Benim de bir dönem bir dönem birlikte çalıştığım gazetecilik mesleğinin prestijli isimlerinden İnci Hekimoğlu’nun sosyal medya hesabından paylaşımı gündem oldu.

Dosya haber diye aldığı harcırah ile tatile giden, bugünlerde Datça Belediyesi’nden CHP’nin Belediye Başkan aday adayı ve ekran yüzünün yaptıkları pes dedirtti!

İnci Hekimoğlu’nun paylaşımını, virgülüne dokunmadan yayımlıyoruz:

“ŞU ‘MESUT YAR’ MESELESİ”

Bilen bilir, tanıkları-kanıtları olmadan kimseye “sahtekar, yalancı’ falan gibi sıfatları kullanmam. Hele ki aynı sektördeysek… ‘Sektör’ diyorum, meslektaş dememek için. Sadece bu da değil, yalnız haberlerin, dosyaların değil kişilerin de alınıp satıldığı bir alana artık ‘medya’ bile demek zül geldiğinden.

Gelelim asıl konuya.

“ABLA NE TERBİYESİZLİĞİMİ GÖRDÜN!”

Dün Mesut Yar özelden bana son derece nazik bir mesaj yollamış. “Benim ne terbiyesizliğimi gördün İnci Abla? Aşk olsun” diyor özetle. Mesajı okuyunca, sektörde yer kapmak, program kapmak, para kazanmak için gerekli ön koşulu bir daha anımsayarak, tebessüm ettim.

Epey düşündüm, dünden bu yana. Özelden mi, buradan mı yanıt versem diye. Sonra madem ki o sıfatları kamuya açık alanda kullandım, nedenini de buradan açıklamalıyım, dedim.

Mesut Yar ve Murat Sabuncu, genel yayın yönetmenliğini yaptığım derginin yazı işlerinde editördü. Murat çalışkan, dürüst, iyi bir gazeteciydi. Bugün de öyle.

Mesut Yar ise başarısız gazeteciliğine karşın, üstlerine övgü ve iyi geçinme konusunda uzmanlaşmaya çalışıyordu. Ne de olsa o sıralar henüz çömezdi.

Bununla ne yapacağız diye düşünürken, bir gün Mesut Yar “müthiş bir istihbaratla” geldi.

“ANKARA’YA ACİLEN UÇAKLA GİTMEM

GEREK”

Ankara’da çok üst düzeyde bürokrat olan bir yakınından yanılmıyorsam (notlarıma bakmadım) Türk Petrol ile ilgili ortalığı sarsacak bir yolsuzluk dosyası alacağını, Ankara’ya gitmesi gerektiğini söyledi. Adamın bir zaman sınırı olduğunu da ekleyerek uçakla gitmesi gerektiğini söyledi.

O sıralar biz ise maaşımızı bile düzgün alamıyorduk. Buna rağmen patronla biraz cebelleştikten sonra yol ve konaklama parasını almayı başardım.

Mesut Ankara’ya bir geceliğine gitti, gidiş o gidiş 1 gün, 2 gün, 3 gün… Aradığımız Mesut’a ulaşılamıyor.

“MESUT BEY O PARALARLA TATİL YAPMIŞ”

Birkaç gün sonra Mesut Bey çıktı geldi. Ortada ne dosya var, ne yolsuzluk!

Meğer Mesut Bey, o paralarla bir güzel tatil yapıp gelmiş. Başka kanallardan tatil fotoğrafları da düştü elimize tabii. Dolayısıyla artık benimle çalışması imkansızdı, ‘istifa etti’.

Burada kalsa iyiydi (lafın gelişi tabii). Gençlik derdik, sorumsuzluk derdik falan… Mesut Bey durmadı ama.

“DOSYAMI YAYIMLAMADILAR YALANI”

Bir süre sonra ben de dergiyi çeşitli nedenlerle bıraktım. Benden sonra Mesut (muhtemelen yeni yönetimle çalışmak ve kendi sahtekârlığını örtmek için) önce patrona, sonra bütün medya çevresine benim o ‘önemli yolsuzluk dosyasını’ sümen altı edip yayınlamadığımı yaymaya başlamış. O kadar ki patronum bile arayıp doğruluğunu sordu.

İnanılmaz öfkelendim! Bir o kadar da hayretler içinde kaldım. Bu kadar kuyruklu yalanı söyleme cüretine, böyle bir yalanı söyleyebilme kapasitesine v.s.

Medyada hakkımda her şey söylenebilir. Başta da huysuz olduğum ki bu doğrudur. Çünkü inandığım haber için, mesleki ilkeler için, kadromdaki insanların hakkını savunmak için kavga etmekten hiç çekinmedim.

Amaaa hiç kimse, hele hele Mesut Yar gibi biri böyle biri iftirayı atamaz! Yaparsa da gün gelir suratında patlar!

“O DOSYAYI BEN YAYIMLADIM”

İnsana sormazlar mı, İnci Hekimoğlu ne karşılığında böyle bir dosyayı sümen altı etti diye? Hakkımda yaratmaya çalıştığı şaibeye bakın!

Mesut Bey’in hayali yolsuzluk dosyası nedir ki?! Günlerce yayınlamamam için baskı yapılan, tehdit edildiğim dosyayı her şeyi göze alıp yayınlarken, patronum karısını çocuğunu alıp yurt dışına kaçtı, ben ise tek başıma işe gelip gitmeye devam ettim.

“HAKKIMDA TETİKÇİ TUTULMUŞ, TESADÜFEN HAYATTAYIM”

Hatta hakkımda tetikçi tutulduğunu ve tesadüfen hayatta kaldığımı aylar sonra öğrendim.

Bütün meslek hayatım, böylesine kritik seçimlerle geçti. Maddi, manevi çok ağır sıkıntılar yaşadım ama bugünkü bütün kelimelerimi, cümlelerimi bedeli ağır da olsa hiç vazgeçmediğim özgürlüğüme borçluyum. Aksini söyleyebilecek tek kişi çıkmaz.

“MESUT EFENDİ GİBİ ORADAN, ORAYA DA DÖNMEDİM”

Bugün ‘duayen’ sıfatıyla dolaşan birileri gibi elimde dosyayla gidip, çanta dolusu parayla dönmedim. Ya da Mesut Efendi ve türevleri gibi oradan oraya da dönmedim!

Ve en önemlisi şunu ekleyeyim, buraya yazdıklarım tanıklı ispatlıdır!

Bir gün belki meslek hayatımda olup bitenleri bir kitapta toparlarım da ayrıntıları da oradan okursunuz.

Not: Yani Mesut Bey keşke saygısızlık yapsaydın, onu affederdim. Ama haber için verilen parayı tatilde harcamak, yalan söylemek, mesleki itibarımla oynamak, iftira atmak affedebileceklerim arasında değil.