Türk medyası ticarete başlamasıyla birlikte kendi ölüm fermanını imzalıyordu…

Sadece gazetecilik mesleğini icra eden Simavi, Karacan, Nadi ve Bilgin aileleri öncülüğünde güçlü bir medya duruşu sergileniyordu ki işin içine iş insanı Aydın Doğan’ın girmesiyle sistem ters yüz oluyordu…

Medya ticaret için kullanıldığında oldukça karlı kazançlara kapı açıyordu… Mesela, Milliyet Gazetesi’nde konuşulanlara göre Tansu Çiller hükümetinin 5 Nisan 1994 krizinden birkaç gün önce Aydın Doğan devlette devalüasyon sinyali almış ve piyasadan 1 milyar dolar döviz alımı yapmış… O tarihte ne mi olmuştu? 4 Nisan gecesi dolar 8 bin liradan uykuya dalmış, 5 Nisan’a 42 bin liradan gözümüzü açmıştık… Tatlı kazanç, ne diyelim?

Kelepir banka satın alıp yüksek karlı satışı da var, mevzu beni aştığı için girmiyorum…

Nerede kalmıştık?

MEDYA NEYDİ Kİ BİTMİŞTİ?

Tespitimin arkasındayım… Medya zayıf iktidarları şamar oğlanına çevirip rant kovalamaya devam ederken ABD merkezli güç odaklarının desteğiyle Ilımlı İslamcı AKP ile tanışılıyordu…

Medyamız AKP ve Tayyip’e düşman gibi görünüyordu, ama hiç de öyle değildi

Yaptığı haberler, attığı manşetlerle AKP’nin değirmenine muhafazakarları taşıyordu…

Muhalefet yapıyor numarası ile sürekli AKP’ye alan açıyor, güçlenmesine sinsice yol veriyordu…

Bunun ilk işareti iki gün manşetten yolsuzluk haberi yapılan Kanal 7 Anchorman’i Ahmet Hakan Coşkun’un birden Hürriyet Gazetesi’ne işe alınmasıydı… “Hürriyet Gazetesi kalitesinde bir yerde, çapı ve kalibresi, üslubu olmayan bu civelek ne yapacak” diye merak ederken gazetenin yazı işlerinden gelen bilgiyle uyanıyorduk.

Ahmet Hakan’ın köşesini o dönemki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök yazıyor, sonra Ahmet Hakan o üslupla ekmeğini kazanmaya devam ediyordu…

Özetle; Özkök format ve üslubu başlatıyor, Ahmet birader de bunu sürdürüyordu…

Bu transfere yıllarca kafa takılmıştı…

Ne bulmuştunuz bu Ahmet Hakan dönme dolabında yahu?  Derken jeton düştü…

Hürriyet Gazetesi el değiştirdi…

Ahmet Hakan’ı Hürriyet’e geçtiği için döneklikle suçlayanlar morarıyordu…

Ahmet Hakan’ın AKP ile Aydın Doğan’ın arasında köprü olmak için Hürriyet’e transfer olduğu ortaya çıkıyordu

İhanet karşısında çok kindar olan Tayyip Erdoğan kontrolüne geçen Hürriyet’in başına sözde dönek Ahmet Hakan getiriliyor ve bu filim fırıldak gün yüzüne çıkıyordu…

İşte Ahmet Hakan böyle bir karakterdi…

İşte Aydın Doğan böyle bir satıcıydı!

Ahmet, davası için “dönek” tükürüklerini yüzünden silmeyecek denli omurgasız bir medya portresiydi…(Seninle ilgili yazacak çoook malzemem var Ahmet, çok…)

KALİTE DİBİN DE DİBİNDE

Medya bitirilmiş, kifayetsizlerin istihdamın mecralarına dönüşüyordu… 2010 yılından sonra tv’lerde tartışma izlemek, gazetelerde haber okumak zul haline geliyordu…

Reha Muhtar’ın acı var mı acı, kaçırılan Ankara-Adana uçağına korsanın nereden bindiğini sorması ile başlayan süreç, ele geçirilen 8-10 piyade tüfeği ile bir LAW silahını “Bir orduya yetecek silah ele geçirildi” tespiti ile hız kazanıyordu…(Oysa, bir ordu 100 bin ile 150 bin neferden oluşuyordu…)

Daha acısını ise yakın zamanda görüyorduk…

Tarih 1 Ocak 2021…

Tüm televizyon kanalları bu haberi yayımlıyor ve ben sinirden kızarmış olarak izliyordum…

Haber ne miydi?

“Eminönü- Alibeyköy Tramvay Hattı Açılış Töreni'nin ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve partililerle birlikte bindikleri tramvaydan Mahmutbey-Mecidiyeköy Metrosu’na aktarma yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Mecidiyeköy Metro İstasyonu'nda karşılaştıkları sokak müzisyenlerinin söylediği ‘Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek’ şarkısına eşlik ettiler.”

Ekranın karşısındaki İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile belediye bürokratları öyle şirin öyle ponçiktiler ki rezillik karşısında kendi kendime utandım, arlandım… Ne diyeceksiniz, biliyorum “Ne var bunda kızacak, utanacak, arlanacak?” Ama işi özü öyle değildi, değildi!

ÇOK ŞİRİNDİNİZ ÇOK!

Tarihe dikkat çekmişsinizdir mutlaka…

1 Ocak…

Yani yılbaşı gecesinin sabahı…

Resmî tatil…

Günlerden Cuma…

Siyasi figürlerimiz metroda sokak müzisyenleri ile karşılaşıp mutlu mesut olmuşlar…

Yeni yılın en kayda değer haberini yurdum medyasının tamamı takip ediyor…

Kameramanlar her zaman olduğu gibi birbirlerini itip görüntü alma, foto muhabirleri en iyi kareyi almak için emek harcamakta…

Ama bir şey unutuluyordu: gazetecilik!

Medyamız son yıllarda “kurdele muhabirleri” ile doldurulmuştu ve durumu analiz edecek deneyimli muhabirlerin tamamı sektörden dışlanmıştı…

O beklenen soruyu sorup üç siyasi zibidiye haddini bildirecek çap ve kalibreden yoksun bir gazeteci sürücü haber takibindeydi!

Son yıllarda öğrendiğim en güzel özlü söz:

Bizi aydınlatan cevaplar değil, sorduğumuz sorulardır!” Evet, gazetecilik işte tam da bu sözdü!

Peki, neydi olması gereken, sorulması elzem soru?

Pandemi döneminin yasaklarının yaşandığı günlerdendi söz konusu olan…

Hani o 15 günlük kapanmalar, tüm sosyal etkinlikleri yasak olduğu, akşam 19’dan sonra sokağa çıkmanın yasak olduğu günlerdi söz konusu…

Yani pandemik önlemlerin en sıkıntılı döneminden geçilmekteydi…

Neydi konumuz?

Metroda tesadüfen karşılaşılan sokak müzisyenlerine şaşırıp mutlu olan siyasilerimizin o güzel şarkı vardı ya merhum Berkant’ın…

Hani tüm dünyaca bilinen tek uluslararası şarkımız “Samanyolu” işte canım…

Şarkı da öyle tesadüfen seçilmediği de belliydi ve üç siyasinin “Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek” kuplesine katılmasıyla ‘birlikte yürüyeceğiz’ mesajı verilmek isteniyordu… (Ömür boyu sürecekti ama, üç parça oldular ya neyse!)

Gelelim sadete!

SORU SORMAYAN SÜRÜ

Arkadaşlar 1 Ocak 2021 tarihinde yılbaşı olması hasebiyle hafta sonu sokağa çıkma yasağına cuma günü de dahil edilmişti…

Yani, yani, törenin gerçekleştiği gün sokağa çıkmak yasaktı…

Metrolar kapalı ve işlemiyordu…

O tarihte metroda müzik yapıp ekmeğini kazanmak istemek ahmaklığı nirvanası olacağına göre bu bir İBB’nin PİAR çalışmasıydı…

(Şirinlik böyle yapılacaksa sizlerle işimiz var, işimiz!)

Gazeteci kardeşlerimi affedebilirim sorulması gerekeni sormayı akıl edemedikleri için…

Çünkü bu mesleği öğrenecekleri ustalar artık yoktu…

Bir tarafta eşi Emine Hanımı alarak bir akşam saati ansızın gecekonduda yemeğe katılan Tayyip Efendi, diğer yanda bizim Aprantiler…

Bu çaptaki politikacılarla biz AKP’den sittin sene kurtulamayız, anlayın artık ya!

Winston Churchill’in, “Türkiye, yere düşerse kaldırılmalı, ayağa kalkarsa düşürülmesi gereken ülkedir!”  sözü her şeyi açıklıyordu…