Köpekler insansız yaşayamaz. Yani sokak köpeği diye bir tür yok, terk edilmiş köpek var! Toplum tarafından dışlananları da toplayıp uyutuyor muyuz?

Bu sorunu insan yarattı!

Çözümü de sahipsiz bütün köpekleri toplayıp uyutma adı altında öldürmek değildir! Sokaklarda yaşayan, tiner çeken, saldırgan, travmatik tipler var, toplum tarafından dışlanmış, onları da toplayıp uyutuyor muyuz?

Köpek, bir canlı cinsi. Tıpkı insanların da olduğu gibi, çeşitli ırklara mensup. Küçük cinsi var, büyüğü, tüylüsü, tüysüzü, isimleri var, Kangal, tazı, kaniş, onlarca! Ama bunların içinde “SOKAK KÖPEĞİ” diye bir cins yok!

Onlar terkedilmiş köpekler!

Köpekler tıpkı diğer hayvanlar gibi doğada yaşarken insan tarafından en erken evcilleştirilmiş canlı!

Uluslararası bilim insanlarının köpek genleri üzerinde yaptığı çalışmalar bu evcilleştirmenin, yani insanla birlikte yaşamaya başlamalarının tarihinin 11 bin ile 40 bin yıl arasında değişen bir süre önceye gittiğini bulmuş!

Tekrarlayalım, bir yaban hayvanı olan KÖPEK, insanlar tarafından evcilleştirilmiş ve doğal yaşamından alınarak beslenme, korunma gibi ihtiyaçları insan tarafından sağlanmış. Beş on yıl değil, 11 bin, hatta belki 40 bin yıl!

Kocaman bir sıçrama yapalım, bugün geldiğimiz durum ne?

Köpekler ve insanların ilişkisi şimdi ne durumda?

Bizim ülkemizde ne durumda?

Bu zavallı hayvanlar şimdi insanların oyuncağı oldu!

Kiminin dostu, kiminin koruyucusu, kiminin can yoldaşı, kiminin rehberi, kiminin süsü, kiminin hava atma aracı. O cins cins köpekler tıpkı ticari mal gibi üretiliyor, satılıyor, bir süre kullanılıyor, sonra bakımı zor gelince, pahalı gelince, ya da sıkılınca, sokağa atılıyor!

SOKAĞA ATILAN VAHŞİLEŞİR

O güne kadar önüne cins maması konulup evde yataklarda uyuyan, başı okşanan hayvan sokakta nasıl yaşayabilir? 

İtilip kakılıyor, istismar ediliyor, şiddete uğruyor, aç kalıyor, susuz kalıyor, belediye tarafından yakalanıp bir de üstelik şehir dışına atılıyor, ya da adı rehabilitasyon merkezi olduğu halde birer ölümü bekleme yeri olan “barınaklara” hapsediliyor. Orada gönüllüler olmasa birkaç günde ölürler, ne veteriner bakımı var, ne doğru düzgün yiyecek, demir parmaklıklı kafeslerde aç kalıp birbirlerini yiyen bile var. Küçük köpekler korkudan travma yaşıyor!

Burada yaşama süreleri de çok kısıtlı. Kurtarılmazlarsa ölüyorlar!

Ya sokak köpeği adını taktığımız ATILMIŞ, TERKEDİLMİŞ köpekler insanlar için sorun mu? Evet SÜRÜ oluşturdukları, ÇETEleştikleri takdirde sorun. Büyük köpekler genetik hafızalarındaki korunma ve dayanışma güdüsüyle yedi köpeklik sürü oluşturuyor. Bu sürünün bir de başı var, onlar yaşadıkları alanı koruyor.

ORMANDA KÖPEK YAŞAYAMAZ

Köpeklerin saldırganlaşmasının en önemli nedenlerinden biri ormanlık alana atılmaları, insanlardan uzaklaştırılmaları. 

Ormanda ne yiyip ne içecek köpekler? 

Yalnız başına nasıl yaşayacak? 

Şehirde yaşayan şehirli olur, ormanda yaşayan da vahşi! Bu kadar basit. Orman koşullarında vahşileşen, aç kalan, kendini korumak zorunda hisseden köpek, hem saldırganlaşıyor, hem asabileşiyor, hem de yeniden yaşam koşullarını bulabilmek için şehrin varoşlarından girmeye çalıştıkça itilip kakıldığından saldırıyor! Hem kendini, hem sürüsünü, hem dişisini koruyor, içgüdüsüyle. İnsana saldırıyor mu, aç ve susuz kalmış, travmatik bir canlı, insana da saldırır, başka canlıya da. Bu bir tehlike midir, evet tehlikedir. 

Bu sorunu insan yarattı! Çözümü de sahipsiz bütün köpekleri toplayıp uyutma adı altında öldürmek değildir! Sokaklarda yaşayan, tiner çeken, saldırgan, travmatik tipler var, toplum tarafından dışlanmış, onları da toplayıp uyutuyor muyuz? 

Onlar da insanlar için tehlikeli, Taksim Meydanı’nda bir komando subayını (dünyaca ünlü bir yakın dövüş uzman SAS komandosu, tinercinin koltuk altına sapladığı bıçakla öldürülmüştü) öldürmüştü biri, bir başkası Tünel’de tramvay durağında genç bir tıp öğrencisini!

İnsanı öldürmeyeceksin de, bir başka canlıyı aynı nedenle, toplu katliamla öldürmeye nasıl kıyacaksın?

Sokaktan gelen talep üzerine, sokakta yaşamak zorunda kalmış, terk edilmiş başıboş köpeklerin yarattığı güvenlik sorununu iktidar en kolay çözümle bitirmek istiyor: Hitler faşizmi gibi, gaz odalarında öldür. Tıpkı o katliamı yaşamamışlar gibi bugün Gazze’de aynısını yapan Netanyahu’nun yönettiği İsrail gibi: Öldür ve kurtul!

HAYIRSIZ ADA KATLİAMI

Sanki İstanbul’da daha önce yapılmamış gibi: Sivri Ada Toplama kampı

Osmanlının reformist sultanı 2. Mahmut, Batılıların tepkisini çeken İstanbul sokaklarındaki sahipsiz köpekler sorunu çözmek için bir toplama kampı kurmaya karar vermiş. Marmara Denizi’ndeki sivri bir kayadan ibaret olan, üzerinde ne su, ne bitki olmayan kaya parçasına sokaklardan toplattığı köpekleri yollamış. Ancak bu hayvanları öldürmenin uğursuzluk getireceğine inanan ve sokaklarında yaşayan köpeklerle bir sorunu olmayan halkın tepkisi yükselince hepsini geri getirtmiş. Tabii ki sorun çözülmemiş. Yıllar geçmiş; Sultan Abdülaziz de yine Batı’ya yaranmak için aynı yolu denemiş, halk yine tepki göstermiş, köpekler yine geri getirilmiş. Ta ki 1910’da köpeklerin çoğalması ve kuduz tehlikesini bahane eden dönemin İstanbul Şehremini Suphi Bey’in kesin talimatıyla katliam başlamış. Sokaklardan toplanan 80 bin köpek, teknelerle Sivri Ada’ya atılmış.

İKİ AY AĞLAMIŞLAR!

On binlerce köpek, iki ay boyunca ağlayarak, havlayarak çığlık atmış, yardım istemiş ama gelen olmamış, aç kalan köpeklerden güçlüler küçükleri parlamış, sonra hepsinin sesi kesilmiş, ölmüşler. Adadan gelen çığlık sesleri de ölüm kokusu da, yıllarca gitmemiş, adanın ismi de Hayırsız Ada olmuş!

Şimdi çipleştirme yetmedi, ekonomik kriz ve görgüsüzlük, şımarıklık, hayvanları ticari bir meta haline getirdi. Çocuk istedi diye hediye alıp bakımı zor gelince, istemedi diye sokağa atan mı istersiniz, mama ve veteriner masrafına yetişemeyince sahiplendirmek isteyip beceremeyince RM adı altındaki ölüm kampına bırakan mı? Özellikle yazlık yerlerde, cins köpekler, kir pas içinde sokakta yaşıyor! Hasta oluyor, ölüyor. Büyük köpekler dayanıklı oluyor, hayatta kalıyor, onlar da kendilerini korumak için çeteleşip saldırganlaşıyor. Çünkü insan en vahşi canlı!

KÖPEKLERE YAPILANLAR:

Sokakta yaşamak zorunda kalan köpekler sapıklar tarafından cinsel istismara uğruyor. Yine travmatik gençler tarafından şiddete uğruyor, kulakları, kuyrukları kesiliyor, bıçaklanıyor, öldürülüyor, hayvan severler her gün bu köpeklere can suyu olmak için kendilerini paralıyor. Aslında biz bu hayvanlara şiddet uygulamasak, yaşam koşulları sağlansa saldırgan olmayacaklar. Boji’yi hatırlasanıza! Ama bazı ırklar özel olarak saldırgan yetiştiriliyor, illegal köpek dövüşlerinde para kazanmak için dövüştürülüyor.

SORUNUN ÇÖZÜMÜ İTLAF DEĞİLDİR

Sorun, köpeklerin statüsünün yasayla mal olmaktan çıkarılmasıyla çözülür.

Köpekler mal değil canlıdır. 

Ancak kendi başlarına yaşayamazlar, insanlar tarafından sahiplenilmelidir. Bunun için ticari ve illegal üretim yasaklanmalıdır, cins hayvanlar merdiven altı yerlerde sürekli çiftleştirilerek yavruları satılıyor. 

Köpeklere zarar verenlere ağır cezalar uygulanmalıdır. 

Güya petşoplar (hayvan satışı yapan mağazalar) yasaklandı ama hayvan satışı hala sürüyor. Hayvanlar sahiplerine çiplenmeli ve terk etmenin cezası büyük olmalıdır. Özel kişilerin hayvanlarına bakabilmesi için belediyeler, veterinerlik hizmetini ücretsiz vermelidir. Köpeklerle birlikte yaşamak, insanların bir kısmına mutluluk veriyor, bir kısmına da korku. Bunları eğitim müfredatı içinde de ele almalı. Tabii bütün bunları kime anlatıyorum!

Yarın öbür gün TBMM’den AKP ve MHP ortaklığıyla kalkacak eller yeni bir İtlaf Yasası’na Evet diyecek mi? 

Sesimiz gür çıkarsa, hayır! 

Padişahlara karşı çıkan Osmanlı tebaası kadar olamayacak mıyız?