1 Mayıs 1977… Ben yaşlarda olanların hazin hatıraları arasında yer almaya devam ediyor. Taksim Meydanında toplanan emekçilerin üzerine açılan ateşle çok sayıda hayatını kaybeden ve yaralanan emekçiler içimizi sızlatmaya devam ediyor.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından yasaklı hale getirilen kutlamalar, emekçilere yasaklanan Taksim Meydanı, AKP’nin ilk yıllarında esen özgürlükçü anlayış doğrultusunda “Bahar Bayramı”, “İşçi Bayramı” haline dönüştürülürken, gösterilere de açık hale geliyordu. Ancak özellikle “Gezi olayları"nın yarattığı psikolojik algı, zaten özgürlükçü anlayışı bırakıp giderek baskıcı hale gelen AKP’yi, anlaşıldığı kadarıyla kendisine karşı yeni bir kalkışma olasılığını ortadan kaldırmak için Taksim Meydanını tekrar yasaklı hale getirmeye itiyordu.

Önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ardından Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi, Taksim Meydanı’nda yapılacak 1 Mayıs kutlamalarını bir işçi hakkı olarak tanımasına rağmen, anlaşıldığı kadar bu yılda Meydan polis ablukası altında kullanıma kapalı olacak.

Peki bu görüntü Türkiye’ye nin çıkarına mı?

Yürütme adına alınan bu karar öncelikle yürütme organının hukukun üstünlüğünü tanımadığı anlamına geliyor. Türkiye’ye bir türlü ihtiyaç duyduğu yabancı sermayeyi getirtememenin esas nedeni hukukun üstünlüğünü ayaklar altına almak değil mi? İktidar sahibi bazı yorumcular istedikleri kadar yerli ve milli hukuk tanımı arasınlar, modası geçmiş bu “düalist” yaklaşım, konu küresel sorunlarla ilgili hale geldiğinde “monist” teoriyi öne çıkartıyor. Hele yasalar hiyerarşisinde uluslararası anlaşmaları ülke yasalarının önüne çıkartan ve dolayısı ile AİHM kararlarını da Türk yargısının üstüne taşıyan Anayasamızın 90’ıncı maddesi ortadayken…

Zaten “Anayasayı kafaya takmıyoruz, bu Anayasayı tez zamanda değiştirmek için harekete de geçiyoruz!" mantığı, ne yazık ki belki de gerçek anlamda ihtiyaç duyulan bir Anayasa değişikliğine kuşkuyla bakmamızın gerekçesini de oluşturmuyor mu?

Neyse, bekleyip, izleyip göreceğiz.

Diğer yandan tam Özgür Özel - Tayyip Erdoğan görüşmesinin yapılacağı sinyali, seçimler süresince (milletvekili, Cumhurbaşkanlığı, yerel seçimler) fazlasıyla gerginleşen Türkiye gündeminde artık yumuşamanın ve diyaloğun önünün açıldığı algısına yol açmışken, emekçilerle yeni gerginlik kapısının açılması kime hizmet eder?

AKP son seçimlerde gerginlik ve ötekileştirme politikasının kendisine ne kadar oy kaybettirdiğinin hesabını doğru yaptı mı sizce?

Gelelim Devlet Bahçeli’nin şifrelerine. Bir hafta boyunca o garip şarkı ve pek de sportif olmasa da sportif imajını veren Bahçeli, görüntüleriyle ve şarkı sözleri ile kime hangi şifreli mesajı verdi? Hani ilk algı AKP ile MHP arasında soğuk rüzgarların estiği olduysa da, hala tereddütlerimiz devam ediyor. Çıkar ittifakının bozulması siyaseten gerçekleri açısından anlaşılır gibi değil. Ancak  her durumda Bahçeli’yi tebrik etmek gerekiyor. Bunca büyük sorunlarla boğuşan Türkiye’de, bu video sayesinde, bütün hafta boyunca gündemde kalmayı ve kendisinden bahsettirmeyi başardı.

Tabi bu arada Erdoğan’ın ABD ziyaretinin ertelenmesinin arka perdesinde Hamas lideri ile İstanbul’da buluşması, Hamas’ı ısrarla (ne ilgisi varsa) Kuvayi Milliye ile özdeşleştirmesi yatmıyor mu?

Her ne kadar ziyaretin ertelenmesinin gerekçesi olarak, Türk ve ABD’li diplomatların gündem konusunda anlaşamadıkları ifade edilmiş olsa da, bu ziyaret hem uzun süredir askıda bulunan hava kuvvetlerimizin taleplerinin önünün açılması, hem de Ortadoğu ihtilaflarının giderilmesi açılarından çok önemliydi. Ziyaret ABD Başkanlık seçiminden sonra mı olur, o döneme kadar yapılmaz ise nasıl bir siyasi ortamla karşı karşıya gelinir?

Bilemiyoruz.

Anayasa dağişiklikleri, Özel – Erdoğan görüşmesi, Bahçeli şifrelerinin daha net anlaşılacağı, dış politikada hareketli günlerin yaşanacağı heyecanlı bir haftanın eşiğindeyiz.

1 Mayıs bütün emekçilere kutlu olsun!..