Alvin Tofler, 600 sayfalık Şok’ta, bizlere doğru diye öğretilmiş kültür kalıplarının farklılıklarını ortaya koyar. Ve satır aralarında, “Doğrularınızı dayadığınız şablon kültürleriniz, ayağınızdaki prangalarınızdır” der!
Konuyu açalım. Suudi Arabistan’da bir kadına baktığınız iddiasıyla dini polisler sizi ölene dek bir hücreye hapsedebilir.
Bu Suudi Arabistan kültürüdür. Ve o ülkenin doğrusudur!
Bir Eskimo, eşini yağlayıp geceyi geçirmesi için misafirine ikram eder. Reddetmek büyük ayıptır.
Bu da Eskimo kültürüdür ve onların doğrusudur!
Amerika’da uyuşturucu suçtur. Hatta kanser hastalarının erişimine dahi izin verilmez. Aynı kanser hastaları, geldikleri kültür ve inançları gereği o uyuşturucunun örf, adet ve geleneklerinden geldiğini ortaya koyarsa, bunu kullanmaları yasal zeminde görülür.
Yani, İran'a giderken örtünmek gerektiğini bildiğimiz gibi, Eskimo'yu kendi doğrumuz adına reddederken, büyük bir hakaret ettiğimizi de biliriz!
Şeyda’nın konusuna gelince, Avusturya’nın Melborn kentinde okumaya gelen Şeyda eşi Hüseyin ve kızları Mona ile yaşamaktadır. Şeyda başını açtığı için İran bursunu kesmiş, boşanmak istediği eşi Hüseyin kendisine tecavüz etmiştir. Kadın sığınma evinde kızıyla yaşamaya çalışan Şeyda bir yandan mahkemenin tayin ettiği günlerde, kızını eşine götürmekte, diğer taraftan eşinden gelecek potansiyel tehdide karşı koymaya çalışmaktadır.
Tam da bu süreçte Şeyda’nın hayatına yine İran kökenli başka bir genç girer ve bu durumu eşi Hüseyin öğrenince olayalar polise intikal eder.
İRAN’IN DEĞERLERİNİ AVUSTURALYA’DA YARGILAMAK…
Batı’lı toplumda eşe tecavüz suç olsa da, Şeriatla yönetilen İran’da değildir. Buna karşılık, başı açık gezmek tüm laik ülkelerin normali iken, İran’da suçtur. Ki bu nedenle Şeyda’nın bursu iptal edilmiştir.
Boşanma sürecinde, farklı partnerlerle flört Batı’da değil ama İran’da suçtur. Şeriat yasalarına göre cezası de idamdır.
Şeyda’nın modern bir hayat istemesi ne kadar hakkı ise eşi Hüseyin’in İran kültürü ve şeriat yasalarına göre davranması o denli doğaldır. Ancak, filmin öyküsü, yaşananlara salt Avusturalya’nın dayadığı kültürel şablonla bakıp, Hüseyin’in mağduriyetini görmemesi filmin en önemli eksiği.
FİLMİN ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİNİ OYUNCULAR TOLERE ETMEYE ÇALIŞIYOR
Filmin öngörülebilir yapısı ve hikayesi sizde filmin heyecanını tüketiyor. Bunun yerine Şeyda ve kızı Mona karakterlerinin, Ebrahimi (Şeyda) ve Zahednia'nın (Mona) harika performansları öne çıkıyor. Anne-kız olarak harika bir kimyaya sahipler ve zaman zaman Zahednia'nın performansı o kadar gerçekçi ki Şeyda'yı arka planda bırakıyor.
Diyaloglar, izleyicinin sonuca empatik biçimde ulaşmasını beklemektense, her defasında amacını belli ediyor.
KÜLTÜR DETAYLARIYLA, OLAYLAR BOŞLUKLU...
Şeyda’nın Pers müzikleriyle dansı, yine İran’ın yemek kültürü, helvası, baharın gelişini kutladıkları Nevruz Bayramı detayları ile işleniyor. Kültürel dokuyu detayları ile anlatan film, diğer pek çok konuyu ise hiçbir şey söylemeden atlaya atlaya işliyor!
Annesi ile telefon konuşmalarından da, sürekli dinlediği Pers müziği ve andığı yemeklerden Şeyda’nın buram buram İran özlemini okumak mümkün. Buna karşın, böylesine bağlı olduğu İran kültüründen, bu denli hızlı ayrışabilmesinin psikolojisi filmde hiç anlatılmıyor.
Şeyda, kültür ve feminizmin kesişimindeki boşlukları işaret etmek için uygun şekilde keskinleştirilmiş bir ok kullanıyor, ancak en büyük eksiği, aynı derecede ustalıkla hazırlanmış bir bakış açısı.
Şeyda’nın, sorunlu Avusturalya yaşantısından öncesiyle ilgili hiçbir şey söylenmediği ve yine bazı konular bulanık kaldığı için, filmin ilham aldığı dönem ve anlatılan hayattaki kopukluk, Shayda'nın öznel bakış açıları ile kapsayıcı bir bakış açısı arasında sıçramaları ve atlamaları olarak hissediliyor. Röntgenci göz. Filmin tezi zaman zaman anlatının önüne geçiyor ve böylece her ikisini de sönümleyen bir duvar örüyor.
SHAYDA/ ŞEYDA FİLMİNİN KÜNYESİ
Yönetmen Noora Niasari | Senarist Noora Niasari
Oyuncular: Zar Amir Ebrahimi, Selina Zahednia, Lucinda Armstrong Hall, Leah Purcell
Orijinal adı Shayda
Vizyon tarihi: 28 Haziran Cuma