İKİ AYRI MADALYONUN ORTAK YÜZÜ

Tiyatro, özünde bir edebi bir metinden oluşmaktadır. Yazarın kaleme aldığı eser, oyuncular tarafından sahnede canlandırılır. Aslında metin ve sahne birbirine uzak alanlardır. Yazar tiyatro metnini edebi söz oyunları ve farklı duygularla oluşturur. Oyun sahnelenirken yani metni canlandırma esnasında metne olduğu gibi bağımlı kalmak mümkün değildir. Çünkü sahne ve edebiyat kültürü birbirinden farklıdır. Bu farklılık ister istemez edebi metnin sahneye uyarlanırken farklılaşmasına yol açar. Belki ana hikâye aynıdır. Ancak kimi zaman diyaloglar verilmek istenen duygular sahneleme esnasında değişime uğramaktadır.

Metnin sahneye uyarlanmasında en önemli görev dramaturji bilimine aittir. Metin ve sahne arasında, yazar ve oyuncular arasında köprü görevi görür. Dramaturji, iki farklı disiplinin birbirine etkileşimi doğrultusunda ortak noktayı oluşturur. Bu yüzden dramaturji, iki ayrı madalyonun ortak yüzüdür. Madalyonun bir yüzünde metin diğer yüzünde sahne varsa ikisinin ortak noktası dramaturji bilimi olur.

“Dramaturji, bir tiyatro metninin çözümlenmesi ve sahneye uyarlanmasıdır.” Bunu yapan kişiye dramaturg adı verilir. Dramaturg, sahnelenecek metni inceler ve yorumlar bunun sonucunda metnin sahneye uyarlanmasında aracı olur. Aynı zamanda oyunun metin aşamasından sahnelenmesine kadar olan süreçle ilgilenir. Sahne, dekor ve kostümü belirler.

Dramaturg’un görevi iki farklı uzvun birbirine sürtmesini önleyip yazar ve oyuncu arasındaki ortak paydayı bulmaktır.

Yazar tarafından yazılmış olan tiyatro metni, dramaturg tarafından gerçeğe benzer bir dünya oluşturularak pekiştirilir. Yani yazardan gelen doneleri dramaturg, oyuncuya aktarır. Böylelikle metinde verilmek istenen duygunun değişmeden canlandırılmasını sağlar. Yani metin ve sahne arasındaki çelişkilerin giderilmesi dramaturji ile mümkün hale gelir. Oyun sahnelenirken metinde belirtilen duyguyu verebilmek. Yazar’ın duygularını oyunculara yaşatmak dramaturjinin görevidir.

Örneğin William Shakespeare’nin oyunlarını ele alalım. 14. Yy da yaşamış bir tiyatro yazarının eserini 21. Yy’ a uyarlamak çok güç bir durumdur. Yazar tarafından kaleme alınan oyun modern dillerin gelişmesiyle olabildiğince sade hale getirilir. Daha sonra asıl dilinde farklı dillere çevrilerek bağlamından uzaklaştırılmış olur. Ancak tiyatro seyircisi izlediği oyuna, oyuncu performansına ve konunun nasıl işlendiğine odaklanmaktadır. Acaba bu oyun 14. Yy’dan beri kaç kez değişmişti, Shakespeare gerçekten bu duyguyu mu vermek istemişti bu sorular havada kalmaktadır. Doğal olarak geçen yıllar ve yapılan yeni çevriler sayesinde verilmek istenen duygular, hatta diyaloglar bile çoğu kez değişime uğramıştır. Biz ağır dille yazılmış eserleri en modern halleriyle sadeleştirilmiş bir şekilde görürüz. Yeni oyunlardan ziyade bu tarz eski metinlere dayalı oyunları sahnelenmesi daha zordur. Bu noktada dramaturg’un becerisi ve bilgi birikim devreye girmelidir. Ayrıca Shakespeare’in eserleri evrensel olduğu için farklı ülkelerde, pek çok farklı dile uyarlanmıştır. Belki her bir uyarlama her bir sahneleme oyuna bambaşka bir hava katmaktadır. Önemli olan nokta metnin dramaturji biliminin tedrisatından geçerken uğradığı dönüşümdür. Bu sebeple dramaturji bilimi, metinden sahneye kadar tiyatro da büyük bir rol almaktadır.