Siyaset sahnesinde iki önemli olay oldu. İlki muhalefetin kazanacağını sanırken kaybedilen genel seçim ve akabinde yerel seçimde tulum çıkarılması.

Siyaset sahnesinde gözümüzü açmamıza neden olan iki önemli gelişme oldu: kazanacağımızı umduğumuz halde, çok az bir farkla da olsa, genel seçimleri kaybettik. Bu, muhalif seçmende büyük bir düş kırıklığı ve ardından neredeyse depresyona yol açtı.

Silkinip kendimize gelmemize neden olan ise CHP’deki yönetim değişikliği sonrası yerel seçimlerde kazanılan büyük başarı ve bu başarının üzerine yatmayıp siyaset gündemini ele geçiren ve yöneten CHP’nin yeni yöneticileri, başta Özgür Özel olmak üzere kurmayları.

Eldekilerin korunmasının yanı sıra yeni kazanılan belediyelerin sevinci Hıdrellez’in kutlanmasına yaradı adeta! Kadıköy, Beyoğlu, İBB derken büyük bir coşku yaşandı İstanbul’da, gül ağaçlarına asılan dilekler sadece para, çocuk, evlilik değildi, adalet, istihdam, eğitim içindi, bunun için de iktidar değişikliği!

YUMUŞAMA DEĞİL, NORMALLEŞME

Özgür Özel, önce ülkenin tek adamını ziyaret etti. Tarihi önemi vardı neredeyse. Yıllardır Anıtkabir’de bile selamlaşmamış, cenazelerde göz göze gelmemişti AKP ve CHP liderleri. Şimdi, üstelik de hassasiyetler göz önüne alınarak, AKP Genel Merkezi’nde yapıldı görüşme. Dışarıya taşan birkaç küçük ayrıntı önemli değil, bu görüşmenin yapılmış olması önemli. Bu görüşmeyi kabul etmiş olması önemli, Erdoğan’ın. CHP, genel seçimi zorlamış ve yerel seçimden birinci parti çıkmamış olsaydı bu görüşme olabilir miydi, partinin başına kim gelmiş olursa olsun? Bu beklendiği ve kimilerince tarif edildiği gibi bir yumuşama değil, olsa olsa, normalleşme adımı. Erdoğan yumuşamaz. Erdoğan tensip buyurur. Zamanı kurtarır. Zaten tek derdi, ne demokratikleşme, ne ekonominin düzeltilmesi, ne emeklinin yaşam koşulları, ne Gazze, ne Hatay, ne deprem, ne şu, ne bu. Onun tek derdi, tek adam iktidarını sonuna kadar götürebilmek, bir tür Aliyev, bir tür Sedat olmak! Dediği dedik, çaldığı düdük, ihtişam içinde bir yaşam. Demir yumrukla ağzını açanı susturmak. Dün dündür, bugün başka bir gün. Öğretmen atamalarında mülakatı kaldırmak mı? Ne münasebet, kim söylemiş, ben söylemedim! Osman Kavala’yı serbest bırakmak mı? Bırakırsak Avrupa finans çevreleri gelir mi, gelirse düşünürüz. Bu görüşmeden sonra ne Can Atalay serbest bırakılır, ne Gezi tutukluları, ne emekli paşalar. Sürünsünler dediğini duyar gibiyim!

BAHÇELİ TİYATROSU

Özgür Özel, RTE, görüşmesi yeterince havanda dövüldükten sonra bu kez Bahçeli’yi ziyarete gitti. Bahçeli daha tilki. Salı günü gerçekleşecek görüşme öncesi TBMM’de yaptığı grup toplantısında Özgür Özel’i iyice bir silkeledi. Yüzüne söylemeyeceği her türlü çemkirmeyi yaptı. Atasözlerini ard arda sıraladı. Böyle manidar lafların felsefi olanlarını Kızıl Goncalar dizisini izleyenler duymaya alıştı da, Bahçeli’ninkiler olsa olsa güldürüyor. “Avrupa’ya gittiğinde saati sorsa Osman Kavala’yı çıkarın diyorlarmış, saati yok mu, niye soruyor. Ben köstekli saatimi çıkarıp söylerim” gibisinden dalgasını bile geçti. Yok artık, bu kadar lafın üzerine görüşmeye gitmeyebilir diye düşünmedim değil. Tabii ben siyasetçi değil, çabuk öfkelenip karşımdakini paralamaya hazır biriyim. Özgür Özel, hiçbir şey olmamış gibi gitti, ceketine bir köstekli saat bile takmamıştı! Çıktıktan sonra da çok keyifli bir edayla açıklama yapmadı. Yakın tanıyanlar Bahçeli’nin özel ortamlarda çok keyifli olduğunu söylerler, belki arabesk müzik ve klasik arabalar üzerine konuşmuşlardır!

BAHÇELİ’NİN DE DERDİ İKTİDAR

Bahçeli, bu ülkenin en ballı siyasetçisi. Oyları düştükçe düşüyor ama hala iktidarda! Sorumluluğu yok, ama dediği dedik. İktidarın her türlü nimetinden yararlanıyor ve bunu kaybetmesi söz konusu olur gibi olunca da sertleşiyor ve RTE’ye ayar veriyor. Ne demokratikleşmesi, onun iktidar biçimi, asmaca kesmece. Ateş cinayetinde bütün işaretlere rağmen pişkin pişkin üste çıkıyor! Herkese laf çakıyor. Özgür Özel, bu görüşmeden çıktıktan sonra da içerikle ilgili fazla bir açıklama yapmadı. Bence yapılacak bir şey de yok. Gündemde olmak, ben de varım, biz de varız hamleleri bunlar. İçerik değil, eylem önemli.

ADAYIN SIRASI DEĞİL

Özgür Özel bunun arkasından yaptığı grup konuşmasında ise en önemli açıklamayı adaylık konusunda yaptı; daha önce de söylemişti, ben iyi bir antrenörüm ve iki iyi forvetim var, penaltı atılacak olsa onlar mı atar, ben mi atarım demişti. Şimdi bir başka üslupla çevirdi topu; adaylık gündeme geldiği zaman kendi adaylığımı dayatmayacağım diye söz verdi. Gerçekten de ortalığı karıştırmanın anlamı yok. Daha ortada seçimin işareti yokken niye birilerine gaz veriliyor? Milletin derdiyle uğraşın! Ekonomi, adalet, eğitim, istihdam. Ola ola 20 bin öğretmen mülakatla atanacak yine. Tam bir hüsran. Yeni açıklanan müfredat programı bir felaket. Çocuklar, imam hatibi arayacak.

SEÇMEN UYANDI

Önemli olan bir tek gerçek var: seçmen kötü yönetildiğini ve başına gelen felaketlerin bu kötü yönetimden kaynaklı olduğunun nihayet farkına vardı. Bunda yerel yönetimlerin başarılı çalışmalarının payı büyük. Yerelden merkeze yürümek için belediyeler iyi çalışmaya devam etmeli ve genel merkez de gündem olma çabalarını sürdürmeli. Böylece zamanı geldiğinde yumuşama değil, demokrasiyi CHP gerçekleştirecek oyu alacaktır!