Tüm paydaşlara adil yaklaşmayan bir bakış açısının kurumsal olma şansı yoktur!

Yıl 2008, Fulya’da Almanya orijinli Real Hipermarketi açıldı. (şimdilerde öyle bir yer yok)

Ve oradan 3 yaşında bir kız çocuğuna, yürüyen, konuşan bir bebek aldım. Yaklaşık 2 hafta sonra gördüğüm küçük bir sorun nedeniyle, aynı kuruma giderek ürünü iade etmek istedim. Hiç tereddütsüz, kredi kartı ile ödediğim ürünün parasını iade ettiler. Duruma şaşırıp, “Yanımda ne ürünün faturası ne de ürünün ambalajı vardı, siz yine de iade işlemini gerçekleştirdiniz, niye?” diye sordum.

ÖNEMLİ OLAN AMBALAJ DEĞİL SİZSİNİZ!

Tezgahtaki kızın yanıtı hizmet sektörünün başucuna asmasını gerektirecek kadar değerliydi.

“Kurumsal hizmet anlayışımıza göre, önemli olan fiş ya da ambalaj değil. Sizsiniz!”

Bu bakış açısını yerli firmalarda zaman zaman görsek de, genel bir kabul olarak yerleştiremedik.

Hak arayışı, diye başladığım serüven beni bu mesleğe getirdiyse de, yaşam insanlara haklı olmaktansa mutlu olmanın daha değerli olduğunu öğretmiyor mu?

ERKEK, KADINDAN ÖZÜR DİLERSE ZAYIF MIDIR?

Ekran yüzü ve ciddi bir hayran kitlesi olan bir arkadaşım, “Kadınlar özür dileyen erkekten hiç haz etmezler. Erkek yaptığı hiçbir davranış için özür dilememelidir” dedi. Bu bakış açısının önce çok ileri bulduysam da, araştırmalarım, yaygın olduğunu gösterdi.

Evlilik terapisti, N.S. metropolde ve beyaz yakalı kadından başlayan, “her senaryoda haklıyım”  bakış açısının zannedilenden çok daha yaygın olduğunu anlatıyor.

Her durumda hatayı karşı tarafa yüklemek, “kişilik bozukluğu” olarak tanımlanıyor. Bununla birlikte uzmanlar kadındaki, her durumda haklıyım, yaklaşımının arkasında erkekten böylesi bir tavır beklemek olduğunu ifade ediyorlar.

Yoga hizmeti sunan Teşvikiye’deki bir kurum, öğrencinin mazaretli olarak katılamadığı dersi ikame etmek için farklı bir günde derse gelmesini redderken, “Kurumsal yapımızda kaçan ders kaçmıştır. Bunu telafi edemezsiniz” diyor.

KURUMUNUZUN GÜCÜ EN ZAYIF ÇALIŞANINIZ KADARDIR

Oysa aynı kurum kapılarını, bazen ders saatlerinden sonra açarak katılımcıları soğukta kapı önünde bekletiyor, telefonlara yanıt vermiyor, grup mesajlaşmalarında söylediği saate uyma gereği de duymayabiliyor.

Yani hiç özür dilememek, bir süre sonra kişilik bozukluğuna evrilebiliyor.

Ve kurumsallık gibi kavramlar, hizmet verirken değil, salt menfaatlerimizi korurken anımsadığımız mefhumlar haline gelebiliyor.