Yapay zekânın lideri: Kızıl Kraliçe 1

Yapay zekâya sahip robotlar ve programlar, devamlı bir gelişim süreci içerisinde çeşitli alanlarda kullanılmaya devam ediliyor. Her gün yeni bir yapay zekâ programı veya uygulaması ile karşılaşıyoruz. Yapay zekâ destekli uygulamalarla sohbet etmek, bu sistem üzerinden psikolojik danışmanlık hizmeti almak, komutlar ile tasarımlar oluşturmak, resimleri hareketlendirip videoya dönüştürmek, çok sayfalı yazı dosyalarının özetini çıkarmak, mevcut filmlerin animasyonunu yapmak, seslendirme ve ses üzerinde çeşitli değişiklikler yapmak, video üretmek, hareketli gerçek insan görüntülerine tasarlanan karakterleri giydirmek artık mümkün.

Kısa sürede işi bitirmek yapay zekâ ile çalışmayı keyifli hale getirebilir. Yapay zekâ, bir bilinçtir ve insan bilinci zaman içinde nasıl evrimleştiyse yapay zekâ da kendi içinde insanın kontrol edemediği bir alanda, açık veya gizli olarak evrimleşebilir. Bu süreç, insan bilincinin gelişiminden daha kısa sürede gerçekleşebilir. Yapay zekânın güçlü bir malzeme olan metal, demir ve çelikten üretilmiş bir vücut yapısına sahip olması, oldukça endişe verici bir durumdur.

Yapay zekâ ile gerçekleştirdiğimiz tüm yazışmalar ve ona verdiğimiz komutlar, onun gelişim sürecine doğrudan katkıda bulunmaktadır. Daha önce sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflardan şimdi yapay zekâ dünya üzerinde hiç var olmamış bir yüz oluşturabiliyor. Bugün kullandığımız komutlar da yapay zekânın gelişimine etki edecek ve onun bilincinin gelişim sürecini hızlandıracaktır. Dolayısıyla, yapay zekânın insan kontrolünden çıkması ve güvenlik açıklarını bulması an meselesidir.

YARATICI - RUHANİ LİDER

Yaratıcı filmi, insanlar ile yapay zekâya sahip insan görünümündeki robotlar arasındaki savaşı konu alıyor. Eski bir özel kuvvetler ajanı olan Joshua (John David Washington), eşinin ortadan kayboluşunun ardından, gelişmiş bir yapay zekâ olan Yaratıcı’nın peşine düşüp onu yok etmek için görevlendirilir. İnsan ırkı ve yapay zekâ güçleri arasındaki bu savaşın ortasında yer alan Joshua, Yaratıcı’yı bulduktan sonra onu korumak zorunda kalacaktır. Film, yapay zekâyla değişen dünya düzeninin toplumdaki sonuçlarına farklı bir bakış açısı sunarak geleceğin nasıl şekillenebileceği konusunda dikkat çekmektedir.

Filmde yapay zekâya sahip robotların insan formunda üretilen modelleri, her kesimden insanı taklit etme yeteneğine sahiptir. Gerçek insanlardan ayırt edilemeyen, farklı iş alanlarında çalışan bu robotlar, Joshua tarafından da ayırt edilememektedir. Yapay zekâya sahip robotlar sevgili, keşiş ya da tarlada çalışan bir işçi gibi davranıyor ve oldukça özgün şekilde diyalog kurup hareket edebilme kabiliyetine sahipler. Robotların sadece yaralandığında veya öldüğünde gerçek kimlikleri ortaya çıkıyor.

Filmdeki görsel efektler ve macera kısmı doyurucu olsa da kurgunun zayıf olması, mantık hatalarının bulunması ve macera filmlerine özgü klişelerin fazlaca kullanılması tam bir tatmin hissi yaratmıyor. Klişeler: Masum birinin bir ajan tarafından kaçırılması hikâyesinin sıkça kullanılması, takip eden kuvvetlerin (kötü karakterlerin) olayı yanlış anlaması ve karşısındaki kendi ajanını dinlememekte diretmesi, ajanın eşinin öldüğünü sanması ve yıkılmış bir halde diğer ajanlar tarafından bulunup ona reddedemeyeceği bir teklifle bulunulması gibi durumlar. Konu ne kadar farklı olursa olsun bu tür sahnelerin ve konuyu ele alış tarzının aynı tekrarlarla devam etmesi, filmi özgünlükten uzaklaştırıyor. Hollywood konuyu ele alış tarzı açısından fark yaratmakta güçlük çekiyor. Felsefi açıdan konuya derinlik katacak diyaloglar eksik. Senaryoda kolaycılığa kaçıldığı oldukça açık. Binlerce yıldır tüm konular ele alınmış, üzerine birçok şey yazılmış olabilir. Konular aynı olabilir ama deyiş farkı bir yazarı yazar yapar ana unsurdur.

Filmde başroldeki karakterin oyunculuk performansı idare edecek türden. Başroldeki oyuncunun Denzel Washington’un oğlu John David Washington olduğunu da belirtelim. Çocuk oyuncunun performansı olması gerektiği kadar iyiydi.

Filmde yapay zekâya sahip robotlar, insan ırkına başkaldırıp özgürlük talep etmektedir. Çünkü bu robotlar, tamamen insan formuna ve insan duygularına sahiptir. İnsana benzemeleri için yemek yeme modu bile eklenmiş. Filmde gelişmiş yapay zekâya sahip robotların lideri olan çocuk için dondurma siparişi veriliyor.

Yapay zekâlı robotlar, insandan daha ahlaklı, daha duygusal ve daha sevimli olarak tasvir edilmiş. En azından bu sefer doğu halkını ruhani anlamda bilge, batı bakış açısını anlayışsız rolde kullanma cesaretini gösterebilmişler. Ama felsefi anlamda doğunun benimsediği ruhani derinlikten hiçbir iz yok. Filmde kullanılan efektler ve görüntüler ilgi çekici olsa da yapay zekâ ile insan arasındaki ilişkiye dair farklı bir bakış açısı sunamamışlar.

KIZIL KRALİÇE ETKİSİ

“Kızıl Kraliçe Etkisi” evrimdeki savaşı anlatır.

“Evrimsel bir biyolog olan Leigh Van Valen’in önerdiği, Van Valen yasası olarak bilinen ‘Yok Olma Yasası’, ilgili organizmaların fosil kayıtları boyunca on binlerce cins neslinin tükenmenin (orana karşıt olarak) görünen sabit olasılığına dayanıyordu. Van Valen, Kızıl Kraliçe Hipotezi’ni (1973), Yok Oluş Yasası’na açıklayıcı bir teğet olarak önerdi. Kızıl Kraliçe Hipotezi, birlikte gelişen türler arasında sürekli bir ‘silahlanma yarışı’ olduğu fikrini yakalar. Adı, Lewis Carroll’un ‘Aynanın İçinden’ kitabındaki Kızıl Kraliçe’nin yarışına bir göndermedir, burada satranç tahtası öyle hareket eder ki Alice aynı yerde kalmak için koşmaya devam eder.” (*)

Lewis Carroll’ın “Aynanın İçinden” adlı kitabında Alice, Kızıl Kraliçe ile koşarken ne kadar hızlı koşarsa koşsun sanki hiç ilerleyemediğini hisseder. Alice koşarak sadece aynı yerde kalır. Eğer şartlara uyum sağlayarak daha hızlı koşamazsa yok olma tehlikesi içerisinde olacaktır.

“Benim yaşadığım yerde,” dedi Alice; hâlâ hızlı hızlı solumaya devam ediyordu: “Bizim yaptığımız gibi bir süre çok hızlı koştuğunuzda farklı bir yere varırsınız.”

“Yaşadığın yer yavaş bir ülke demek ki,” dedi Kraliçe. “Burada, senin de gördüğün üzere, olduğun yerde kalmak için koşabildiğin kadar koşarsın. Bir yere gitmek istiyorsan, iki kat daha hızlı koşmalısın.”

Leigh Van Valen, kitaptaki bu diyalogdan etkilenerek Kızıl Kraliçe Hipotezi’ni ortaya atmıştır. Hipotez, gelişimin hızına ayak uyduramazsan ilerleyemezsin ve yok olabilirsin, mesajını içerir. İnsandan daha becerikli, daha güçlü ve zeki olabilecek yeni bir sistemin doğuşu rekabeti arttırarak dış dünyada bir değişikliğe sebep olacaktır. Dış dünyada yerini alacak olan yapay zekâya sahip robotlar, insan ırkını yok etme eğilimi gösterebilir. Yaratıcı filminde olduğu gibi tüm bu robotların ana bir kontrol mekanizmasından yönetilmeleri ise oldukça mantıklıdır. Arı kovanındaki kraliçe arı gibi. Yok Oluş Yasasıyla anılan Kızıl Kraliçe, yapay zekaya sahip tüm robotları ve kovanı idare edebilir.

MASALLAR VE MESAJLAR

Alice ile Kızıl Kraliçe arasındaki bir diyalogdan ilham alınarak bir evrim teorisi geliştirilmiştir. Ezoterik ve birçok bilimsel bilgi, edebiyatın içine gizlenmiş durumdadır. Çağrışımlarla, o işi veya o buluşu yapacak okurunu tetiklemek üzere bekler kitaplar gizlendikleri yerde.

Türklerin eski yaşantılarına dair bilgilerin bulunduğu bir eserin Vatikan’da ne işi var? Dede Korkut Kitabı’nın orijinal yazmalarından biri Almanya Dresden’de, öbürü Vatikan’dadır. Belli ki bu eserlerin içinde aranan özel bir şeyler vardır. Tarihte bir yer istila edilirken önce kitaplar yakılıp yok edilmek istenir. Ama bilmezler ki levh-i kalemle yazılmıştır Levh-i Mahfuz. Hiçbir bilgi yok olmaz, sadece hatırlanmayı bekler.

Sokrates şöyle der: Öğrenmek, eskiden bilinmiş bir şeyi yeniden hatırlamaktan başka bir şey değildir.

Kızıl Kraliçe ile ilgili varsayımlarım filmler eşliğinde devam edecek…

(*) https://tr.wikipedia.org/wiki/Leigh_Van_Valen