Küresel ısınma devam ederse Akdeniz tropikal bir deniz olabilir, Türkiye ise çölleşir!

Deniz canlılarının o kendilerine özel kokularının denizin içinde duyulmadığını biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum! 22 Nisan Dünya Günü etkinliklerinde düzenlen Yuvamız Dünya etkinliğinde Disney + da yayınlanmış olan James Cameron’un çektiği  “Ahtapotun Dünyası” isimli filmi de izledik. Filmden önce nefes kesici deneyimlerini paylaşan kaşif ve deniz bilimci Arzucan Aşkın’a filmden aklımda kalan bir soruyu sorunca bu ilginç bilgiyi ondan öğrendim. Deniz altında hayvanların kokusu olmaz dedi! Ahtapotun Dünyası’nı çoğunuzun izlediğine adım gibi eminim çünkü çok ilgi çekmişti, dünyanın en ilginç ve zeki hayvanlarından biri olan ahtapotun en büyük savunma aracı, bulunduğu ortama mükemmel uyması ve kamufle olması. Böylece dişine göre av arayan köpek balıklarından rahatça korunuyor, üzerinde durduğu yosuna, çamura, ya da çakıla öyle bir benzeyiveriyor ki balıklar onu görmeden geçiyor. İyi de hayvanlar avlarını koklayarak da bulurlar, onun kokusunu almıyorlar mı diye sorunca, kokmadıklarını da öğrenmiş oldum! Halbuki karaya çıkmak zorunda kaldıkları zaman nasıl da kokarlar?

YUVAM DÜNYAMIZ

Dünya Günü kutlaması National Geografic ve Disney Tr tarafından Yuvamız Dünya Derneği için düzenlenmişti. Amaç, iklim değişikliği, çevre kirliliğine dikkat çekmek. 33 Bilim insanı tarafından kurulmuş olan National Geografic yıllardır kaşifleri destekliyor ve onların çalışmalarını paylaşıyor. Sayıları üç bini aşkın kaşifin içinde Türkler de var. Bu yıl desteklenen ise Yuvamız Dünya Derneği. Dünya Başkanı Kıvılcım Pınar Kocabıyık, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın dünyanın önündeki en büyük sorun olduğuna dikkat çekerken kaşif Arzucan Aşkın ve bilim insanı Prof. Dr. Levent Kırcan ile bir söyleşi yaptı.

10 yıldır yurt dışında yaşayan Arzucan Aşkın, yaban hayvanları, özellikle de köpek balıkları ile çalışıyor. Deniz dibinde saatlerce kalan ve köpek balıklarıyla haşır neşir olarak yaşamlarını inceleyen, denize ve yaban hayvanlarına aşığım diyen Arzucan Aşkın’a “Siz onlara aşıksızınız da onlar da size boş değildir umarım, onlar da sizi seviyor mu?” diye soruyorum. Yanıtı ilginç: Onlar daha çok ne bu, kimdir diye merak ediyormuş! Yani kimi turistlerin yaptığı gibi, denizde üzerlerine gitmez de daha çok onun size gelmesini beklerseniz, merak edip gelip inceliyorlarmış. Haksızlar mı, yaşadıkları dünyaya kendilerine ve diğer deniz canlılarına benzemeyen, üstelik tuhaf aletler takmış birileri geliyor. İn midir, cin midir, tehlikeli midir, bakıyorlar! Sonra da hemen hemen hiçbir şey yapmıyorlarmış. Şahika’nın da köpek balıklarıyla çekilmiş şahane pozları yok mu? Zaten Jaws filmi çekilene kadar kimse köpek balıklarından bu kadar korkmuyordu!

İklim değişikliği dünyayı değiştiriyor

Levent Hoca ise Arzucan’a öykünüyor, “O denizaltında dolaşıyor, ben de bilgisayar başından kalkmadan yazı yazıp duruyorum” diye özetliyor çalışmalarını! On kişiden dördünün iklim değişikliğinden haberi yok diye özetliyor durumun vahametini. En azından ne yaşadıklarının farkında değiller mi acaba? Mart ve Nisan ayında İstanbul’da ısınmak için hiçbir aleti kullanmadık! Çiçekler açtı, tişörtle dolaştık. Benim yaşımdakiler bilir, İstanbul’da 45 gün kar kalkmadığı yıllar olmuştu, her yıl kar yağardı, tamam Boğaz’dan buzların geçtiğini görmedim ama okudum! Şimdi yağmura hasret kalıyoruz. Akdeniz’de kasırga çıktı geçen yaz, bir süre denizin üzerinde dolaşıp Libya’da patlayınca 16 bin kişi öldü. Ya bu yaz da çıkar ve Marmaris’de patlarsa diye soruyor Levent Hoca?

AKDENİZ TROPİKAL DENİZ

Okyanuslar da ısınıyormuş ama Akdeniz kapalı deniz olduğu için en hızlı ısınan deniz olmuş. Bu da daha sıcak denizlerdeki güneydeki balıkların istilacı türlerinin Akdeniz’e gelip diğerlerini yok etmesine yol açıyormuş! Böylece Akdeniz tropikal deniz haline geliyor, diğer denizlerden 20 kat daha hızlı ısınıyormuş. Bu bütün denizlerde yaşandığı için kutup ayıları ölüyor, Maldivlerdeki mercanlar renklerini kaybediyormuş. Tabii Akdeniz’deki resiflerde mercan yetiştirmek de bir çözüm olabilir!

PLASTİĞE HAYIR!

Dünyayı bir felakete gitmekten kurtarmak için yapılacak iş şu andaki yaşamdan vazgeçmek diye özetliyor Levent Hoca çözümü. Ulaşım için kamu araçlarını tercih etmek, et yemekten vazgeçmek, plastik kullanımını en aza indirmek ve çöpleri denize atmamak. Denize atmak mı? Evet, Türkiye’de her gün 114 ton çöp denize atılıyormuş! Bu yıl Rize’de Hamsi Festivali düzenlenememiş hamsi yok diye. Denizden bir tek balık çıkmıyor anlaşılan çünkü atılan çöpler içinden printer bile çıkıyormuş. Arzucan Türkiye’de derine daldığınız zaman en çok plastik görüyorsunuz, her yer plastik diyor.

Ya su şişeleri? En büyük plastik dağları herhalde hepimizin elinde dolaştırıp attığı plastik su şişeleri. Eskiden musluktan su içerdik diye hatırlatıyor Levent Hoca. Ve bu suyun plastik şişelerin içindeki sudan daha sağlıklı olduğunu ekliyor. Ama bence söylediği en korkunç şey, Türkiye’nin dünyanın en çok plastik çöp ithal eden ve sonra bunu kullanmak yerine yakarak sigortadan para almayı tercih eden bir ülke olduğu. İnanması güç ama öyle imiş!

Çevre kirliliği ve iklim değişikliği tehlikesine karşı yapılacak bilinçlendirme çalışmaları önemli. Korkutmakla önlem aldırmak arasında ince bir çizgi var ve okullarda farkındalık programları yapılarak başlanacak. Sonra da köpek balıklarını sevmeye alışırız, onlar 480 milyon yıl önce de varlardı ve sadece şimdikinden biraz daha büyüklerdi, en fazla küçüldüler! Belki de bizim sevmemiz için…