Nas basit bir inatlaşma mı, devalüasyona kılıf mıydı? Gezi'de, göstericilerin Taksim'e girişi engellenememiş miydi? Devlet aklı...

Gezi olayları yazımız nerede kalmıştı?

Devlet aklı ile baş edemezsiniz deyip üç nokta bırakmıştık…

Şu günlerde dahi, Gezi Olayları bir darbe girişimi olarak Tayyip Reis ve ekibince dillendirilmekte…

Olayın bire bir tanığı fakir gazeteci bu sözleri her duyduğunda ağız dolusu isyan cümleleri sarf etmekte…

Bir yalan bu kadar mı sürdürülür, bu kadar mı müşteri bulur yahu?

Haber kanalizasyonlarındaki oturumlarında yalan tekrarlanırken o tarihte bu olaylara tanıklık etmiş meslektaşlarımız da vardı…

Nedense topa girmiyor veya giremiyor, “yeter ulan yalanı kesin” diyemiyordu…

Medyamız işte böyle kontrol altındaydı işte…

Hal böyle olunca bu yalan 11 yıldır sürdürülüyordu…

Peki; Gezi Olayları nasıl kontrolden çıkmış, park göstericilerce nasıl işgal edilmişti?

Anlatayım, öğrenin!

PARKI POLİS İŞGAL ETTİRDİ

Olayların patladığından birkaç saat sonrası idi…

The Marmara önünde toplanmış olayları izliyorduk gazeteciler olarak…

Polis muhabiri arkadaşlarımız da ellerindeki polis kanallarını dinlemeye uygun telsizlerle meydandaydı ve polis yönlendirmeleri dikkatlice takip ediliyordu…

Birden polis telsizinden “Gümüşsuyu’nda olayalar kontrolden çıktı… Derhal takviye gönderilsin” anonsu duyuldu… (Buraya dikkat kesilin ve bekleyin lütfen!) Bu anons üzerine tüm gazeteciler koşarak Gümüşsuyu yokuşuna doğru harekete geçti…

Aaa!

Hiçbir şey yoktu Gümüşsuyu’nda!

Nasıl yani?

Evet yoktu ve bir grup Taksim meydanına doğru yürütmekteydi…

Gelen göstericilere polis-Çevik Kuvvet nerede?” sorusunu yönelttim… Zafer kazanmış general edasıyla “Püskürttük!” yanıtı verildi efelenerek…

“Ya ya… Tabii tabii!” diyerek ben de kendisine efelendim… Polisi püskürtmüşlermiş!

Tövbe, tövbe! Oğlum yıllardır Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs nöbeti tutmuş bir gazeteciyiz… Küçük bazı guruplar sürekli olarak 1 Mayıs günü barikatları aşarak meydana girmek için çabalıyor, gaz ve copu yiyerek tozu alınmış halde gözaltına alınıyordu…Yani, 1 Mayıs’ta alınan önlemleri bilen biri olarak Taksim Gezi Parkı’nı işgal etmek demek, Küba’nıın ABD’yi işgal etmesi gibi bir şeydi… Her 1 Mayıs günü Taksim Meydanı devletin namusu idi ve bu çok sıkı bir şekilde korunuyordu…

Neyse mevzumuza dönelim…

POLİSLERİ YEM YAPTILAR

Gümüşsuyu’ndaki hayal kırıklığı sonrasında gazeteciler hızla meydana döndü… O da ne öyle? Taksim Meydanı’nda kala kala 10 kişilik bir çevik kuvvet polisi parkın ana giriş kapılı önünde kalkanlarını kaldırmış can derdindeydi… Evet, sayısı 10’u geçmeyen bu polisler atılan insanı öldürecek boyutta taşlardan korunma telaşındaydı!

Nasıl, nasıl olabilirdi? Meydanda The Marmara Otel önünde bir TOMA ve hiçbir müdahalede bulunmadan çalışır vaziyette mola vermişti! “Nerede bu polisler?” diyerek Taksim Gezi Parkına doğru otel önünde yürümeye başlamıştım ki aman Allahım taş yağmuru başlamasın mı? Kendimi zorlukla parkın duvarının arkasına attım… Gözlerim ağzına kadar dolu olarak bıraktığımız Çevik Kuvvet polislerini arıyordu…Yoktular! Evet, evet, yoktular! Yahu korunacak nokta Gezi Parkı değil miydi?

Parkta birkaç sivil polis haricinde kimse yoktu! Şaşkınlığımı, parka doğru elinde silahla koşan, kafa-gözü dağılmış polis memuru bozdu… Eylemcilere yem olarak bırakılan ve linçten zor kurtulan polisin vaziyetinden anladığıma göre eylemcilerden silahını çekip kurtulabilmişti… Silahına baktım; kurulu ve ateş hazır haldeydi…

 

HER ZAMAN ÖNLEM OLARAK KAPATILAN METRO AÇIKTI!..

Sonra ne mi yaşandı? Gruplar akın akın meydana akmaya başladı… Metro’nun, önlem olarak kapatılmaması da ilginçti… İstanbul’da yanlış hatırlamıyorsam o tarihte 40 bin küsur (Şu an 56 bin imiş) polis vardı ve gezi parkı eylemcilerin eline geçiyordu! Sonrası malumunuz… Apocular, çevreciler, derken marjinal sol guruplar parkta yaklaşık 10 gün süresince alaylar çektiler şarkılar söylediler…

O tarihte de aynı görüşteydim şimdi de! Polis, istese o gün parkı geri alıp göstericileri de bir güzel gazlar-coplardı…

Ama yapmadılar…

Derken bir sabah uyandık ki polis birkaç dakikada parkı göstericilerden temizlemesin mi?

Yaaa, ya!

YAŞADIKLARIMIZ NE Kİ!

 

Sorumuzu soralım o zaman! Ne tesadüftür ki bugün 1 Mayıs…

Kaç izinsiz giriş oldu Taksim Meydanı’nda?

Hiç!

Giremezsiniz dostlar, giremezsiniz! Girerseniz bilin ki devlet yol vermiştir ve kaostan beslenen bir zihniyet 22 yıldır bu ülkeye bela gibi çökmüştür…

Siz hala tesadüf mü sanıyorsunuz bu yaşadıklarımızı…

Ergenekon- Balyoz-17-25 Aralık Operasyonu’nu, 15 Temmuz, Gezi Parkı olayları, mülteci akınları spontan gelişmelerdi haa! Tesadüf, öyle mi?  “Nas var nas!” diyerek paramızın pula çevirmesini basit bir inat mı sanıyorsunuz, yoksa!

İyi de bu iktidar doları 1,30 kur üzerinden aldı ve uzun süre kurda küçük artışlar oldu…

Ne olduysa birdenbire dolar yükseldiğinde, Reis önlem almamakta direnmedi mi? Kur, 33 TL bandına yükselmedi mi?

Ya da naçizane fakir gazeteci gibi “Finans devleri Türkiye’den devalüasyon yapmasını istedi, Reis erkekliğine yettiremediği için bu NAS mavalına sığınarak çaktırmadan buna uyduğu fikrini saçma mı buluyorsunuz?

Bunlar iyi günlerimiz, iyi!

Tüm komplo teorisyenleri aynı görüşte… 2030 yılına kadar daha da beterleri bizi bekliyormuş…

Sakın ha sakın! Bu ülkede muhalefet var, partiler var diye kendinizi avutmayın!

İktidarı dizayn eden güç muhalifleri de unutmazdı…

“Enseyi karartmayın” demek isterdim, ama ne mümkün, ne mümkün!