Devlet ve derinlikleri konusuna girmek bazıları için tehlikeli sular olarak görülebilir, anlayışla karşılayabilirim…

Ancak benim de anlatmak istediklerim var…

Yıllardır kafamı kurcalayan, yıllardır düşüncelerimi meşgul eden, anlam veremediğim çok olaya tanık oldum…

Az-çok devletin ne olduğunu yaşayarak, hatta şaşırarak epey bilgilendik…

Öyle ya, 35 yıldır bu mesleğin içindeydik ve gerek istihbarattan, gerek polis dostlarımızdan epey biriktirdiğimiz yaşanmışlıklar bulunuyordu…

Aktif gazetecilik yaşamımla birlikte Özel Harp Dairesi, Milli İstihbarat ve önemli görevlerde bulunmuş emniyetçi dostlarımdan çok sayıda hikâye-anı ve tespitler dinledim…(O tarihte Milliyet ve Hürriyet Gazetesi kimliğiniz büyük saygı görmekteydi)

Milliyet Gazetesi Haber Araştırma Servisi’nde göreve başlamamla birlikte gazetecilik adeta başka bir boyuta taşınmıştı…

Çok sayıda iyi gazetecinin görev yaptığı Milliyet Haber Araştırma adeta gazetecilik bakışımda bana level atlatmıştı…

Hep söylediğim gibi, meslek sizden iyi gazetecilerden öğreniliyordu…

Bu işin okulu-mokulu yoktu ve sahada çalışmak her şeydi…

Neyse, lafı uzatmadan mevzuya ufaktan giriş yapalım…

REİSİN PEŞİNDE

Milliyet Gazetesi’nde göreve başladığımda Recep Tayyip Erdoğan partisi AKP’nin kuruluş çalışmalarındaydı

Haliyle bir kent muhabiri olarak eski İBB Başkanı görev alanıma girmekteydi…

Yani benim için yakın hedefti…

Erdoğan, doğal olarak en iyi av, en iyi gazetede tutunma, kendini kabullendirme konusuydu…

Kısa sürede takibe geçtim…

Tabii o zamanlar bürokratlar bürokrattı ve Milliyet Gazetesi’ne saygıları büyüktü…

Dostluk kurmakta, güvenlerini kazanmakta zorluklarla karşılaşmıyordum…

Bu arada İBB Basın Odasına da takılmakta, hafiften ilişkiler kurma safhasına geçmiştim…

Yaklaşık dokuz ay işsiz kalmanın gazıyla sütçü beygiri misali her konuya balıklama atlıyordum…

Erdoğan ile ilgili İBB döneminde malı feci götürdüğü çok sayıda mülk edindiği söylentileri dolaşıyordu

(Ha, unutmadan; iş insanı Rahmi Koç’un Erdoğan için söylediği söz unutulmasın. Ne demişti Koç: “Erdoğan parti kuruyor. Bu iş için 1 milyar doları varmış!”)

Peki, bunu nasıl öğrenebilirdim?

Tabii Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğünden…

Durur muyum?

Bir şekilde üst düzey bir bürokrat ile temas kurdum, bağlamalar çekip güven kazandıktan sonra saadete geldim…

Bazı isimlerin tapu kayıtlarına bakmak istediğimi söyleyip yönlendirme, referans olmasını rica ettim…

İlgili bürokrat hemen sisteme girerek Erdoğan ile ilgili tarama yaptı…

Bulmuştum!

Erdoğan Gaziosmanpaşa Arnavutköy’de mülkü vardı!

REİS’İN GAYRİ MÜLK YATIRIMINI BULDUM

Aman tanrım! Kim tutardı beni? Hemen İlgili birime yönlendirildim ve tapu kaydına ulaştım…

O da ne?

7-8 ortaklı değersiz tarlada Erdoğan hissedardı!

Evet, aynen böyleydi Erdoğan ile ilgili iddianın gerçeği…

Hiçbir siyasetçi kendi üzerine mal yapmazdı-ki bu bir isnat değildir- gerçeği ile bir kez daha yüzleşmiş oluyordum…

Tabii pes etmek olmazdı…

Her türlü bilginin üzerine gitmek kaçınılmazdı bizim için…

İBB Basın Odasına takılmamla birlikte Erdoğan’a küsen, avantası kesilenler dergâhımıza düşmeye başlamıştı…

Bunların kahir ekseriyeti Kasımpaşa eşrafından, Erdoğan’ın yakınında bulunmuş, geçmişinden haberdar Refah Partisi sadığı isimlerdi…

Çünkü reis kutsal davaya ihanet etmişti…

O tarihte nafakaları kesildiği için haliyle ilginç bilgiler geliyordu…

(Bu bilgiler “duyun ama inanmayın” türündendir; lütfen dikkat!

Bir zamanların Reis gönüllüsü, sonradan düşman bu isimler olduğunu bir daha hatırlatırım)

Erdoğan’ın maaşlı RP İl Başkanlığı öncesinde maddi olarak kötü durumda olduğu, hatta akşamcıların son noktası olan işkembe çorbacısı işine girdiği gibi mevzuları da dillendiriliyordu…

Öyle ya, mümin Müslüman kimlikli bir kişinin içkinin son durağı işkembe çorbacılığına soyunması da neydi ki?

Araştırdım ve hafızam beni yanıltmıyorsa bu dükkân Emine Hanım’ın üzerine açılmış ve kısa sürede iflas etmişti.

“Ben ekonomistim” diyen “Reisimiz” bir işkembe çorbacısını bile kısa sürede iflas ettirmişti ya, neyse!

Hatta ve hatta bir belediye başkanının eşi maddi sıkıntılar nedeniyle geçmişte komşuların halılarını yıkayıp ev ekonomisine katkı yaptığı gibi insanın içini acıtan muhabbetlere tanık oldum…

Bu arada Reis’in yanında Refah Partisi’ne ihanet eden belediye başkanları hakkında da bilgiler adeta akıyordu…

O var ya o, homo, homo! O mu? O’nun da ikinci evi var ve genç bir kadınla imam nikâhıyla yaşıyor… O yok mu o! Karısını sürekli dövüyor… O mu? Belediye başkanı olmadan önce açtı, ayağına giyecek ayakkabısı yoktu!” türlü bilgiler peşi sıra kulağıma fısıldanıyordu…

TAM TAKIR KAFAYLA GELEN BAŞARI

Tayyip Erdoğan’ın ve avenesinin vizyonu ve ufkuna az da olsa vakıf olduğum için İBB Başkanlığı gibi bir görevde hatırı sayılır işler yapmasını bir türlü anlayamıyordum…

Bu kesim partiye ölümüne bağlı, çalışkan, adabımuhaşeretten zerre habersiz, kültürel olarak vasat tipler olarak görmekteydim ki beni affedin…

Derken yakın çevresinden bir RP milletvekili çocuğu İstanbullularda kabul gören hizmetlerin sırrını veriyordu: “Şenol, iktidara geldik, ama ne geldik…

Kimsenin bir şey bildiği yok…Kafalar tam takır…”

Reis oturdu düşündü, fikir aldı… İBB projeler arşivine girmeye karar verildi…

Bir önceki Başkan Nurettin Sözen’in “Bedrettin Dalan projesi talan projesidir” diyerek hayata geçirmediği hazır projeler tek tek değerlendirildi…

Bu projeler için hemen ihalelere çıkıldı ve ilerlenmeye başlandı…

Reis’i kurtaran işte bu hamleydi…

Eski İBB Başkanlarından Dalan’ın projeleri hızla hayata geçirildi anlayacağın…

Reis’in sırrı işte budur” dedi…”

Birinin ötelediği projeler diğerine hayat suyu oluyordu…

Biri sucukçu muhasebe kâtibi, diğeri Prof. Dr. kariyerli iki Belediye Başkanı… İki vizyon, iki lider…

Evet, dostlar, olay buymuş!

Birinin diploması 20 yıldır tartışılıyor, ama 20 yıldır ülkeyi yönetiyor…Diğerinin diploması tapu senedi gibi sağlam, ama esamesi okunmuyor…

Alın size yurdum fotoğrafı!
 

İBB VE MÜLKİYE MÜFETTİŞLERİ

Yine bu dönemde İBB sıkı bir mülkiye müfettişlerince adeta kuşatma altına alınmıştı…

Hatta ANAP kanadı Tayyip Erdoğan dönemini sıkı bir şekilde araştırması için süper yetkili bir mülkiye başmüfettişi görevlendirmişti:

Candan Eren…

İBB ve iştirakleri derin bir şekilde incelenmekteydi…

Haliyle bu müfettişlerle de ilişki kurmayı ihmal edemezdim…

Bu soruşturmalar sırasında Organize Şube Müdürlüğü ekipleri de sıkı bir çalışma içindeydi…

Devlet kanadından soruşturma hakkında küçük tüyolar haricinde bilgi alınamıyordu…

Aldığım en önemli tüyo ise İBB’de bir havuz sistemi kurulduğu ve bu havuzdan “adil paylaşımlar” yapıldığı yönündeydi! Yani, çeşme başını tutan bağımsız racon kesemiyormuş!

İşte organizasyon! İşte adil düzen! Adamlar bölüşmesini biliyormuş…

İşin sırır buymuş…

İSKİ eski Daire Başkanlarından öğrendiğime göre Genel Müdür Ergün Göknel yurt dışına çıkarken o zaman ülkede bulunmayan ürünlerde getirmesi isterlermiş…

Göknel, bunları getirip daire başkanlarından paralarını alıyor, maaşımdan başka gelirim mi var edebiyatı yapıyormuş…

Daire başkanları da salak olmadığı için içten içe Göknel’e kinleniyormuş

Milyonlarca dolar rüşvet altığı mahkemece kanıtlanan aslan Sosyal Demokrat Göknel ile bizim dinciler arasında fark “Havuz Sistemi” imiş…

Bir taraf paylaşırken diğer taraf “namus” satıyormuş…

 

Uzatınca insan sıkılır, bilirim…

Erdoğan meskûn nizam için tehdit değildi! Neden mi?

Reis ve yürüyüşü hakkındaki hatıralar ve tespitlere 2. Bölümde devam edelim…