Normalde yalancının mumu yatsıya kadar sürerdi, sürmesine ama burası Türkiye Muz Cumhuriyeti idi…

Sorgulamadan kabullenmeyi gelenek haline getiren yurdum insanın bu mükâfatını coğrafyanın en bereketli topraklarında et-balık yiyemeyerek, kirasını ödeyemeyerek, ay sonunu ise hiçbir zaman getiremeyerek ödüyordu ödemesine, ama akıllanacağına yönelik bir emare gösteremiyordu…

Yüz yıllık cumhuriyet maceramızda medeniyete yürüyemediğimiz gibi, yalan ve dolanın hala kitlelere yutturulduğunu görmek acıdan öteydi…

Askeri organizasyonun atası Mete Han, tıbbın atası İbni Sina, mekanik biliminin öncüsü Cezeri, gökbilimci Uluğ Bey, askeri strateji dehası Cengiz ve Atilla Hanlar bu ülkenin çocuklarıyla aynı soydan geliyordu oysa…

Sahi ya, biz bu hallere nasıl ve ne zaman düştük?

Dibin de dibine ne zaman indik veya indirildik?

Emeklisi, çalışanı açlık düzeyinde yaşarken bu ülkeyi 22 yıldır iktidar nasıl bir afyonlamayla koltuğunu koruyordu?

Nasıl yönettiğine küçük de olsa bir örnekle saadete geliyoruz…

YER MİSİN YEMEZ MİSİN?

Yeriz… Hata daha biraz daha varsa onu da yeriz alimallah…

Adamlar bir yalan attı ve bu yalanı utanmadan sıkılmadan her 7 Şubat günü anlatmaktan usanmadı…

O tarihte ne olmuştu bir kez daha kısaca hatırlatarak büyük yalanı çöpe atarak 22 yıllık saltanatın nasıl sürdüğüne naçizane bir örnek verelim…

Tarihler 2012 yılının 7 Şubat gününü gösterdiğinde haber kanallarına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılığı çağrıldığı duyuruluyordu

Haberde ayrıntı yoktu…

Bu tarihin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra AKP trolleri sosyal medya üzerinden müthiş bir algı faaliyetine başlıyordu…

Yalan rüzgârı şöyle başlıyordu:

“FETÖCÜ İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bir davette bulunmuş…

7 Şubat günü çok, ama çok dikkatlice seçilmiş

O gün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir ertelediği bir ameliyatı varmış

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılık daveti özenle seçilerek bugüne denk getirilmiş …

Savcılığa çağrılan Fidan, FETÖCÜ savcı ve polislerce “vatana ihanet” suçlamasıyla burada gözaltı yapılacakmış, o sırada ameliyat sonrası narkozda olan suç ortağı Erdoğan, hasta sedyesinde gözünü açtığında kelepçe ile uyanacakmış, böylece bir hükümet darbesi yapılacakmış…

Bu darbenin ardından Pensilvanya’da hicrette bulunan Fetullah Gülen tıpkı Ayetullah Humeyni gibi bir uçakla sırtında Padişah III. Selim’in kaftanıyla

Ankara Esenboğa Havalimanına inecekmiş…”

Hikâyeyi uyduranlar ayıktı ayık olmasına, ama kalabalıkların kafası oldukça iyiydi…

SATILMIŞ GAZETECİLER SÜRÜSÜ

Bu algı operasyonunun nirvanası saydığım 7 Şubat krizi sadece ve sadece sosyal medya üzerinden yürüdü gitti…

Ta ki 2014 yılına kadar devam etmişti…

Bu yıl bir alçak gazeteci süprüntüsü malum medyanın birinde bu yalana Cumhurbaşkanlığı bitme sürecinde olan Abdullah Gül’ü de unutmayarak gündeme taşıyor ve sonrası geliyordu…

Bu gaz kesilemezdi ve ardından son dönemin satılık kalemleri arasına katılan sözde duayen gazeteci Avni Özgürel ağabeyimiz bir senaryo ile yalan-dolan mevzuyu yapımıyla beyaz perdeye aktarıyordu…

2014 yılında vizyona giren “DARBE” adlı film ise beklenilen ilgiyi görmüyordu…

Çünkü sinemasever kitle sorgulayan bir kitleydi…

Peki o gün gerçekte neler yaşanmıştı? Bilgi ve somut belgelerle bu yalanı çöpe atıyoruz…

YALAN 1- 7 ŞUBAT 2012 GÜNÜ RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN AMELİYAT OLACAKTI!

Doğru 1 – O tarihte Erdoğan’ın ameliyat olacağı doğru değildi…

7 Şubat 2012 Salı günü idi ve Erdoğan TBMM’deki Grup Toplantısında her zaman olduğu gibi uzun bir konuşma yapmıştı…

Aynı gün Irak Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak ile İstanbul Sütlüce Kültür Merkezi’nde resmi bir görüşme yapacağı basına duyurulmuştu…

Yine aynı gün Erdoğan’ın Kuran-ı Kerim öğretmeni eski İstanbul Vaizlerinden İbrahim Subaşı vefat etmişti…

Erdoğan, günlük programını öne alarak Fatih Camii’ndeki ikindi namazından sonra (Saat 16,20) düzenlenen cenaze törenine katılmış, merhumun mezarı başında son duasına yaparak Sütlüce Kültür Merkezi’ne geçmişti…

YALAN 2 – ABDULLAH GÜL HAKAN FİDAN’A “İFADEYE GİT” DEDİ…

Doğru 2 – Abdullah Gül, bu yalanın gazete sütunlarına taşınmasının ardından (2 yıl sonra) basın toplantısı düzenleyerek “Hakan Fidan’a o dönem ben sahip çıkmış ve savcılık çağrısına katiyetle uymamasını söylemiştim” diyerek Fidan ve AKP avanesine kırgınlığını dile getirmişti…

YALAN 3- HAKAN FİDAN TUTUKLANACAKTI!

Doğru 3 – MİT Müsteşarını kanunen tutuklanamaz, ifadeye çağrılamaz, tutuklanamazdı…

Çünkü kanunen dokunulmazlık sahibiydi…

Ayrıca, MİT Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir kurumuna (Başbakanlık dahil) bağlı değildi…

Doğrudan Başbakana bağlıydı ve sadece ve sadece başbakanın “oluruyla” yargılanabilmekteydi…