Önemli istihbarat: “Türkiye ve Katar artık bölgedeki ‘Devrimleri’ ve Müslüman Kardeşlerin siyasi İslamcı politikalarını desteklemekten vazgeçtiler.”

Başlıkta kesin bir ifade kullandım.

Belki sonunda “Vazgeçiyor mu”  gibi bir soru ifadesi koysaydım daha temkinli olurdu.

Ama kaynak bana sağlam göründü ve oradaki cümle böyleydi.

O nedenle baştan anlatacağım.

 

4 OCAK İSRAİL HAMAS

GÖRÜŞMESİ BAŞLIYOR

4 Ocak günü Orta Doğu’daki durumu kökten etkileyecek bir gelişme  oldu.

İsrail yetkilileri Hamas’la yeniden görüşmeye başladılar.

Görüşmeler Katar’da yapılıyordu ve arabulucu alarak da iki ülke masadaydı.

Katar ve Amerika Birleşik Devletleri

Bölgenin etkili öteki bazı ülkeleri ise masada görünmüyordu.

Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri…

Ancak daha sonra gelen bazı bilgiler, Mısır’ın da masanın kenarında olduğunu gösteriyordu…

Ya Türkiye…

Türkiye Katar’la olan çok yakın ilişkisi nedeniyle oradan dolaylı olarak bilgi alıyordu.

9 OCAK GÜNÜ DOHA’DAN

GELEN İLK SİNYALLER

Görüşmelerin başlamasından 5 gün sonra Doha’dan ilk işaretler  gelmeye başladı…

Bu defa görüşmeler çok daha iyi gidiyordu.

Özellikle Hamas tarafı daha uzlaşmaya hazır havadaydı.

Bundan önceki görüşmelerde uluslararası kamuoyu Gazze’nin arkasındaydı.

İran, Yemen, Hizbullah da Hamas’ın yanında savaşa dâhil olmuştu.

Ayrıca Hamas’ın arkasında Katar ve Türkiye’nin çok açık ve kuvvetli desteği vardı.

BU DEFA HAMAS MASAYA OTURURKEN 

BÖLGEDEKİ BÜTÜN DOSTLAR GİTMİŞTİ

Ancak 8 Aralık 2024 günü Orta Doğu gerçeği tamamen değişmişti…

Hamas’ın bölgedeki silahlı desteği verebilecek bütün müttefikleri gitmişti.

Ortada sadece Türkiye ve Katar’ın çok açık desteği kalmıştı…

Ancak onlar da hala orada mıydı? Aynı günlerde başka yerlerde yapılan bazı konuşmalar o iki desteğin de artık aynı noktada olamayacağını gösterecekti.

Bunu tam olarak anlamak için 9 Ocak gününe gidelim.

9 OCAK DOHA’DAN İLK

OLUMLU SİNYAL GELİYOR

8 Ocak akyamı ve 9 Ocak sabahından itibaren Katar’daki İsrail-Hamas görüşlerinden ilk olumlu sinyaller gelmeye başladı.

İki taraf ateş kes konusunda ilk defa çok yakın bir noktaya gelmişti.

Peki ne olmuştu Doha’da kurulan masada..

İşte bu sorunun cevabını ararken aynı gün önüme çok ilginç bir bilgi geldi.

9 OCAK GÜNÜ ÖNÜME DÜŞEN

İKİ CÜMLELİK İSKİHBARAT

9 Ocak günü  önüme iki cümlelik çık önemli bir istihbarat geldi.

İlk cümleyi aynen aktarıyorum.

“Türkiye ve Katar artık bölgedeki ‘Devrimleri’ ve Müslüman Kardeşlerin siyasi İslamcı politikalarını desteklemekten vazgeçtiler.”

Bu eğilimi bir süredir izliyor ve hissediyorduk, ama bu kadar net bir ifade ile söylendiğine ilk defa tanık oluyorduk.

Gelelim asıl soruya…

Bu bilginin kaynağı nedir ve kimdir?

İSTİHBARAT FLORANSA YAKININDAKİ

FİESOLE KASABASINDAN GELİYOR

Hemen açıklayayım.

Fransa’nın en ünlü ve ciddi gazetesi Le Monde

Ancak haberin kaynağı gazete değil.

Suriye konusunda en uzman kişilerden biri.

Avrupa Üniversitesi Enstitüsü’nün çok tanınmış uzman öğretim üyelerinden biri,

Avrupa Üniversitesi Floransa şehri yakınındaki Fiesole kasabasında kurulu bir yüksek eğitim kurumu.

Özellikle Avrupa Birliği ve uluslararası hukuk alanlarında çok kuvvetli programları var.

Bu bilgiyi aktaran kişi, işte bu üniversitenin Orta Doğu konusundaki uzmanlarından biri.

Adı Patrick Haenni.

Ancak onun sıradan bir akademisyeni aşan bir özelliği var.

 2017 yılından itibaren HTŞ İdlib’e yerleştikten sonra El Şaraa ile çok yakın ilişkisi olan, onunla sık sık görüşen, bölgeyi sık sık ziyaret eden biri.

İSTİHBARATI GETİREN KİŞİ HTŞ

LİDERİ EL ŞARAA’YA YAKIN BİR İSİM

Le Monde işte bu uzman ile uzun bir mülakat yaptı ve bunu 10 Ocak günü yayınladı.

Ama dikkat…

Le Monde öğleden sonra yayınlanan bir gazete. Dolayısıyla üzerinde ertesi günün tarihi oluyor.

Bu mülakat aslında 9 Ocak günü öğleden sonra yayınlandı.

Yani Doha’dan “Bu defa işler iyi gidiyor” mesajının geldiği gün.

Haenni Türkiye’de de tanınan bir uzman. İki kitabı Türkçe de yayınlandı,

MÜLAKATTAKİ İKİNCİ CÜMLE: MİTİNG

MEYDANINDA RABİA DÖNEMİ KAPANIYOR

Mülakatında bunu söyledikten sonra bir şey daha söylüyor: “Türkiye ve Katar artık bölgede ve uluslararası alanda örgütler değil devletler düzeyinde bir normalleşmeyi amaçlıyor…”

Yukardaki ilk cümleyi ve bu ikinciyi art arda koyunca, Orta Doğu ve uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin artık Sisi olayında olduğu gibi “Miting meydanında Rabia belagatına dayalı dış politika çizgisini değiştireceği sonucuna varabiliriz.

Sanıyorum Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 8 Ocak’tan beri bütün çabası, konuşmaları bu yeni çizginin izlerini taşıyor.

FIESOLE’DEKİ ADAM EL ŞARAA’NIN AĞZINDAN AKTARIYOR: DEVRİM İHRAÇ ETMEYECEĞİZ

Dedim ki, HTŞ Lideri El Şaraa’ya çok yakın bir insan Patrick Haenni…

Suriye’deki yeni oluşumun lideri El Şaraa’nın ağzından tırnak içinde şu cümleyi de veriyor: “Suriye devrimi ihraç edilecek bir hareket değil…”

Bunun anlamı açık.

“İran gibi İslam devrimi ihracatı yapmayacağız…”

FİLİSTİNLİLER, KÜRTLER, CİHADCILAR,

MÜSLÜMAN KARDEŞLER’E İZİN YOK

HTŞ Lideri El Şaraa devrim ihracı konusunu çok net 4 madde ile de açmış: Suriye başka ülkelere yönelik militan eylemlerin toprağı olmayacak.

Yani;

(*) BİR Filistinlilerin İsrail’e

(*) İKİ; Kürtlerin Türkiye’ye,

(*) ÜÇ; Cihat örgütlerinin Batı’ya,

(*) DÖRT; Müslüman Kardeşlerin Orta Doğu’ya yönelik eylemlerine izin vermeyeceğiz.

 

BUNLAR GÜZEL VAATLER

AMA İDLİB EKİBİ DURUR MU?

Bence bütün bunlar umut verici işaretler…

Ama İdlib’de başlayan ve El Kaide çizgisinden koparak gelen radikal ve savaşçı bir hareket ne ölçüde kontrol edilebilir?

Le Monde El Şaraa’nın bu sözlerini 9 Ocak günü duyuruyor.

Ama aynı günlerde Suriye’den açılan bir Youtube yayını ve X’de açılan bir Hashtag, bütün bu iyi niyetli girişimleri  anında bir devrim ihracına çevirecek ilk ateşi yakıyor…

 

İKİ CİHADCININ ARASINDAKİ

SAKALLI ADAMIN HASHTAG’I

Hesabı açan kişi Ahmet  el- Mansur…

İdlib’de yıllarca savaşmış bir cihadcı…

Mısır vatandaşı ve orada terörist olarak aranıyor.

Google’a girin, adını yazın.

Karşınıza tam da bu olayı anlatacak bir fotoğraf geliyor.

Tam İŞİD militanı gibi yüzü kapalı, kukuletalı iki militanın arasında bir fotoğrafı var ki baktığınızda ne olduğunu anlıyorsunuz..

Dört dörtlük bir Cihatçı.

HASHTAG’DAKİ SÖZ KİME”

DİKTATÖR SIRA SENDE”

Şam’ın alındığı 8 Ocak günü oradan bir Hashtag  açıyor.

“Dİktatör sıra sende…”

“Dİktatör” diye kastettiği kişi Mısır Devlet Başkanı Sisi…

El Şaraa’nın “Bizim devrimimiz ihraç edilecek  bir şey değil” dediği gün, yanındaki yabancı  Savaşçılardan  biri devrimi kendi ülkesine  ihraç etmek için yola çıkmıştı bile.

ANKARA  SURİYE’DEKİ İNFAZ

GÖRÜNTÜLERİNİ İNCELETTİ

Ankara’dan bir kaç kişi ile konuştum.

Bu tip hareketler Ankara’yı da rahatsız ediyor.

Mesela son günlerde yayılan infaz görüntüleri araştırılmış.

Bazıları eski görüntülermiş.

Ancak Adalet Bakanlığına getirilen kişinin bir kadının infazına katılması galiba Şam’da da rahatsızlık yaratmış.

Bana gelen bilgilere göre o Adalet bakanı ve milli eğitimle bakan bir yetkili önümüzdeki günlerde görevden alınabilinirmiş.

Ama bu bilgiler sağlam mı bilemiyorum.

Haenni de yunu kabul ediyor.

El Şaraa’nın şimdilik İdlib’deki eski silah arkadaşları ile çalıştığını söylüyor.

Çünkü şu an için henüz kendine “Devlet Başkanı” diyemiyor. Kullandığı unvan, “Askeri Konsey Başkanı…”

ANKARA ATATÜRK’ÜN

İZLEDİĞİ YOLU ÖNERDİ

Ankara El Şaraa’ya Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda izlediği yolu  önermiş.

Atatürk 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu.

Türkiye’nin her tarafından temsilciler davet edildi.

Kararlar o Meclis tarafından alındı.

Cumhuriyet ise 1023’de kuruldu.

EL ŞARAA’DAN 1600

KİŞİYE MEKTUP GİTTİ

El Şara geçtiğimiz hafta Suriye’deki bütün toplumların temsilcilerine bir mektup göndermiş.

Toplumun her kesiminden 1600 kişiye gitmiş  bu davet.

Bunlar bir tür Kurucu Meclis oluşturacak.

 El Şaraa oradan Devlet Başkanı yetkisi alıp, gerçek uygulamalarına ondan sonra başlayacakmış.

EL ŞARAA’DAN YPG’YE: ORDUYA ÖRGÜT

OLARAK DEĞİL TEK TEK KATILACAKSINIZ

Patrick Haenni El Şaraa’nın YPG yetkilileri ile yaptığı görüşle  hakkında da çok ilginç bilgiler veriyor.

Onu da özetleyeyim: (*) El Şaraa “Askeri bir özerkliği” kesinlikle kabul etmiyor. YPG’nin kendini lağvedip, Suriye ordusuna katılmasını önermiş. Ancak burada önemli bir şartı varmış.

YPG Suriye ordusuna örgütsel olarak değil silahlı unsurları tek tek yani birey olarak katılacak….

(*) El Şaraa “Federe türde bir özerkliği kabul etmiyor. . Ancak “Geçiş sürecinde bir tür otonomi konuşulabilir” diyor.

(*) Afrin’den çıkarılan Kürtlerin dönmesini destekleme sözü vermiş.

(*) Petrol  bölgelerinin ise  Suriye devletine devredilmesini şart koşmuşlar.

EL ŞARAA’NIN SARAYININ 20 KM ÖTESİNDE İSRAİL BAYRAĞI

Bölgeden alabildiğim bilgiler bunlar.

Bazıları açık kaynak, bazıları görüşmelerden  aldığım izlenimler..

Sonuç: Esad gitti ama, Suriye’nin işi o kadar kolay değil.

Suriye rejiminde isim değişti ama Şam’a tepeden bakan saray değişmedi.

Diktatör o sarayda çalışıyordu.

Devrimci lider de orada.

Ve o sayın 20 km ilerisinde 8 Ocak’tan beri İsrail bayrağı dalgalanıyor.

O saraya en yakın Türk bayrağı ise 250 km uzaktaydı.

Dünyadaki son İhvan, yani Müslüman Kardeşler” siyasetini yapan Hamas için artık “honorable” bir ateşkesten başka yapacak şey kalmamıştı.