Dokuz günlük tatilin ardından yazı yazmak zordur. Ne de olsa dokuz günlük rehavet ortamı içinde yazılacak fazla malzeme olmaz, rutin trafik kazaları, son zamanlarda rutin hale gelen hayat pahalılığı, tatil yörelerinin doluluğu, vs. gibi konularla satırları doldurmaya çaba gösterirsiniz.
Peki bu 9 gün de böyle mi geçti? Kesinlikle hayır.
Önce Antalya’daki teleferik kazasına tanıklık ettik. Kimin ihmalidir, şu an için tam olarak kestirilememekle birlikte, kazanın ucuz atlatıldığını, 1 can kaybı ve 10 kadar yaralının dışında kabinlerde mahsur kalan 174 kişinin tamamının kurtarılmasını, heyecanlı bir aksiyon filmi seyredermişçesine izleyerek gördük. Kurtarma operasyonuna katılan bütün ekiplerle gurur duyduğumuzu da belirtmeden geçmeyelim.
İRAN’DAN İSRAİL’E MİSİLLEME!..
Tatil dönüşlerinin başladığı ya da devam ettiği saatlerde ise, İran’ın İsrail’e ölçülü misillemesi diyebileceğimiz saldırılarını izledik. Umarız İranlı yetkililerin de beyan ettiği şekilde bu saldırı yeni tırmanmalara yol açmaz ve savaş Ortadoğu’nun bütününü kapsayacak şekilde yayılmaz. Bugüne kadar izlediğimiz vekalet savaşlarına devletler resmen taraf olmaz.
Savaş yayılır mı?
Şu an için başta ABD ve İran olmak üzere süreçte ağırlığı olan tarafların bunu istemedikleri aşikar.
Peki ya İsrail? Kestirmesi zor.
Peki ya Türkiye’nin durumu?
Kesinlikle barışın tarafı olmak zorundayız.
Mevcut görünüm altında İran’ın yanında ya da İsrail’in yanında yer almak ulusal çıkarlarımız açısından kabul edilebilir bir tutum olamaz. Ne Gazze’deki katliamın suçlusu İsrail ne de Azerbaycan Ermenistan Savaşında açıkça Ermenistan’ın yanında yer alan ve Zengezur koridorunun açılmasına şiddetle karşı çıkan İran’ı dostumuz olarak addedemeyiz. Her ne kadar müttefiki olduğumuz NATO’nun önemli ülkeleri İsrail’e destek mesajları veriyor olsa bile benzeri bir mesajı vermemiz herhalde sözkonusu olmayacaktır. Özellikle İsrail ile ticaretimizi kısıtlama noktasına bizi sürükleyen ülke içi tepkiler dikkate alındığında, hükümetimizin olası bütün baskılara karşı bu yola gitmeyeceği de aşikardır.
Olası baskılar demişken yakın gelecekteki iki önemli gelişmenin önemine dikkat çekmek de gerekiyor.
Bunlardan birincisi Türkiye- AB ilişkilerinin geleceğine yönelik AB Zirvesi. Daha önce Aralık 2023 Zirvesinde Türkiye konusunun Mart 2024 Zirvesinde kapsamlı şekilde ele alınacağı belirtilmiş, ancak büyük olasılıkla 31 Mart yerel seçimleri öncesinde Erdoğan’a kullanabileceği bir malzeme vermemek için, sözkonusu Zirve’de Türkiye ile ilgili olarak tek kelimeye dahi yer verilmemişti. Türkiye konusu büyük olasılıkla içinde bulunduğumuz ay masaya yatırılacak ve kademeli, koşula bağlı ve geriye çekilebilir iyileştirmeler gündeme gelecek. Özellikle “koşula bağlı ve geriye çekilebilir” kavramları ne tür baskılarla karşılaşabileceğimizi ister istemez düşündürüyor.
ERDOĞAN BIDEN GÖRÜŞMESİ TABLOYU NETLEŞTİRECEK
İkincisi ise Erdoğan’ın Biden tarafından davet edilmesi. Bütün görüşme taleplerine rağmen sürekli reddedilen ve Biden döneminde ilk defa mayıs ayında ABD’ye gidecek olan Erdoğan’ın ziyaretinin ardından tablo biraz daha netlik kazanacak. Özellikle giderek kaotik hale gelen Ortadoğu bilmecesinde Türkiye’nin ne tür roller üstleneceğini, ABD ile müttefik olarak mı? yoksa karşı cephelerde mi yer alacağımızı daha iyi anlayacağız. ABD’nin kontrolü altında olan Dünya Bankası’ndan ve belki de IMF’den para beklediğimiz dikkate alındığında, “ABD’nin olası baskılarından ne kadar kaçınabiliriz?” bilemiyoruz.
Doğal olarak dış politika gündemimizin yanı sıra iç politikada da hareketli günler bizi bekliyor. Özellikle TBMM’nin açılması ile birlikte gündeme taşınacak olan “Anayasa değişikliği” meselesi ile önümüzdeki hafta boyunca çeşitli senaryolara tanıklık edeceğiz. Meral Akşener’e “partini bırakma!” telkinlerinde bulunan başta Devlet Bahçeli olmak üzere iktidar mensuplarının Akşener sevdası ile Anayasa değişikliği arasında kurulan illiyet rabıtası sürekli zihinlerimizi meşgul edecek.
Evet aksiyonu bol uzun tatil bitti.
Şimdi daha heyecanlı günler bizi bekliyor.
Ben 1 Nisan 2024 itibarı ile enseyi karartmaktan vaz geçtim, haberiniz olsun…