Erdoğan ise sürekli olarak Topçu Kışlası projesini gündeme getirip ortamı germekten kaçınmıyordu…

Her şey birdenbire ortaya çıkmamıştı oysa…

AKP kafası önce şu an Taksim Gezi Parkı’nın olduğu alanda bir zamanlar çok güzel tarihi Topçu Kışlası bulunduğunu ve bunun giriş kapısının muhteşem güzellikte olduğunu dillendirmeye başlamıştı…

Yapının İsmet İnönü döneminde yıkıldığını ve bunun büyük bir katliam olduğunu anlatıyordu maaşlı fikir adamları…

Oysa amaçları farklıymış ki kısa bir süre sonra sesler yükselmeye başladı…

Neymiş gizli maksatları?

Gezi Parkının olduğu alanın zeminine bir AVM yapmakmış…

The Marmara Otel’e bakan yüzünde ise yıkılan Topçu Kışlası’nın giriş bölümü kondurularak tarihe selam çakılacakmış…

Park ise eski işlevini sürdürecekmiş…

Yerseniz tabii…

Park düzlenmeden, ağaçlar kesilmeden nasıl bir zemin altına AVM inşa edilebilirdi ki?  

Oysa AKP avenesi ısrarla Gezi Park ağaçlarına zarar vermeyeceğini tekrarlayıp duruyordu…

Haklılardı da…

Zemin tesviye edilmeden, ağaçlar kaldırılmadan nasıl zeminin onlarca metre altına inilirdi?

 

TOPÇU KIŞLASI PARAVANDI

İlk kurşun parkın Divan Otel’e bakan kısmına dozerler girmiş ve ağaç kesimine başlamasıyla atılmıştı…

Buradaki kesimler yoğun protestolar sonrasında iptal ediliyordu…

Protestolar zincirinin ilk kademesi böyle başlamıştı…

Süreç, küçük protestolarla ilerliyor ancak büyük bir kitlesel harekete dönüşmüyor, küçük gruplar biber gazının eşsiz lezzetiyle meydandan uzaklaştırılıyordu…

Bu sırada Tayip Erdoğan ise sürekli olarak Topçu Kışlası projesini gündeme getirip ortamı germekten kaçınmıyordu…

2013 yılının Mayıs ayının son günleriydi sanırım…

Bir avuç, evet evet bir avuç protestocu Taksim Anıtı’nın hemen önünde oturma eylemine başladı…

Sayıları 50 kişi dahi değildi…

(*)Fotoğraflar: Şenol Demirci

Hemen Çevik Kuvvet ve TOMAlarla çevrildi bu grup…

Hiçbir eylem ve slogan atmadan sadece oturuyorlardı…

Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Metin Pala ile birlikte protesto eylemini yakından takip ediyorduk…

Birden gazeteci hislerimizle olayın patlayacağına karar verip meydanın hemen köşesindeki Simit Sarayı’nın terasına çıkıp daracı lenslerimizi hazır ederek beklemeye başladık…

Çevik Kuvvet aşka gelmişti ve Kılıç-Kalkan ekibi gardını almıştı…

Birden TOMA’lardan biber gazı hücumu başladı…

Ama ne hücum…

Öyle yoğun gaz sıkılmıştı ki Simit Sarayı’ndaki Arap turistler ve çocukları çığlık çığlığa kalmış çaresizlik içinde koşturuyordu…

Metin Pala ile ardı ardına seri çekimlere başladığımız gibi, bir yandan da gazdan nasipleniyorduk…

Gezi olayları işte böyle başladı…

Olayları başlatan polisti ve ona bu emri verenlerdi…

Öyle, yok efendim kalkışma, yok efendim otoriteye isyan mavallarına kanmayınız…

Bu olaylar kitleselleşmesi ve tüm yurda yayılmasının arkasındaki isim kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan idi…

 

AHMET ŞIK’I ÖLDÜREMEDİLER

Bu görüntüler anında haber kanallarında yayınlandı haliyle…

Görüntülerde tüm marjinal gruplar örgütlenmiş bir halde Taksim’e hareket ediyordu…

Ardından Tayyip düşmanı İstanbullular da metro vasıtasıyla alana akmaya başladı…

Curcuna başlıyordu…

Göstericiler polise taş, polisler de Tomalarla yüksek basınçlı su ve biber gazlarıyla cenge başlıyordu…

Her şey kontrolde ilerliyordu…

Bu sırada 1 Mayıs olaylarında aşina olduğumuz Çevik Kuvvet gücünü meydanda göremiyorduk…

Bir ara müdahale eden polis sayısının azlığını merak ettim ve alanı taramaya başladım…

Gezi parkı polis kontrolünde ve kapalıydı…

The Marmara’ya bakan park girişindeki polis noktasına yürüdüm ve parkı kolaçan ettim…

Anaa ne göreyim? Ağzına kadar Çevik Kuvvet Polisi ile doldurulmuştu park…

Park etrafında protestocular ile polis arasındaki arbede gittikçe artıyordu…

Bu sırada polis şiddeti de artış gösteriyordu…

Taksim Meydanı’ndaki butik otelin önünde gazeteciler olarak toplandık…

Bir yandan kendimizi göstericilerden ayrı tutma, diğer yandan da görüntü alma telaşındaydık ki toplumsal olayların assolisti gazeteci Ahmet Şık bize katıldı…

Ahmet Şık her zamanki gibi tam teşekküllü olarak alana dâhil olmuş…

Bir yanda gaz maskesi diğer yanda da kompozit miğferiyleydi her zamanki gibi…

Ahmet’in polisten, polisin Ahmet Şık’tan nefret ettiğini sektörde bilmeyen yoktur…

Gözüm birden Ahmet’in miğferine takıldı…

Aman Tanrım!

Ahmet Şık’ın miğferinin arkasına bir gaz bombası isabet etmişti ne sağlam maddeden yapılan miğferin arkası parçalanmıştı…

Dedim ya, polis Ahmet’ten, Ahmet Polis’ten nefret ederdi…

Çünkü Ahmet, polislere karşıydı ve onları sürekli düşmanca hareket ve sözlerle tahkir ederdi…

Özetlersek; polis Ahmet’i resmen öldürmeye kalkmıştı…

Yazımın devamında polis gazetecileri nasıl kandırdığını ve olayları büyüttüğünü anlatacağım…

Devlet aklını küçümseyenlere gelecek bu bölüm…