kalırlar. Ve sonunda çoğu zaman adalet yerine paranın hükmettiği bir dünyanın yarattığı acı ve haksızlıkla karşı karşıya kalırlar. Bazı durumlarda halk, olanlara daha fazla seyirci kalamaz isyan eder.

Sonuç itibariyle, savaşların ve çatışmaların gerçek kazananlarını ve kaybedenlerini tespit etmek, sadece tarihsel veya siyasi bir analizle mümkün olmayabilir. Kazananları ve kaybedenleri anlamak için nakit akışını, savaşların ticaret ve finans sektörleri üzerindeki etkisini kavramak gerekir. Belki de hakikate ulaşabilmenin tek yolu budur. Ancak unutmayalım ki, bu güç oyununun sonunda en çok zarar gören her zaman halk olmuştur. Bu durumun değişmesi için uyanma vakti gelmiş olabilir.

Kasa bekçileri ülkeleri içeriden karıştırarak birbirine düşüren gizli güçlerdir. Dolayısıyla biz diğerleri asıl kazananları asla göremeyiz. Onlar yerin altındaki krallıklarında gizlenerek dünyayı izlerler. Yeryüzündeki ajanlarını kullanırlar. Liderlerin bu duruma dâhil olmaları genellikle para ve güç bağımlılıklarından kaynaklanır. Ve bir kere olaya dâhil olup içeri girdiler mi çıkmaları neredeyse imkânsızdır. Bir liderin ortadan kaldırılması gerektiğinde ya bu durum halka bırakılır ya da aynı gizli güç, herhangi bir sebep veya bölge halkına özgürlük vaadi ile lideri ortadan kaldırır. Kendilerini haksızlığa uğramış halkın kurtarıcısı ve dünya düzenini sağlamış bir yapı olarak insanlığa sunarlar. Yine medya ve yayıncılık sektörünü kullanarak.

DÜŞMAN

sana düşman, bana düşman,

düşünen insana düşman,

vatan ki bu insanların evidir,

sevgilim, onlar vatana düşman…

Nazım Hikmet

Ev sahibi kiracıya, kiracı ev sahibine, işveren işçiye, işçi işverene, komşu komşuya, arkadaş arkadaşa düşman. Baba oğula, kardeş kardeşe…

Hatta bir miktar kendi vatandaşının canına bile… (11 Eylül)

İç karışıklığı yaratmak için nasıl çalışıyorlar?

Toplum içinde ayrıştırılan gruplarda, hangi tanım veya profil daha fazla artmaya başlarsa, genel eğilim de o tarafa doğru olur. Çoğunlukla ilk etapta dış görünüş değişikliği ile birliktelik sağlanmaya çalışılır. Sonra oluşan guruplar birbirlerinden ayrılmaya başlar.

İlk olarak cinsiyet ayrımı, ardından dini ve mezhebi ayrımlar ile huzurlu, başkalarının kaynaklarına ihtiyaç duymayan bir toplumda çatlaklar oluşturulur. Tüm bu kargaşadan kazanç sağlayan kimdir? Bunu anlamak içinde yine nakit akışını takip etmek yeterlidir.

Doğru ve yanlış kavramlarının anlamını çocuklar bile anlar. Eğer bir çocuğun oyuncağını izinsiz alıp geri vermeyeceğimi söylersem, çocuk bunun hırsızlık ve yanlış olduğunu bilir. Eğer yapacağımı söylediğim bir şeyi yapmazsam, yalan söylediğimi fark eder. Doğrular evrenseldir, kişiden kişiye veya ülkeden ülkeye değişmez.

Evrene kaydedilmiş olan bu bilgiler -iyi veya kötü- asla tamamen ortadan kalkmayacak, zamanı geldiğinde yeniden gün yüzüne çıkacaktır. Sonuç olarak, kötülükle, yalanla ve zorbalıkla elde edilen gücü kabul etmek veya reddetmek kişinin kendi değer yargılarıyla, bilincinin potansiyeliyle ve eğilimleriyle ilişkilidir.

YANILGIDAN NASIL KURTULUNUR? ETKİLERİ SINIRLANDIRMAK

Yanıltıcı bilginin kaynağını bularak yetkililerin ve vatandaşın doğru bilgiye erişimini sağlamak önemlidir. Bu sürece hükümet, istihbarat servisleri ve medya ortaklaşa katılım göstermelidir.

Uluslararası ilişkilerde açık ve dürüst bir iletişim sağlanmalıdır. Yasaların etkin bir şekilde uygulanması gerekir. Bireylerin gerçeğe nasıl erişecekleri ve hangi önlemleri alabilecekleri konusunda bilgilendirilmeleri gerekir. Sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki çalışmaları desteklenmelidir.

PLANLARI BAŞARILI OLURSA

Filistin ve İsrail arasındaki çatışmanın arka planında gelişen olaylar oldukça karmaşıktır ve tarih, dini inançlar, ulusal kimlik, güvenlik ve siyasi kontrol gibi bir dizi faktöre dayanmaktadır.

Politik dengelerin değişmesi, savaştan etkilenen bölgelerin doğal kaynaklarının kullanılması, gerektiğinde zayıflayan bir ülkenin para biriminin değer kaybetmesi ile topraklarının satın alınması, piyasa kontrolü, sınır tanımayan geçiş haklarının kullanılması ve bölgeye farklı yerlerden göçmen hareketlerinin sağlanması ile halkın asimilasyonu, gizli ve açık işgalin karmaşık yönlerinden bazılarıdır.

Batı’nın Ortadoğu’da güvenilir bir ittifak oluşturması, güç dengelerini kendi lehine yönlendirebilmesi için önemlidir. Bu durum, politik ve ekonomik çıkarları etkileyen bir faktördür.

KARANLIĞA DOĞRU HIZLA YOL ALMAK

Sonuç olarak, gizli gerçekleri -yaşamını altüst etmek pahasına- gözler önüne sermeye çalışan aydınlarına, ruhları özgürleştiren ve hayatına güzellikler ekleyen sanatçılarına, hastalıkların çaresini bulmak için gece gündüz çalışan bilim insanlarına, acı içinde kıvranan insanlara yardım eden doktorlarına, değerli çocuklarını güvenle yetiştiren öğretmenlerine, sağlam altyapılar ve güvenli ulaşım araçları için emek veren mühendislerine sahip çıkmayan, bilimin aydınlık yolundan sapmış, yolunu şaşırmış karanlığa doğru giden her toplum, kendi acı deneyimiyle karşılaşmaya mahkûmdur.

Kazananı herhangi bir yerde göremezsiniz. Yönetmen, oyunu yönetir; her şeyi bilir, oyuncuları seçer ve oyunu plan dahilinde yönetir. Fakat o, görünmezdir. Seyirci olarak bizler sadece oyuncuları ve oyunu izleriz.

Savaş temalı bir oyunda ise bizlerin görebileceği ve hissedebileceği tek şey acıdır.