Deniz Akkaya vakasında, sorunun annede olduğu ortaya çıktı. Peki, boşanmış ailelerin çocukları ünlü de değilse, ne oluyor! Aile mahkemelerinin skandalı, pes artık dedirtecek...
Magazin dünyasının gündeminde Deniz Akkaya’nın kızı ile tartışması sonrası, kızını sosyal hizmetler kurumuna verdiği bilgisi yazıldı, konuşuldu. Sonradan ortaya çıktı ki, Akkaya’nın “Burnu sürtsün diye devlete verdim” dediği olayın ardında, aslında devletin çocuğu korumaya aldığı, talebin ise Deniz Akkaya’dan gelmediği öğrenildi.
Akkaya yalan söylüyordu.
Telefonunu sakladım, diye beni balkona hapsetti diye ifade verse de, kızı AÖ’nün ifadesi sorunlu bir anneye işaret ediyordu.
Son birkaç yıldır annesiyle ilişkisinin kötü gittiğini anlatan Deniz Akkaya’nın 16 yaşındaki kızı A.Ö. son 8-9 aydır da annesinin kendisine işkence ettiğini anlatıyor. Olayla ilgili ifadesinde ise annesinin yanına çağırdıktan sonra kendisine, “O.. çocuğu; kötü tohum” diye hakaret ettiğini, dört beş kez tokatladığını, içinde metal termos bulunan çantayı da çenesine fırlattığını anlatıyor.
YETİŞKİNLİK ÇOÇUKLUK TRAVMALARININ YARASINI SARDIĞIMIZ DÖNEMDİR!
Bir uzmana göre, yetişkinlik, salt çocukluk travmalarının yaralarını sardığımız dönem, şeklinde betimleniyor. Çocukluk travmalarının faili ise istatistiklere göre yüzde 65 oranla maalesef, “anne!”
Babanın kötü olduğu senaryolarda, annenin ihtimamıyla birçok sorunu tolere edebilen çocuk, sorunlu anne karşısında tamamen aciz kalabiliyor.
AİLE MAHKEMELERİ SORUNLU
Sorunlu bireylerin arkasında ise Türkiye’nin sorunlu aile mahkemeleri yatıyor.
Uyuşturucu bağımlısı ya da fahişe olmadıkça, boşanan ailelerin çocukları direkt anneye veriliyor. Hâkimler, babaya eşit velayet hakkı bile tanımıyor.
Konuyla ilgili Ajans 369’a bilgi veren emekli bir aile hâkimi, öyle ki, çocuğu emanet ettiğimiz kimi anneler bildiğiniz deliydi, diyor.
Niye?
Sorumuza, aldığımız yanıt skandal niteliğinde.
“Annelerden de, babalardan da, çocuklardan da açık açık yıldıklarını anlatıyorlar. Aile mahkemesi hâkimleri, şoförlerin geçtiği psikoteknik gibi kontrolden geçemezler.”
AVUKATLAR KAZANMALI, EKONOMİNİN ÇARKLARI DÖNMELİ…
“Bazı hâkim arkadaşlarımız talep edilmese bile, antlaşmalı davalarda dahi, ‘Taraflar avukat tutmak için süre istemişlerdir’ diyerek çarkın dönmesine hizmet ettiklerini övünerek anlatıyor. Ama aynı isimler çocuklar için hiçbir şey yapmıyorlar”
Bu hatalarıyla ilgili de, topu sisteme ve yoksulluğa atıyorlar.
“Maalesef Batı’daki gibi her sorunlu ebeveyn vakasında, çocuğun üstün menfaati gereği devlet korumasına alınan çocuk, Türkiye’de akrabalarına muhtaç”
İŞKENCE VİDEOLARINI MAHKEME İZLEMEYE DEĞER BULMUYOR!
Mahkemelerde yönlendirilen pedagog ve psikologlar ise iş yükü gerekçesi ile genellikle elindeki vakayı baştan savıyor. Çocuğun üstün menfaati ilkesini, ne psikolog ne de hâkim gözetmiyor. Hatta, çocuğa bizatihi annenin işkence ettiği, aç ve yalnız bıraktığı videoları dahi, hâkim, “Şimdi bunu izlemek zorunda mıyız” diye izlemekten bile imtina ediyor.
Mahkemeler ise biz kadına pozitif ayrımcılık sağlıyoruz, sloganına sığınıyor!..
ÇOCUK HACZETMEKTE POZİTİF AYRIMCILIĞA DAİR!
Neredeyse her senaryoda koşulsuz, şartsız çocuğun yasal tek vasisi durumundaki bazı anneler ise Türkiye’de bu durumu ranta çeviriyor.
Nasıl mı?
Çocuğu babaya göstermeyerek…
Bu öylesine ciddi bir tehdit ki, babaanneyi farklı memlekete götürme planları, uçağın kalkış saatinde, annenin keyfi, “Vermiyorum” sözü ile sona erebiliyor. Boşandıktan sonra, babaannesini, büyükbabasını hiç göremeyen çocuklar, hatta çocuğunu göremeyen babalar da olunca, mağdur babalar sosyal medyadan örgütlenmişler.
Yasalara göre, anne keyfi olarak çocuğunu babaya göstermediğinde, onu haczederek alabiliyor. Evladını bir günlüğüne haczedebilmek için, yanına polis, noter ve pedagog alan baba için bu işlem yaklaşık 3 bin TL’ye mal oluyor. İki çocuk için bu rakam aylık en az 24 bin TL’yi buluyor. İşte bazı anneler de bu noktada devreye girip, sakat sistemin cezasını babaya ve evladına kesiyor.
“Çocuğunun haciz parasının yarısını 12 bini ver, gel çocuğunu gör!”