Enflasyon ile hayatımızda ne değişiyor. Makyajlı rakamlar yaşam kalitemizi nasıl etkiliyor ve bize aslında ne bedeller ödetiyor?

10 yıl kadar önce sosyal medyada çokça paylaşılan “Enflasyon Muhasebesi” adı ile o gün ki programımda bir yorum yapmıştım.

Özetle, o gün ki yorumum, zaman zaman enflasyon sepetini oluştururken, günlük yaşamın olmazsa olmazı çok kullanılan kalemler yerine fiyatı hiç artmayan, sönmemiş kireç, pinpon topu, kadınların kaş yaptırma ücreti gibi kalemlere yer vererek, makyajlı bir enflasyon rakamı açıklandığı şeklinde idi.

HER YIL DAHA YOKSULLAŞMAK!

Diyeceksiniz ki, "Enflasyon rakamı olduğundan daha düşük gösterilerek ne elde ediliyor ki?"

Mesela, ücretlilerin, emeklilerin kamu ve özel sektör çalışanlarına her yıl, asgari ücret ve maaşları, TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon rakamına göre belirleniyor. Rakam artmış gibi görünürken, aslında ücretlinin, emeklinin, dar gelirlinin geliri, enflasyon marifetiyle azalıyor.

(2000 yılında muhabir maaşı 1.147 dolar iken bugün 400 dolara, yaklaşık üçte bire inmiş durumda) Yani mevcut sistemi dar gelirli finanse ediyor!

Bu kadar mı?

Değil!

ENFLASYONLA DAHA KÖTÜ HİZMETİ DAHA PAHALIYA ALMAK

Söz gelimi iktidar yanlısı ya da muhalif tüm belediyeler, ihaleye çıkarken aynı rakam bile verilse, A kişisine peşin ödeme yaparken, B kişisinin hak edişini 2 yıl sonraya öteleyebiliyor. Böylece 2 yıllık enflasyon farkını finanse etmesi beklenen B kişisi ihaleye bile girmiyor. Böylece, belediyelerden hizmet alan halk daha kalitesiz ve daha pahalı bir hizmeti cebinden finanse ederken, yaşam kalitesi düşüyor.

Bu kadar mı?

Değil!

NEGATİF FAİZLE SİSTEMİ FİNANSE ETMEK!

Mevduata negatif faiz, yani gerçek enflasyon rakamının altında bir faiz verdiğinizde, vatandaşın yatırım parasına bırakın ödeme yapmayı, onun parasını kullanıp, üstüne vatandaştan para alıyorsunuz.

Yani, kendisini yoksullaştıran sistemi yine vatandaş finanse ediyor.

Bu kadar mı?

Değil!

HAKKINIZI VERİRSEK, HESABINI SORARLAR!

Geçmişte bir belediyeden işçilik alacağım için, başkan yardımcısı şunu söylemişti:

“Bu alacak senin hakkın. Bununla birlikte mahkemesiz bunu verirsek, Sayıştay bunun hesabını sorar!”

Bir işçinin hak edişini gününde öderseniz, neden bir devlet kurumu suç işlemiş gibi hesap soruyordu, bunu o gün anlamamıştım.

Konu arabulucuya gitti. Ve arabulucu, 13 bin liralık alacağım için 3 bin lira önerdi.

Resmi bir alacağımın neden dörtte birine razı olmamı istiyorsunuz, diye sorduğumda, “Öğrenirsin” yanıtını aldım.

Tam 7 yıl sonra, Mahkeme 13 bin liramın verilmesine karar verdi. Yıllık yüzde 9 faiz de üstüne para verdi. Ne güzel değil mi?

Aslında enflasyon marifeti ile sistem alacağımdan gerçek enflasyon 100 puan ise Yüzde 91’ini vermeyeceğim, diyordu! Üstüne mahkeme masrafı, avukat gideri derken elinize geçen para, yedi yıl önceki 3 bin liradan daha azdı.

Yani, sistem diyor ki, alacaklı değil, borçlu ol. Sonra gel, enflasyon marifetiyle mağduru birlikte dövelim!..