Türkiye’de siyasetin günübirlik çözümler üretme eğilimi, yaşadığımız  sorunların mevcut iktidar-muhalefet yapılanmasıyla aşılmasına ilişkin umutları azaltıyor.. Son kampanya  sürecinde iki muhalefet partisinin kamuoyunda tartışılan  hataları, yeni bir siyaset anlayışına duyulan ihtiyacı doğrular nitelikte.

Aslında gelişmeler  karmaşık değil.

CHP’nin geçmiş il yönetimi bir zamanlar ülkeyi etkileyen,  “plaza” edinme anlayışıyla

-yazılanlar doğruysa- İstanbul’da 41 milyon liralık bir bina satın alıyor. Hazineden yardım alan partilerin plaza özentilerinin mantık dışılığını bir yana bırakalım.

Söz konusu satın almanın iki adımda gerçekleştirildiği anlaşılıyor. İlk adımda vergilendirmeden kaçınmak amaçlı, resmen beyan edilen satış miktarı banka havalesiyle gönderilirken, ikinci adımda açıktan  yapılan nakit ödeme öncesindeki para sayma işlemi kayda alınıyor.

Nakit sayma işleminin iktidar medyasında  -Yeni Türkiye deyimiyle- köpürtülmesi, AKP’nin seçmende beklediği desteği bulamadığı izlenimi uyandırıyor.  İstanbul seçimlerini Ekrem İmamoğlu’nun kazanma olasılığının güçlenmesi, iktidar partisini harekete geçirmiş olmalı. Kampanya öncesinde İmamoğlu’nun zayıflatılmasının amaçlandığı çok belli.

KAYIT DIŞILIKTAN SÖZ EDEN YOK…

Ancak iktidar ve muhalefetin konuya ilişkin açıklamalarına bakılırsa; ülkenin gerçek sorununa değinilmiyor: “Kayıt dışı ekonomi” den söz eden yok. Yaşadığımız bütün kötülüklerin anası sayılabilecek bu konu gündemlerinde yer bulamıyor.

Özellikle Türkiye’yi yönetmekte iddialı bir muhalefet partisinin, ülkenin en büyük ilinin eski yönetiminin kayıt dışı işlem yapması, demokrasinin kurallarının işlediği hiçbir toplumda kabul edilemez.

PEÇETEDEN MUHASEBE, AYAKKABI KUTUSUNDA DOLAR…

İddiaların soruşturulması ve varsa sorumluların hesap vermesi gerekir. Gecikme; üst yöneticilerin yakınlarının evlerinden para sayma makinaları çıkan, rüşvet olduğu belli pahalı bir saatin bedelinin, tahsil edildiğine kanıt olarak kâğıt peçeteye yazıldığı, ayakkabı kutularında yakalanan yüzbinlerce doların, hayır işlerinde kullanılacağı gerekçesiyle, kaynak sorulmadan aklandığı  bir siyaset anlayışının, geçmişte yaptıklarını unutturmaya katkı yapar.

SOSYALİZM POPÜLERLEŞİRSE…

İkinci gelişme depremden sonra muhalefetin bir türlü işbirliği yapmayı beceremediği Hatay’da yaşandı. İdeolojisini oluşturan düşünce sisteminin disiplin anlayışına göre örgütlenen TİP’in, adayıyla ilgili iddialar kamuoyunun ilgisini çekiyor.

Deprem sırasında yardımları örgütlemek dışında, kamuoyunda siyasal birikimine ilişkin bilgi bulunmayan ünlü bir futbolcunun, memleketinde aday gösterilmesi ve montaj oldukları ifade edilen ses kayıtları üzerine adaylıktan alınma süreci, bu partinin sergilediği dinamik muhalefet anlayışını  gölgeleyecektir.

TİP’in Hatay’daki adaylık süreci; gençlik günlerimizde siyasal görüşleri net olmayanlar için kullanılan sloganı anımsatıyor.

“Ne sağcıdır ne solcu o futbolcudur, futbolcu..”