Türkiye; oy verme işlemine birkaç gün kala, kısa süre önce yapılan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde rastlanandan çok daha etkili bir ”kampanya” sürecini yaşıyor. Çoğunlukla büyükşehirlerde yaşayan seçmenlerin, derinleşen ekonomik kriz yüzünden AKP’ye oy vermeyeceklerine ilişkin varsayımlar güçleniyor.

Halkoyunda verilen tepkiler henüz kitleselleşmedi. Bu aşamada 20 milyonun üzerindeki seçmeni temsil eden “emekli”lerin, muhalif kanallardaki sınırlı serzenişleri haberleştiriliyor.  Ancak yakınmaların; toplumda AKP iktidarını zorlayacak toplumsal muhalefet hareketinin ortak paydası olasılığını arttırdığı söylenebilir.

RUSYA’DAKİ SALDIRILARIN TÜRKİYE’YE OLUMSUZ ETKİLERİ

Kamuoyu seçimlere odaklanırken, yakın çevremizde gelişen üzücü olaylar henüz ekonomideki güçlüklerin etkisiyle seçmenin ilgisini yeterince çekmedi. Örneğin Rusya’daki saldırıların Türkiye turizmine olası olumsuz etkileri gündemde yer bulamıyor.

Aslında bu yaklaşımın garipsenecek yanı yok. Garip olan; geçim kaygısıyla günübirlik çözümlerin peşine katılan partilerin, hesapsız günü kurtarma çabalarıyla sundukları vaatler.

“NE VAAT ETTİLERSE, BEŞ LİRA FAZLASINI VERECEĞİM”

Seçim kampanyalarında,  belediyeler üzerinden ucuz yemek, yeniden yapılmak zorunda kalınan binaların ucuz kredilendirilmesi, 65 yaş üzeri yurttaşlara bedava toplu taşıma hizmeti ve en önemlisi ucuz gıda alışveriş olanakları sağlanmasına ilişkin verilen sözler, havada uçuşuyor. Rahmetli Demirel’in Manisa’da 1991 seçimleri kampanyası sırasında, iktidara geldiğimde “ne vaat ettilerse, beş lira fazlasını vereceğim”  diyerek açıkladığı taban fiyatını anımsatıyor.

Oysa kampanya sırasında özellikle CHP; yetkililerin tek adam rejimlerinde rastlanan biçimde Ankara’da toplanmasına karşı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine ilişkin görüşlerini seçmenle paylaşabilirdi. İstanbul’da kazanmak kadar bu kentin geleceğini kurtarmaya katkıda bulunacak içerikli özel “İstanbul Yasası” çıkarılmasının yararlarını anlatabilirdi.

Temel eğitim, koruyucu sağlık hizmetleri, güvenlik hizmeti gibi konuların yerel yönetimler eliyle yürütülmesine ilişkin görüş ve önerilerini, kamuoyuna açıklayarak yeni bir tartışmayı başlatabilirdi.

Konaklama, yiyecek-içecek sektöründe, iş yerlerinin daha önce belediyelere ödemekle yükümlü oldukları vergi ve harçların, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devrine ilişkin düzenleme karşısında, neden sessiz kaldıklarını açıklayarak kamuoyunu bilgilendirebilirlerdi.

Yıpranmış, ekonomide ülkeyi çıkmaza sokmuş, 22 yıllık yorgun AKP iktidarını genel seçimlerde yanlış işbirlikleri ve ittifaklarla yenemeyen muhalefet bakalım bu kez yerel seçimleri kazanabilecek mi? Birlikte göreceğiz.