Gelişmekte olan ülkelerden, gelişen ülkelere kalifiye eleman göçü ve "Dünya göç hareketlerinde sağlık profesyonellerinin yeri...

Harun Gümrükçü - Patricia Beck - Malike Gümrükçü (Edt.)
INTERNATİONALE GESUNDHEİTSFACHKRAFTE. Globale migratıon ın pflege und medizin (Almanca)
Dünya Göç Hareketlerinde Sağlık Profesyonellerinin Yeri/The Place of Healthcare Professionals in World Migration Movements
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDEN GELİŞEN ÜLKELERE KALİFİYE ELEMAN GÖÇÜ/ MIGRATION OF SKILLED PERSONS FROM DEVELOPING COUNTRIES TO DEVELOPING COUNTRIES
Antalya Bilim Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi (İİSFD) Dekanlığı bünyesinde son üç yıl boyunca birbirinden çok farklı iki yayın serisi belli aralıklarla hazırlanarak kamuoyuyla paylaşılmaya devam etmektedir. Günümüze kadar Küresel Bakışla Kutup Çağı yayın dizisi yoluyla Arktika Bölgesi (Kuzey Kutup Bölgesi ve Antartika Kıtası’nın Güney Kutbu) keşif çalışmaları, bu alanlara küreselleşmenin etkileri, bu sürecin ekonomik, demografik ve sosyal boyutlarını irdeleyen altı eser kamuoyuyla paylaşılmıştır. İkinci yayın dizisi olarak Dünya Göç Hareketleri süreci günümüzden 300 bin yıl öncesinden başlayarak önümüzdeki 2050 yılına kadar nasıl bir seyir izleyeceği temaları üzerinde yürütülen araştırmaların sonuçları yayınlanmaktadır.
   Dekanlığımız bünyesinde göç alanında en güncel konulardan biri olan Dünya Göç Hareketlerinde Sağlık Profesyonellerin Yeri konusunu içeren iki eser yayınlanmıştır. Bu eserlerin yayını için Türkiye, Almanya, Polonya ve Ukrayna’dan çeşitli bilim insanlarıyla ortak çalışmalar yürütülmüştür. Ayrıca, Türkiye’de Antalya şehrinde, Almanya’da, Hamburg ve Aşağı Saksonya Eyaletlerinde, alan çalışmaları yapılmıştır. Bu uluslararası ortak çalışmalar sonucu Türkçe-İngilizce ve Almanca dillerinde olmak üzere iki eser ortaya çıkmıştır. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan ilk eser 2023 yılının son çeyreğinde 339 sayfadan oluşmaktadır.

     Dinamik küreselleşme süreçleri, hizmet sektörünün bir alt dalı olan sağlık iş kolunda ki hareketliliğin her gün daha da artmasına yol açmaktadır. Sağlık profesyonellerinin uluslararası göçü, son yıllarda önemli ölçüde hızlanmakta ve büyümeye devam etmektedir. Hemşireler, doktorlar, ebeler, eczacılar ve diş hekimleri de dâhil olmak üzere uluslararası sağlık profesyonelleri, kendi ülkelerini terk etmeyi ve çeşitli nedenlerle başka bir ülkeye taşınıp küreselleşerek bu iş kolunun uluslararasılaşmasına da neden olmuşlardır. Bu süreç birçok fırsat ve olasılığın yanı sıra çeşitli zorluklar ve sorunları da beraberinde getirmektedir. Sağlık çalışanlarının sayılarının küresel düzeyde yetersizliği, uzun zamandır dünya çapında bir krize neden olmaktadır. 2000’den itibaren demografik değişimle birlikte, özellikle sağlık iş kolu için stratejik boyutu olan bir meslek dalına dönüşmüştür. Sağlık kurumları, nüfusa sağlık hizmeti sunma zorluğuyla karşı karşıyadır. Birçok ülkede, sağlık çalışanlarının eksikliği yanında hem bölgesel hem de ülkeler arasında eşit olmayan bir dağılım da söz konusudur. Çeşitli tahminler, durumun önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşeceğini göstermektedir. Bu durum, temel olarak demografik değişim, yaşlanma süreçleri ve kronik hastalıklar gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır. Uluslararası sağlık profesyonelleri, daha gelişmiş ülkelere göç etmeyi cazip bulmaktadır. İnovatif çalışma alanları, yüksek ücretler, daha fazla esneklik ve refah seviyelerindeki artış bu cazibenin nedenleri arasındadır. Bu yüzden, sağlık elemanları, yurtdışında daha iyi yaşam koşulları ve ailelerine maddi destek sağlama umuduyla ülkelerini terk etmektedir.
   Politik aktörler, uluslararası sağlık çalışanlarının işe alınmasını bir çözüm olarak da görmektedirler. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler, uluslararası sağlık çalışanlarının yerleştirilmesine yönelmektedir. Bu, sağlık iş kolunda artan talep ve arz arasındaki dengesizliği azaltmaktadır. Sonuç olarak, özellikle son yıllarda yurtdışından gelen sağlık çalışanlarının istihdamı artmıştır. Post-modern ülkeler, aranan profesyoneller için birbiriyle rekabet etmekte ve işe alımı arttırmak için onların çevre koşullarını ve de çalışma koşullarını iyileştirmektedir.

Küresel Kuzey’in zengin ülkeleri arasında yürütülen bu ‘rekabet’ her geçen gün daha da kristalleşmekte ve keskinleşmektedir. Sanayileşmiş ülkeler uluslararası istihdama dönük sağlık elemanları göçünden yararlanırken, gönderen birçok ülkede ise sağlık kurumları kan kaybı yaşamaktadır. Artan rekabet, dijitalleşme süreçleri ve teknolojik gelişmeler sağlık çalışanları üzerindeki uluslararası baskıyı yoğunlaştırmaktadır. Sağlık çalışanlarının işe alınması, onların entegrasyonu ile ilgilenen ve göç sürecini ekonomik açıdan hızlandırma hedefini takip eden yeni, yenilikçi iş alanları ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, yeni bir kararsızlık da ortaya çıkmıştır: Bir yandan, işe alım ajansları giderek daha profesyonel hale gelmekte diğer yandan, işe alım pazarında insanların mağduriyetlerini sömüren ‘kara koyun’larının sayısı giderek artmaktadır. Profesyonel ajansların işçi transferleri işverenlere belli bir maliyet öngördüğünden fazla tercih edilmemektedir. Kârlarını maksimize etmeyi hedefleyen işverenler, uluslararası sağlık elemanlarına eşit ücret ödenmesi ve eşit hakların tanınması gibi uygulamaların maliyetleri artıracağını düşünmektedir. Bu yüzden, daha dolambaçlı yollara başvurarak bu yükümlülüklerden kaçınmayı tercih etmektedirler.
   Aynı şekilde Almanya gibi gelişmiş bir ülkede sağlık elemanları eğitimi, meslek okullarına ve uygulamaya dönük çalışmalarla gerçekleştirildiğinden yükseköğretime denk gelmemenin yanında akademik olarak oldukça aşağı bir seviyede kalmaktadır. Buna karşın üçüncü ülkelerdeki yüksekokullarda verilen diplomalar, Alman değerlendirme kurumları tarafından bu meslek eğitiminin bile daha altında olarak raporlanmaktadır. Buna göre, üçüncü ülkenin üniversitede dört yıllık eğitim almış bir sağlık elemanının, Alman sağlık makamlarının geliştirdikleri kriterlere göre içerik bakımından 648 saat eksik eğitim aldığı ileri sürülmektedir. Bunun yanında aldıkları diplomaların denkliğinin kabul edilmesi için de 700-800 saat kadar ayrıca staj yapmaları gerekmektedir. Genellikle uluslararası yaygınlıkta olmayan Almanca bu sağlık elemanları tarafından bilinmemekte ve bu dili öğrenmeleri için 9 ay veya daha uzun süreli günlük beşer saatlik Almanca öğrenim kurslarına katılmaları gerekmektedir. Böylece bu kursta başarılı olanlar B-2 seviyesine kadar çıkabilmektedir. Bu seviyedeki bir Almanca ile Alman kamu uzmanlarının beklediği ara dersleri verme ve başarılı olma şansları ise oldukça düşük olduğundan uluslararası iş piyasasından ithal edilen sağlık elemanları, uygulamada ‘2. sınıf bir sağlık elemanı’ olarak görülmektedir. Bu sağlık elemanlarının diploma denkliği de olmadığından daha düşük bir ücret verilmesi ve daha ağır koşullarda çalıştırılması ‘normal’ karşılanmaktadır. Aynı zamanda sağlık sisteminin aktörleri, artan uluslararasılaşma nedeniyle çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Bunlar, her şeyden önce, kültürel, dilsel ve niteliksel farklılıkların yanı sıra çok kültürlü iş birliğine meydan okuyan farklı beklentileri içerir. Sanayi sektörünün aksine, sağlık iş kolunda iletişim ve fiziksel yakınlık önemli bir rol oynar. Bu nedenle makro ve mikro düzeyde etnik farklılıkların kabulü ve bakış açısının değiştirilmesi gereklidir. Buna ek olarak, birçok sağlık çalışanı, iş durumlarından memnun değildir. Bu süreç, Covid-19 pandemisi sırasında daha açık hale gelmiştir. Politikacılar, zaten sağlık alanında çalışanlarının sorunlarını çeşitli düzeylerde farklı önlemlerle gidermeye çalışmaktadırlar. Bununla birlikte, sağlık sistemlerinin vasıflı işçilerin hem girişini hem de çıkışını daha hedefli bir şekilde yönetmesi gerektiği giderek daha açık hale gelmektedir. Hem sağlık tesislerini hem de personeli rahatlatmak ve desteklemek için önlemlere ihtiyaç vardır. 
   Günümüzde göç sürecinin sağlığı etkilediği konusunda akademik çevrelerde bir fikir birliği vardır. Buna yeni dil, kültüre ve yaşam koşullarına sosyo-kültürel uyum, aidiyet duygusu (eksikliği), ev, aile ve sosyal çevre özlemi dâhildir. Özel ve iş hayatındaki kopmalar ve değişiklikler bazen o kadar şiddetlidir ki kötü sonuçları olabilecek izler bırakabilmektedir. Çeşitli göç deneyimlerinin kişinin kendi deneyimi üzerinde kalıcı bir etkisi vardır. Bu nedenle, işe alım sürecini ve yurtdışından vasıflı işçilerin gelişini iyi hazırlamak ve onlara yakından eşlik etmek önemlidir. Bununla birlikte, şimdiye kadar, sosyal ve operasyonel entegrasyon yönetimi için çözümler eksik kalmıştır. Uluslararası sağlık profesyonellerini Almanya’da yaşaması ve çalışması için hazırlayacak ve uzun vadede koruyacak akut bir konsepte ihtiyaç vardır. Aynı zamanda, sağlık tesislerinin ve personelinin sağlık iş kolunun artan uluslararasılaşması için hazırlıklı olması da gerekmektedir. Tesisler kültürlerarası olarak açılmalı ve çeşitlilikle başa çıkmak için kültürel açıdan hassas bakım alanına giderek daha fazla eğitilmelidir. 
   Bu eserde katkıları olan yazarlar, sağlık iş kolundaki değişen mevcut durumu açıklamakta, tartışmakta ve eylem olasılıklarının yanı sıra gelişim perspektiflerine de işaret etmektedir. Antoloji, Alman ve Türk göç uzmanlarının sağlık ve hareketlilik konusundaki bakış açılarını dikkate almaktadır. Mevcut durumu yansıtarak sağlık iş kolundaki yeni yaklaşımların yanı sıra uluslararası ülkesel farklılıklar da ele almaktadır. Sürdürülebilir sağlık bakımını sağlamak için sağlık iş kolunun yapılarını talep doğrultusunda uyarlamak, siyasetin en acil görevi olarak kristalleşmektedir. Hemşireliğin sosyal önemi ve sistemle ilgisi göz önünde bulundurularak, bu meslek grubu uzun vadede yeterince ödüllendirilmelidir. 
   Bu eser, ortada duran sorunları ele almakta ve mevcut zorluklara, eğilimlere ve tahminlere genel bir bakış sunmaktadır. Eser, hem hemşirelik alanında çalışanlara ve ilgilenenlere, hem de sağlık sisteminde artan uluslararasılaşmanın politikacılar tarafından nasıl desteklenmesi gerektiğini irdelemektedir. Eser, konunun araştırmacısı altı Türk, Alman, Polonyalı ve Ukraynalı uzmanın katkılarıyla oluşmuş ve şu şekilde ayrılmıştır: İlk araştırma, sağlık işgücüne ilişkin ulusötesi rakamları temel alarak kuş bakışı bir sunuş sunmaktadır. Sağlık göçünün alıcı ve gönderici ülkeler için nasıl başarılı ve sürdürülebilir hale getirileceğine ilişkin stratejiler tartışılmaktadır. İkinci araştırmada özellikle travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve anksiyeteyi ele alan göç sürecinin sağlık durumu üzerindeki etkisi sunulmuştur. Üçüncü araştırma ise siyasi, ekonomik ve sosyal sorumluluğu açıklamaktadır. Dördüncü araştırma, Korona pandemisinin sağlık sektörü üzerindeki etkisini, bakım çalışanlarının ve çalışma koşullarının önemini ele almaktadır. Son iki çalışmada ise, bir yandan uluslararası hemşirelik profesyonellerinin işe alınmasına, diğer yandan Almanya’daki geriatri hemşireliğinde Türk kökenli göçmenlerin durumuna atıfta bulunulmaktadır.