Kişiliğimiz genetik mirasla, çevre şartlarıyla ve hayatın öngörülemez ritmiyle yaşadığımız deneyimlerle şekillenir. Bu deneyimleri yaşarken tecrübe ettiğimiz duygular, genellikle mutluluk veya mutsuzluk olarak iç dünyamızda yer bulur. Mizacımız, karakterimiz, kişiliğimiz duygularımızın tonunu ve temposunu belirleyen ana unsurlardır. Bu üçlü etkileşim içinde, duygusal dünyamızın nasıl şekillendiğine tanık oluruz. Anlık seçimlerimiz veya dış dünyada gelişen olaylar tek başına mutluluk seviyemizi belirlemez. Kişiliğimizin, doğamızın, değerlerimizin birbiriyle etkileşime girdiği daha karmaşık bir durumun etkisiyle duygularımız değişir.

Mizaç, karakter ve kişilik terimleri sıklıkla birbirinin yerine kullanılmaktadır. Oysa her biri, bireyin farklı yönlerine işaret eder. Peki, duygularımızı yönlendiren ve onları etkileyen faktörler nelerdir? Ve bu faktörler mizacımızla, karakterimizle ve kişiliğimizle nasıl bir ilişki içerisindedir?

MİZAÇ, KARAKTER VE KİŞİLİK NEDİR? NELERDEN ETKİLENİR?

Mizaç: Öz

Kalıtsal özelliklerimiz, doğuştan gelen eğilimlerimiz ve bizi etkisi altına alan, müdahale edemediğimiz varlık amacımız (içgüdü) mizacımızı şekillendirir.

Bizimle özdeş olan doğuştan gelen ruh halimiz, genetik mirasın parçalarıyla birleşerek hayatın ilk yıllarından itibaren bizi diğerlerinden farklı kılar. Tek yumurta ikizleri aynı zamanda ve aynı şartlarda anne karnında gelişirler. Ve sonra ikizlerin, benzer koşullarda büyümelerine rağmen davranışlarında belirgin farklılıklar oluşur. Kişilik ve karakter her birimizin içinde yatan ve ruhumuzu dışa vuran mizaç zemininde inşa edilir. Mizaç kalıtsal yolla aktarılabilir, kendine özgü güdüsü vardır, en alt zeminde bulunur (tohum) ve değişmez.

Mizaç, kişiliğin altındadır ama gelecekteki kişiliğin belirleyicisidir. “İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur,” deriz. Araştırmacılar mizaç eğilimlerini daha da derinleştirmiştir. Kişinin üç yaşındaki davranış sitilinin olgunluk dönemiyle tutarlı olduğu görülmüştür.

Hareketli, tutkulu, rasyonel, duyarlı, sinirli, kendinden emin, kendini ifade edebilen, iyimser, kötümser, neşeli, kızgın, dışa dönük, içe dönük, kararsız, sosyal hayatta mesafeli, sıcakkanlı, ağırkanlı, tez canlı, duygusal ve mükemmeliyetçi vb. yönlerimiz mizacımızı yansıtır.

Çocuklar ebeveynlerinin davranışlarını, mizaçlarını, tutumlarını gözlemler ve taklit ederler. Bir kız çocuğu, babasının mizacını tümüyle rol model alabilir. Bu seçimin cinsiyetle bir ilişkisi yoktur. Dolayısıyla, davranış gelişimini kişinin doğal olarak yaptığı bu seçim de etkiler. Kız çocuğu doğuştan sakin bir yapıya sahipse ve babası da sakin bir yapıyla hareket ediyorsa çocuk büyürken onun bu özelliklerini doğal bir seçimle izler. Onun sakinliğini çeşitli durumlarda nasıl kullandığını, olayların farkında olmasa bile, gözlemlemeye devam eder. Çocuk bu yöntemle sakinliğini detaylandırır, yeri geldikçe derinleştirir. İçsel değerlerimize uyumlu, mizacımıza yakın ebeveynimizi rol model olarak seçmemiz oldukça doğal bir davranıştır. Mizacımız değişmez ama zaman içerisinde rol modelimizden etkilenmeye devam ederek kişiliğimizi yaratır.

Ebeveynler, çocuklarına sadece genetik özelliklerini aktarmaz. Dünyayı algılama şekilleriyle, anlayışlarıyla ve olaylar karşısındaki tepkileriyle de çocuklarını etkiler. Ailemizden sadece fiziksel özelliklerimizi miras almayız. Ailenin kendi içinde oluşturduğu tutumun etkileri de bireyi tesiri altına alır.

Eş seçiminde sıkça gözden kaçan önemli bir nokta vardır. İnsanlar birbirleri hakkında karar verirken genellikle birbirlerini tanımaya odaklanırlar fakat birbirlerinin aile yapılarını inceleme durumuna yeterince önem vermezler. Aile içi iletişim, maruz kalınan travmalar, anne ve babanın birbirine karşı davranışları, aile bireylerinin birbirlerini değersizleştirebilecek tutumları ve hor görme gibi sorunlar büyürken çocuğun üstesinden gelmesi gereken zorluklardır. Karşılıklı ilişkilerde bireyler, sosyal etkileşimler sırasında bu tür durumları gizliyor olabilir. Evlilik gibi ciddi bir karar almadan önce kişinin aile yapısının, bireyin aile içinde nasıl değer gördüğünün veya değersizlik hissi altında büyüyüp büyümediğinin dikkatlice incelenmesi gerekir.

Karakter: İrade ile Şekillenir

Karakter aile ve çevrenin etkisiyle, öğrenilen davranışlarla zaman içinde değişebilir. Bir kişinin güvenilirliği ve dürüstlüğü, onun karakterini tanımlayan temel özellikler arasındadır. Karakterimiz içsel bir pusula gibi ahlaki değerler ışığında doğru ile yanlış arasındaki seçimde kendini ortaya koyar. Mizaç sabittir, karakter ise mantığı ve iradeyi temsil eder çünkü deneyimlerden ders alır. Kültürden etkilenir, sosyal eğitimle değişebilir. Bizim karakterimizi şekillendiren değerler arasında dürüstlük, sadakat, cesaret, empati, hoşgörü, sorumluluk, cömertlik, adalet, saygı, alçakgönüllülük, nezaket, kendini kontrol edebilme yetisi ve bağışlamak gibi erdemler bulunur. Bu özellikleri karşımızdaki kişide bulamadığımız zaman “karaktersiz” ifadesini kullanırız. Bir kişinin karaktersiz olması mümkün değildir. İyi veya kötü karakterli olma durumu söz konusudur. Bu, iyi ve kötü değerlendirme şekli ise kişilerin beklentisine göre değişir. Karakter sosyal ve kültürel çevre, eğitim ve kişisel deneyimler gibi çok çeşitli faktörlerin etkisi altında zaman içinde şekillenir, gelişir ve olgunlaşır.

Karakter, kişinin olaylar karşısındaki verdiği tepkiler ve yaptığı seçimlerle tanımlanır. Doğru ile yanlışı ayırt edebilme özelliğini edinebilmiş bir bireyin, zorlayıcı şartlar altında bile doğru olanı tercih edebilme yetisi kazanmış olması olgunlaştığını gösterir. Yani olgun bireylerde karakter daha belirgindir. Seçimlerin ardındaki niyetin iyilikten ve doğrudan yana olması önemlidir. Çünkü niyet, kişinin frekans seviyesini yükselten temel etmenlerden biridir. Niyet; eylem, inanç, sevgi ve doğru üzerine inşa edilmişse kişi bu alemde huzuru deneyimler. Karakterini ortaya koymak bir nevi, bireyin ahlaki değer yargılarını ve iradesini ortaya koyma biçimidir.

Kişilik: Mizaç + Karakter

Kişilik, mizaç ve karakterin etkileriyle şekillenir. Aynı zamanda bireyin fiziksel ve sosyal ortamla etkileşimde bulunmasıyla birlikte beliren düşünce, duygu, tutum ve davranışlarının toplamıdır. Kişilik gelişimi, kalıtsal ve çevre koşullarından etkilenerek oluşur; bunlara ek olarak, zamanla edindiğimiz bilgi ve duyguların sonucuyla, aldığımız kararlarla duygu durumlarımız değişir. Kişilik, bireyin dünyayla kurduğu etkileşimin bir sonucudur. Kişinin çevresini nasıl algıladığıyla, olaylarla ilgili neler düşündüğüyle, hislerini nasıl ifade ettiğiyle ve davranışlarıyla ilgili detayları kişilik ortaya koyar.

Kişilik; tutumları, davranışları ve duygusal tepkileri içinde barındırır. Yaşam boyu edindiği deneyimlerle sürekli bir dönüşüm içindedir. Kişilik sadece içsel bir süreç değil, aynı zamanda sosyal bir ortamda kendini ifade etme biçimidir.

Enneagram sistemine göre kişiliği oluşturan mizaç tipleri şunlardır: Reformcu, Yardımsever, Motive eden, Bireyci, Araştırmacı, Sadık, Coşkulu, Lider, Barışçı

Ruhsal ve bedensel özellikler kişiliğin gelişiminde etkilidir. Bir bireyin çevresiyle etkileşimi, onun kişiliğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Kişinin fiziksel özelliklerinin (boy, kilo, ten rengi vb.) yaşadığı toplumun güzellik normlarına ne kadar uyumlu olduğu, diğer insanlar tarafından algılanış şeklini etkiler. Bu algılamalar bireyin kendine dair algısını ve dolayısıyla kişiliğini etkileyebilir.

Fiziksel özelliklerin kişiliği etkileyebilme kabiliyeti mümkündür. Sağlıklı ve güzel olan bir çocuk çevresinden sürekli övgü alarak büyür. Bu övgüler onun kendine olan güvenini fazlasıyla artırabilir. Bu gelişme, çocuğun şımarık bir tavır sergilemesine yol açabilir. Fiziksel özellikler, ailenin, kültürel çevrenin etkilerine açıktır ve bu tesir kişiliği şekillendirir.

Kitle iletişim araçları, sosyal gruplar, eğitim ortamları, kitap, gazete, dergi gibi yayınlar, sanat ve kültürel etkinlikler günümüzde kişiliğin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Kişilik karakterin niteliğini belirler.

BİLGİ SEVİYEMİZİN YAKLAŞIM TARZIMIZI BELİRLEMESİ

Deneyimlerimiz ve edindiğimiz tüm bilgilerin temel amacı neyi istediğimizi veya neyi istemediğimizi kavramaktır. Bu anlayışa ulaştıktan sonra, çevreden gelen davranışların ve biz de uyandırdıkları duyguların analizini yapabilmek daha kolaylaşır. Etrafımızdaki olan bitenin duyularımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemesi, ailemiz, çevremiz, kalıtsal özelliklerimiz ve kişisel deneyimlerimizle bağlantılıdır. Bilgi düzeyimiz ve bu bilgiyle yaptığımız yorumlar da gelişim sürecimizde önemli bir konumdadır.