31 Mart’ta yapılacak kritik yerel seçimlerde, Sarıyer belediye başkan adayını, seçimlere 46 gün kala açıklayan CHP yönetimine, mevcut başkan Şükrü Genç, “Partinin oylarını yüzde 20’lerden alıp, 50’lerin üstüne taşıdım. Bu adayı neye göre, kime göre belirlediniz” diye itiraz etmişti!..

17 Şubat tarihinde ise Genç dâhil CHP’nin dört aday adayı, bir çağrı yaparak, Sarıyer adayı kararını bir kez daha gözden geçirmek üzere, 18 Şubat’a dek süre vermişti!

"ŞÜKRÜ GENÇ BAĞIMSIZ ADAYLIĞA HAZIRLANIYOR!"

KRT gibi TV kanalları, bu durumu, Şükrü Genç, Sarıyer’de bağımsız adaylığını açıklamaya hazırlanıyor, şeklinde okumuştu.

Peki, CHP, mevcut başkanı yerine başka bir adayı açıklayamaz mı?

Tabii ki açıklayabilir.

Tek bir şartla, “Senden daha iyi” diyebileceği bir aday olursa, buna hiç kimse itiraz edemez!

FANATİK AK PARTİ’LİYİ CHP ÖDÜLLENDİRİYOR İSE…

Yıl 2019.

Ocak ayının sonları, Türkiye, iki ay sonraki yerel seçimlere hazırlanıyor! (31 Mart 2019)

İstinye Devlet Hastanesi solumda olduğu halde, deniz kenarından yürürken, İBB’nin tanzim satış yapan konteynırlarını görüyorum.

Elimdeki telefonla yolda yürümeye devam ettiğim halde, video çekimi yapıyorum!

Dönemin İBB Başkanı Mevlüt Uysal…

Birden bire bir zabıta, bana doğru koşup, elimde tuttuğum cüzdan ve cep telefonumu çekiyor ve cüzdanımdaki basın kartımı alıyor. Zar, zor elinden telefonumu ve cüzdanımı alıp, kayda girerek ne yaptığını soruyorum.

-        Sen, yoksullara ucuz meyve, sebze satışı yapan İBB tanzim satış mağazalarını çekerek

İktidar aleyhine propaganda yapacaksın, değil mi?

“Neyi, niye yaptığımı niyet okuyarak öngörmeye çalışmayı bırak. Suç işliyorsun, basın kartımı iade et. Böyle bir şey yapmaya ne hakkın, ne de yetkin var,” diye itiraz ediyorum.

-Vermem, diyor!

Hangi hakla, diye soruyorum.

-Biz, AK Parti’nin askerleriyiz, hakkı da, hukuku da biz belirleriz, diyor.

20 dakikalık bir mücadeleden sonra, kartımı alabiliyorum.

Süreç içerisinde, takip ettiğim zabıtanın, düşman diye gördüğü, Ekrem İmamoğlu’nun başkanlık sürecinde, terfi de ettirildiğini, maaşının da arttırıldığını fark ediyorum.

AK Parti, farklı olarak düşmanı olarak gördüğü bir militanı ödüllendirmek bir yana, asla görev vermez!..

Diyeceksiniz ki, gazetecisin, bu durumu bugüne dek, niye yazmadın. Çünkü hedefime sistemi alırken, hiçbir zaman kişileri almadım!

Geçtiğimiz hafta görüştüğüm, İBB'de görevli bir zabıta kadın, amiriyle ilişkilerini anlatıyor:

İBB'DE NAMAZ KILMADIĞI İÇİN ZABITAYA ÖĞLE MOLASI VERİLMEDİ

"Öğle arası 1 saat iznim olmasına rağmen, 'Sen namaz kılmıyorsun, o halde öğle molası hakkın da yok' dendi. İnanın, İBB AK Parti yatağı. Binali Yıldırım 2019'da kazansa idi, CHP'lilerin durumu daha kötü olamazdı!" 

Aynı dönemde, CHP’li belediyelerde “danışman” statüsünde görev yapan bir isim (S.D.) bir vatandaşın derdini anlatmak üzere belediyeye geldiğini ve sürekli CHP’li olduğunu söylediğini, bu nedenle de derdini dinlemeden, gönderdiklerini övünerek, şu sözlerle anlatıyor!

 “Keşke AK Partili olaydın, daha iyiydi…”

 Kilometre taşı makamlara oturmuş, bu kişiler, kendi partisinden nefret ediyor ise, neden ayrılmıyorlar, diye hep merak etmişimdir!

Yüzde 48 ile seçilen Ekrem İmamoğlu, seçimlerin tekrar edilmesi ile yüzde 54’ün üzerinde, yani mevcut oyuna yüzde 6 daha ekleyerek, 800 bin oy farkı ve güçlü bir başkan olarak, makamına oturdu.

Peki ilk icraatı ne oldu?

Ziraat Bankası Genel Müdür Başkan Vekili olduğu süreçte, CHP’nin yolsuzlukla suçladığı bir ismi, AK Parti'ye yakınlığı ile bilinen Can Akın Çağlar’ı, sanki dünyada başka kimse kalmamış gibi, İBB Genel Sekreterliğine getirdi.

Seçmen yine yutkundu…

Kemal Kılıçdaroğlu, Hataylının devlet imkânlarını yakınlarına peşkeş çeken anlamında kullandığı, “Ali Dibocu” bir ismi “6’lı Masa”nın baskısı ile Çankaya’dan aday göstermiş, CHP’nin temel ilkeleri ile taban tabana zıt ve şimdilerde MHP vekili olan Ekmeleddin İhsanoğlu ’nu ise cumhurbaşkanı adayı olarak göstermişti.

Seçmen sesini çıkarmasa da, aslında bu durumu hiç affetmedi…

 Cumhurbaşkanlığ seçimlerinde, Kılıçdaroğlu anket firmaları tarafından, yüzde 8 civarında önde gösterildi. Ancak, gerçek tam tersi idi. 

CHP'nin ekmeğini yiyenler, değil, gönül verenler hayal kırıklığına uğramış, en azından bir açıklama bekliyordu.

Maalesef, böyle bir sorumluluk duyan bir CHP'li Türkiye'de mevcut değildi.

-zaten, kimsenin bu durumla yüzleşmek gibi bir derdi de olmadı-

Kılıçdaroğlu’nu seçimlerde yenen Özgür Özel/ Ekrem İmamoğlu ön seçim sözü veriyordu.

17 Şubat’ta, CHP’nin Sarıyer aday adayı olan dört isim ortak bir bildiri açıkladılar.

Mevcut başkan Şükrü Genç, Erol Aydın, Serdar Sarıakçalı, Dr. Cengiz Alp’in ortak toplantısından çıkan sonuç şu:

“17 ADAYIN SONUNCUSUNU CHP’YE ATADINIZ!”

Seçime az bir süre kala CHP’nin açıkladığı Sarıyer adayına itiraz eden deklarasyonda, Sarıyer’de 17 aday adayı çıkmasının nedeni olarak, aday belirlemede, mülakatlara, eğilim yoklamalarına, kamuoyu anketlerinin dikkate alınacağı sözünün yattığı belirtilen açıklama şöyle:

“Yapılan yoklama ve anketlerde 17 aday adayı arasında sonuncu olan bir ismi CHP adayı olarak atayıp, işi oldu bittiye getirdiniz. CHP’nin Sarıyer’de seçimi kaybedeceği konusunda tarihi uyarımızı yapıp, tüm sorumluluğun sırtınızda olduğunu anımsatırız.”

 

BUNDAN SONRA NE OLUR?

Diyeceksiniz ki, bugün 18 Şubat, CHP kararını değerlendirmez, kamuoyunun beklentilerini dikkate almazsa, artık sağdan da oy aldığı herkes tarafından bilinen, CHP’nin 20’lerdeki oyunu, 50’lerin üstüne taşıyan Şükrü Genç bağımsız aday olur mu?

Olursa, kimse, niye oldun, diye, bu saatten sonra hesap soramaz.

Ama bu sorudan daha önemlisi, Genç aday olmasa da, kamuoyu anketlerinde 17. Ve sonuncu sırada çıkan bir ismi, halkı yok sayarak, salt yönetiminize biat etmesi kriteriyle, değerlendirir ve seçimi kaybederseniz, sadece gazeteciler değil, halk da sizden, bugüne dek sustuğu her şeyin hesabını sorar!