Evet, kaldığımız yerden devam ediyoruz…

Tayyip Erdoğan meskûn nizama, yani devlet için bir tehlike değildi naçizane iddiamın devamına…

Bu devleti analiz etmeyen ve buna ihtiyaç duymayacak birikime sahip yurdum insanlarına ters geleceğini bildiğimden hatırlatayım:

Bu ülke bir projedir ve bunun dışına çıkan oyundan atılır…

Kızgın Refah Partililerden gelen bu ilginç bilgiler Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalıcı olması,

mevki makam ve İBB’de bir bankamatikçiler güruhu yaratmasıyla birlikte ilerleyen yıllarda bıçak gibi kesildi…

Söylenenler ise geçiştirilip hafiften inkâra evrildi…

Gelelim çarpıcı bilgilerin devamına ve

“Reis Pınarhisar Cezaevinde mahpustu” edebiyatına

Erbakan ve Refah Parti’nin ileri gelenleri ile Tayyip Erdoğan’ın da çok yakınında bulunmuş bu arkadaşın iddialarına…

 

HAPİSLİĞİ TİYATROYDU, TİYATRO!

“Reis’in mahkûmluğu tiyatroydu!

Cezaevinde sadece gazeteciler ve ziyaretçiler geldiğinde kalıyordu…

Pınarhisar Cezaevinde değil, bir devlet kurumunun lojmanında gün sayıyordu…”

(Hangi kurum diye lütfen sormayın; bu garibi paketletmeyin!)

“Laikliğin ve cumhuriyetin, Kemalist ideolojinin düşmanı” olarak görülen bir kişi için bu iddia garip değil mi?

Ha, birde kendisini korumak için yakın arkadaşı Hasan Yeşildağ’ın uydurma bir dümenden karşılıksız çek nedeniyle tutuklanıp aynı cezaevine konulması var ki enteresan ötesi…

Böyle bir dolap çevireceksiniz ve devlet bunu yiyecek, öyle mi? Yer, ama yemek istediği için yer bu gibi ucuz numaraları yüce devletimiz…

Size de enteresan gelmiyor mu?

Devletimiz Tayyip Reis’e karşı çok ponçikmiş meğer!

Beyler bunu anlatanlar Refah Partisi’nin önde gelen isimlerinin yakınları, arkadaşları vs.

Yani, yani, Reis’in Pınarhisar Cezaevi’ndeki kozmik bilgileri biliyorlar, ancak deccal olarak nitelendirdikleri devlet ile bu denli iyi ilişkisinden de hiç şüphelenmiyorlardı… Sizce akla mantığa uygun bir durum mu bu?

Üstelik 28 Şubat darbesi olarak tanımladıkları asker müdahalesiyle iktidardan düşürülen bir parti hiç mi pozisyon almaz Tayyip efendiye karşı?

Yoksa yoksa liderleri “Necmettin Erbakan’da mı devletin adamıydı” diye sorası geliyor insanın

Burası Türkiye ise her şey mümkün!

AKP palazlandıktan, Refah Partisi (Saadet Partisi) geri plana düştükten sonra Erbakan’dan koltuğu devralan Recai Kutan geç kalmış bir itiraf gelmişti:

Abdullah Gül partideki odasında durmadan rapor hazırlıyordu…

Bir gün sekreterini çağırdık ve işin aslını sorduk…

Gül, durmadan ABD’deki bazı kuruluşlara Türkiye raporları hazırlayıp fakslıyormuş…”  

Ee günaydın yani! Özetle, Tayyip Reis ile Abdullah Gül gümbür gümbür partiyi bölmeye hazırlanırken partideki ağabeyleri bunu sadece izlemekle yetiniyormuş meğer…

 

1 MİLYAR DOLARI VARMIŞ

Derken pek alışık olmadığımız bir röportaj yayınlanıyordu…

Bilirsiniz işte; Koç Holding Başkanı Rahmi Koç televizyona çıkıyor ve Tayyip Erdoğan’ın parti kurma çalışmaları sırasında o meşhur açıklamayı yapıyordu:

“Erdoğan’ın 1 milyar dolar var!” açıklamasında bulunuyor ve soruyordu:

“Bu parayı nereden bulmuş?”

Yaa, muhaliflerine 10 binlerce dava açmasıyla malumumuz Erdoğan, Koç’a ağzını açıp cevap bile verememişti…

Koç dahi mali durumdan söz ederken devletimiz ne mi yapıyordu…

Özel yetkili Mülkiye Başmüfettişlerini İBB’ye yolluyor ve iştirakler dâhil tüm hesap hareketleri inceleniyordu…

Bu arada İstanbul Organize Suçlar Şubesi de hummalı bir şekilde Tayyip Erdoğan dönemindeki tüm ihaleleri ve para hareketlerini araştırıyordu…

Üstelik buluyordu da…

Nasıl yani?

Anlatacağız ama biraz sabır lütfen!

Bu bölümü de burada kesip son bölümde Erdoğan nasıl kurtuldu veya nasıl kurtarıldı sorusuna cevap verip bitirelim…