Belediye Başkanları seçimle gelmiyor mu, hem de milletvekillerinden çok daha fazla oy alarak. Kim belediye başkanı? Seçimle gelen siyasetçi değil mi?

Partili olsa da olmasa da, belediye başkanı siyasetçidir. Görev yapmak için seçilmiş, bunun için siyaset ve propaganda yapmış, vaatlerde bulunmuş kişidir. Bürokrat da değildir, teknokrat da değil

Sorun şu: iktidar ülkeyi yönetemedikçe ortalığı bulandırıp hedef şaşırtmaya, gündem değiştirmeye çalışıyor. Üstelik ne yazık ki tek adam rejiminde adalet rafa kalkmış; yönetimin sopası olmuş, hukuk devleti bitmiş durumda. Türkiye’nin en büyük şehrinin üç defa seçilmiş belediye başkanını, Ekrem İmamoğlu’nu, cumhurbaşkanlığı seçiminde karşısına rakip çıkmasın diye yıpratmaya çalışıp, her konuşmasına soruşturma açmak adalet değil, siyasete müdahaledir.

Bir süredir şunu düşünüyorum ve adaletsizliği önlemek için yapılması gereken bir değişiklik: Milletvekillerinin sahip olduğu ifade özgürlüğü ve dokunulmazlığına belediye başkanları da sahip olmalı. En azından büyükşehir belediye başkanları. Milletvekili ne için sahip bu dokunulmazlığa? Seçimle gelmiş siyaset yapan kişi olarak. Belediye Başkanları seçimle gelmiyor mu, hem de milletvekillerinden çok daha fazla oy alarak. Kim belediye başkanı? Seçimle gelen siyasetçi değil mi? Partili olsa da olmasa da, belediye başkanı siyasetçidir. Görev yapmak için seçilmiş, bunun için siyaset ve propaganda yapmış, vaatlerde bulunmuş kişidir. Bürokrat da değildir, teknokrat da değil.

Kamu görevlisidir ama ona, belediye işçisi, memuru, teknisyeni gibi muamele yapamazsınız? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, isper çalışanı değil, seçimle gelmiş bir siyasetçidir, bugün belediye başkanıdır, yarın belki cumhurbaşkanı! Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi?

İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİNDE YAPILMALI

Yerel Yönetimler yasasında, seçimlerdeki iktidar değişikliğinden sonra, bir değişiklik yapılmalı ve bu değişiklikle belediye başkanlarına görev ve siyasetçi kimlikleri kapsamında dokunulmazlık verilmelidirBöylece seçilmiş başkanlar, sudan nedenlerle görevden alınamaz, kayyum atanamaz. Seçmenin verdiği oya da saygı duyulmuş olur. Bu karara hiçbir partinin karşı çıkacağını zannetmiyorum!

Belediye başkanlarının dokunulmazlığı olması, elbette tıpkı milletvekillerinde olduğu gibi yaptıkları işle ve siyasetle ilgili olmalı. Dokunulmazlığının kaldırılması da tıpkı milletvekillerinde olduğu gibi, Belediye Meclisi’ndeki oylamada, haklı nedenlerle düşürülür.

GÜNDEM DEĞİŞİKLİĞİ

İktidar ülkeyi yönetemiyor. Ekonomi iflas etti, enflasyon dizginlenemiyor. Gelir, tüketime yetmiyor. Gelir dağılımı adaletsizliği inanılmaz boyutlarda, yüzde beşlik bir kesim ülkenin bütün olanaklarını sömürürken geri kalanlar, yoksul oldu! Orta sınıf kalmadı! Bu iktidarın kendi partilileri tarafından bile yüksek sesle dile getirilmese de kabul ediliyor. AKP bu sıkıntıların konuşulmasını önlemek için sürekli gündem değiştirme planını uyguluyor. Şansına küssün, her gün bir felaket yaşanıyor. Çünkü bir ülke iyi yönetilemiyorsa felaketler gelmekte gecikmez!

Narin cinayeti, iktidarın hakim olduğu bir kırsal kesimde gerçekleşti, adaletin kendilerine işlemeyeceğini düşünen bir aile içinde yaşandı. Toplumun büyük ilgisini çekti. Ama olaylar, olaylar, bugün Narin’i kimin ve niye öldürdüğünü bile bilmiyoruz, olay küllendi!

Van’da eğitim gören bir genç kız, Rojin kayboldu ve uzun bir süre sonunda cesedi bulundu, intihar ettiği söylenip dosya kapatıldı, babası günlerce sesini duyurmaya çalıştı, göz yaşı döktü. Olay unutuldu!

Belediyelere kayyum atanmasında level atlandı, DEM Partisinin küçük belediyeleri yerine Türkiye’nin en kalabalık ilçelerinin CHP’li belediye başkanları Esenyurt ve Beşiktaş’ın seçimle gelmiş belediye başkanları tutuklanıverdi! Ahmet Özer ve Rıza Polat…  

Bolu Kartaltepe’de bir dağ otelinde yangın çıktı; otelin sahibi ve müdürü, kendi canlarını kurtarıp kaçarken kimseye haber bile vermedi, yangına karşı hiçbir önlem alınmamıştı, 80 kişi korkunç bir şekilde öldü. Onu bile konuşmuyoruz!!! Tıpkı yeni doğan bebeklerin hastanede küvözde öldürüldüklerini konuşmadığımız gibi.

CADI AVI SÜRÜYOR

Dizi ve sinema sektöründen bir menajer önce tekelcilik yaptığı için gündeme geldi, sonra Gezi direnişine bağlanıp tutuklandı! Şaka gibi. Cadı avı devam etti, sıra gazetecilere geldi: en etkin ve en çok izlenen televizyon kanalı olan Halk TV’nin önce programcıları sadece ifadeye çağrılabilecekken gözaltına alındı, bir gece nezarette yatırıldı! Sonra haftada üç gün imza şartıyla ve yurt dışı yasağıyla serbest bırakıldı! Yetmedi bitmedi, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı! Turbun büyüğü olduğu için herhalde. Böylece gazetecilik tutuklandı… Gazetecilik tutuklanınca haberler de tutuklanır.

Yetmedi bitmedi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ifade vermek için Çağlayan Adliyesi’ne çağrıldı ve kendisine destek için gelen halka biber gazı sıkıldı. Bir adım sonra ne olur? Sıkı yönetim mi ilan edecekler, olağanüstü hal mi? Zaten onu yaşıyoruz!

EKONOMİK KRİZ BÜYÜYOR

Türkiye yönetilmiyor, sürükleniyor! Yuvarlanıyor! Tökezliyor! Mersin’deydim, ağaçlar limondan yıkılıyor. 15 dönüm arazi, limon dolu, maliyetini kurtarmadığı için toplatıp satmıyorlar! Çürümeye bırakmışlar. Biz burada kg’sunu 30 liradan yiyoruz! İşçilik pahalı, nakliye pahalı. Nakliye kamyonları boş yatıyor, iş yok. Sistem çöktü, siz daha halka gaz sıkın. Cengiz’e bir milyon ağaç kesme izni verin. Diyanet İşleri parayı saçıp savursun. Afganlara kapıyı açtınız, Trump hiçbirini almayacağım diyor, biz ne yapacağız o kadar savaşçıyı? Sorun çok, çözüm yok. Halk şikayet ediyor, pazardan iki sap pırasa alıp çıkıyor, Pazar dolaşan Ekrem Başkan’a şikayet ediyor. Öyle mi, çağırın Adliye’ye, terörist diye ifade versin, itibar suikasti yapın! Turp dedi yahu, turp dedi. Heybede dedi.

SİLİVRİ'Yİ KAPATALIM!

En güzel mesajı Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu’nun yanında otobüsün üzerinde söyledi: Silivri soğukmuş madem, iktidara gelince orayı kapatalım. Vallahi çok iyi olur. Silivri, yoğurdu, denizi, verimli toprakları ile anılırdı. Şimdi haksızlığa uğrayanların boş yere yatırıldığı bir zindana dönüştü. Kapatırken bir küçük müze de yapın ki o Ergenekon duruşmalarını, siyasi mahkumiyetleri izlediğimiz korkunç günleri de unutmayalım. Adaletsizlik Müzesi!