Edebiyat, sanat, felsefe, teoloji, sosyoloji, bilimin kafa yorduğu ortak konu: Bu dünyaya niye geldik?

Yeryüzüne niye geldik?

Upuzun belki de sonsuz bir soru ya da tek bir yanıtı var da, çok yakında öğrenebileceğiz…

Kim bilir?

Edebiyat, sanat, felsefe, teoloji, sosyoloji, bilim, kuantum fiziği gibi bir dolu uygarlık ürünü buna kafa yormakta.

Elbette bizler kişisel olarak da kendi yolculuğumuzun çağında ve çapında kendi yanıtımızı aramaktayız, aramalıyız.

“Yeryüzünde niye varız?”

Bu sorunun yanıt(lar)ı ise daha ulaşılabilir sanki.

An, an -anda kalarak değil ama- anda yürüyerek, an ile anda yürüyerek ararsak her yerde karşımıza çıkabilir çünkü, bulmamız gereken.

Özellikle de insan hikâyelerinde.

Var oluşun kendisini keşfetmesi ya da kendisini biçim biçim ortaya koyması için nasıl dikkate değerse, yaşamdan öğrenebileceğimiz şeyleri deneyimlemeyi tek bir ömre sığdıramayacağımız için de değerli insan hikâyesi. Sonra esinlenmek var, örnek alıp heveslenmek, o hikâyeden güç kuvvet devşirmek, ben de yapabilirim demek. Birbirimizin deneyimlerinden, ürettiğinden, yaratılarından öğreneceğimiz neler var neler…



Bu yazı, çok özel bir konserin izlenimi, o konserin yayınlanan kaydının önerisi olduğu denli, adı gibi ışıyan bir insanın kendini gerçekleştirmesi üzerine de o nedenle.

Işın Turan, 40 yaşından sonra şan dersleri almaya başlamış, bir süre sonra da o güne değin başarıyla, severek yaptığı işini bırakıp kendini tamamen müziğe vermiş bir spinto soprano.

2 Mart 2024 gecesi, Feriye Sarayı’nda sahnede, Mozart, Caccini, Handel, Rossini, Puccini, Bizet, Dvorak, Verdi, Capua eserlerinden aryalar seslendirirken ışıltısı, salondaki seyircilerin arasında dolaşıp İstanbul boğazının yakamozlarına karıştı. Evrensel müzik kültürüne eklediği bir konser halkası ile bizi de o pırıltı zincirine kancalayarak.

Master & Student On Stage” konserinde Turan sahneyi, kimi besteciden birden fazla olmak üzere Handel, Vivaldi, Purcell aryaları seslendiren şan öğretmeni Kaan Buldular ile paylaştı.

Sahneden salona ışıyan öğrenci-öğretmen, eskilerin ama hep geçerli deyimiyle usta-çırak ilişkisindeki saygı sevgi, birbirlerine besledikleri muhabbet dikkat çekici, esin vericiydi. Ayrıca seyirci için ne şans; Türkiye'de yetişmiş konservatuvar mezunu ilk Türk kontrtenorumuz Kaan Buldular. Birkaç yıl önce kendisini ilk kez izlediğimde Cumhuriyet gazetesinde Kaan Buldular’ı dinleyip izlemenin kişisel alımlama estetiği tarihimizde ayrı bir yere işlendiğini yazmıştım. Yine öyle oldu. 16. ve 17. yüzyıllara baktığımızda dönemin başyıldızları onlar, kontrtenorlar. Barok müzik dönemi, kontrtenorların alto ile tenor arasındaki köprü sesleriyle, soluklarının da gücüyle insan doğasını zorladıkları bel kantolar (güzel şarkı söyleyiş), yaptıkları beklenmedik süslemeler, tuttukları uzun soluklarla soluğunu tutan dinleyici izleyiciyi kendilerinden geçirdiklerinin (bayılmak dâhil) hikâyeleriyle dolu.



Turan ayrıca sahneyi bir sürpriz isimle paylaştı, İngiliz caz şarkıcısı Rebecca Poole konserde kendi bestesi “The Real Thing”i söyleyip konuk sanatçı olarak boy gösterdi. The Crown seyircisi Poole’u dizinin 4. sezonundaki Diana-Charles sahnesinde “Can’t Take My Eyes Off You” yorumundan anımsayacaklardır. Turan birkaç yıl önce, Londra’da Poole’dan “The Real Thing”i ilk kez dinlediğinde gözyaşlarını tutamıyor ve bu parçaya âşık oluyor. Sonra da Rebecca ile gelişen dostluklarının ardından bu parça, librettosu yazılarak arya olarak düzenleniyor, “Scrivo D’ameore”. Onu da dinledik Turan’dan. Konserin sonuna vardığımızda ise sürprizler hâlâ bitmemişti, bu kez de konuk Sasha Petuhova’nın balalaykası ile kulaklarımız şenlendi.

Işın Turan, konserlerini hemen hemen aynı tasarımı gözeterek düzenliyor. Turan’ın sevdikleri ve sevdiklerinin sevdikleri davet ediliyor, şahsımı davet eden Kaan Buldular idi, dar bir zamanımdı ama çağrısına uyup katılmayı onur bilirim. Bilet satışı olmayan konserlere, o akşam icra edilen eserlerden birinin adı olarak belirlenen ve tarafınıza iletilen parola ile giriliyor, parolayı da barok dönemi giysileri içindeki yer göstericilere söylüyorsunuz. Davetlilerden iki şey isteniyor, masalsı bir giysi ile katılım, ya da bir aksesuar takmak ve koltuklarına bırakılan bezeli minik kartlara konserden sonra hissettiklerini yazmak. Turan bu notların sonraki konser için esin kaynağı olduğunu söyleyerek, seyirciyi izlemenin dışına çıkarıp eşliğe de çağrılı kılıyor.

Sanat eseri karşısında bayılmak demişken, bizim tanık olduğumuz konser de öyle estetik bir yaratı-tasarımdı ki aşırı dozdan esrik düşmemek pek olası değildi. Davetiyesinin elimize ulaşmasından salondan ayrılışımıza değin yaratıcı düşünceyle tasarlanmış, yetkinlikle donatılmış, dantel gibi örülmüş bir konser gecesinde Kaan Buldular ile Işın Turan ışıyan, ışıldayan bir sosyal etkinlik, bir eser işledi us ve gönüllere. Neyse ki “Master & Student On Stage,” bir dolu başka “sanat eseri niteliğindeki” konser, festival, şiir dinletisi gibi elle tutulamayan, soyut ürünlerin başına geldiği gibi, belleklerimizden silinip gitmeyecek; yayınlanan video kaydı sayesinde. Dileyen www.isinturan.com sitesinde, hepimizin bildiği dijital müzik yayını yapan mecralarda bu kayda ulaşabilir.

Kendini gerçekleştirirken tek yapmaya çalıştığı özüne sadık kalmak olan Turan gibi, kendini gerçekleştiren bireyler toplumun da kendini gerçekleştirmesine yol açar. Kendine sadık kalarak, salt sevdiği için en iyi terzi, en iyi bahçıvan, en iyi otobüs şoförü olmak… Dünyanın en iyisi olacağım diyen bir hırsla değil ama, o günden ürettiğimizin, kendimizin en iyisini çıkarmak. Ki öylesi zaten dünyanın en iyisi olmaya aday olacaktır.  “Yaşamın şiirini çıkarmak”  bir başka deyişle, sanata evet.

Künye:
Kontrtenor Kaan Buldular, Soprano Işın Turan

Orkestra Şefi: Deniz Kocaman, Başkemancı : Lalecan Muzaffer, 2. Keman: Ruşen Muzaffer, Flüt: Hürkan Ayvazoğlu, Obua: Azad Alizade, Piyano: Yağmur Atasoy, Arp: İlayda Gülümser, Video & Ses Kayıt ve Prodüksiyon: Studio No25 - Ömer & Nitsa Kapancıoğulları, Işın Turan Kostüm, Kaan Buldular Gömlek: Özlem Süer, Organizasyon & Event management: NG Event – Melda & Burçin Ulusoy & Büşra Çakıcı
Feriye Konser Salonu