Sanat ve lezzetin hiç ayrılmadığı İş Bankası sergisi

Emeğin hakkını hamur açan, çapalayan kadınla vermiş, sofralardan yükselen kadın kahkahalarına dönüşmüş. Sanat ve lezzet birbirinden hiç ayrılmamış!

İnsanlık sanat tarihi, duvara taşla kazanılmış bizon resimleriyle başlamışsa da, üzüm tanelerinin sofradaki parıltısıyla renklenmiş, tabaktaki palamutla şenlenmiş, emeğin hakkını ressam, hamur açan, çapa çapalayan kadınla vermiş, cariyenin ikram ettiği kahve görüntüsü, sofralardan yükselen kadın kahkahalarına dönüşmüş. Kısacası, sanat ve lezzet birbirinden hiç ayrılmamış!

LEZZETİNDEN YENİLMEYEN BİR SERGİ!

Türkiye İş Bankası, İstiklal Caddesi’nde Resim Heykel Müzesi (NHM) açtığından beri Pera’da farklı bir sanat rüzgârı esmeye başladı, gerçi burada Borusan Müzik Evi ve Meşher vardı ama RHM farklı bir ağırlıkla geldi!

Müzenin bir şansı, İş Bankası’nın zengin resim koleksiyonu olduğu kadar daimi küratörü Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun titiz ve zamansız çalışma azmi ve ona bu imkânı sağlayan İş Sanat ekibi.

Sergiyi anlatmadan övmeye başladı demeyin, damağımda hala resimlerin tadı var da ondan!

Hayır yanlış yazmadım: Bu ikinci serginin konusu “Tat ve Sanat Lezzetli Resimler”! O da ne demeyin: Gül İrepoğlu’nun da vurguladığı gibi, insanlık tarihinin en eski sanat konusu yiyecekler değil mi? Duvarlara çizdikleri av sahnelerinde yedikleri hayvanlar var. Mozaiklerde meyveler, sofralar. Klasik tablolarda muhteşem masalar, üzeri her çeşit yiyecek dolu. Giderek natürmort histerisi ve modernlerin yaptığı buruşuk armut! Bu sergide de bunların tümü var. Ama Gül İrepoğlu, akademisyenliğini konuşturarak kategorize etmiş ve salonlarda sergilenen eserler dönemlerine göre değil, konularına göre birleştirilmiş:

1: Cömert Doğa; doğanın bize sunduğu tarla, bağ bahçe gibi ekinlerin, ürünlerin gözüktüğü ve insanların üretimine ressamın hissettiklerini gösteren eserler.

2. Doğa tadında renklerle, çok eski bir gelenek olan natürmortlar, çiçekler, meyveler ve sebzelerle süslü natürmortlar.

3. Sadece bir meyvenin işlendiği natürmortlar: tek bir karpuz, bir salkım üzüm gibi; çok meyveliler, aynı tabakta incir, üzüm, nar gibi sonbahar meyveleri ve meyvelerin çiçek halleri: Erik dalları, badem ağaçları çiçeğe durmuş halleri! Bunun en güzellerinden birini bir masa üzerinde çeşitli meyveler ve yiyeceklerle enstalasyon olarak yapmış sanatçı akademisyen Dr. Özer Aktimur…

4.Ürünler sunulurken: Çok renkli bir konu; Pazar yerleri, manavlar, dükkanlar, hatta sokak satıcıları!

5.Mavi duvarlar üzerine yerleştirilmiş Denizden Çıkan Nimet: Balıklar! Lüferler, palamutlar, artık tadını unuttuğumuz kalkanlar! Ve balıkçılar.

6. Yemek için Emek: yemek hazırlıkları ve mutfak. Hamur açan kadınlar, yufka yapan eller.

7. “Canan ki Degustasyona gelmez, Balıkpazarı’na hiç gelmez” Orhan Veli’nin Ahmet Haşim’den esinlenerek yazdığı mısraları gibi şiirler aslında her bölüme eşlik ediyor, burada da o meyvelerin, balıkların, hamurların yendiği mekanlara: Kahvehaneler, lokantalar, meyhane masaları, ev sofraları! Bir şenlik ki iyi ki de İstiklal’deyiz, önümüz arkamız yiyecek içecek sunan yerlerle dolu, çık hemen at kendini birine!

BİR KISMI KOLEKSİYONLARDAN

Bu güzelim sergide bankanın koleksiyonunda olan eserlerden 150’si seçilerek yerleşmiş, 50’ye yakın eser de koleksiyonerlerden ödünç alınmış. İçlerinde Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa’dan başlayıp Zeki Faik İzer’e, Leopold Levy’e, Turgut Zaim’e, benim büyük hayranı olduğum Nuri Abaç’aNuri İyem’e, en yenilere kadar uzanan 90 ressam var.

BU PAHALILIKTA ANCAK BAKARSIN!

Enflasyon oranının TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 50’yi bulduğu, incirin kilosunun 250’ye dayandığı, kalkan balığının ancak fotoğrafını görebildiğimiz şu dönemde meyve ve sebzeleri ancak Müzede görebileceğimizi hatırlatan güzel bir challenge olmuş! 

Palamut su soğumadı diye küsüp Rusya’ya gitmiş, pazarlar bile el yakıyor, insanlar birkaç yüz liraya ancak patates soğan alabiliyor!

Tat ve Sanat: Lezzetli Resimleri Müze duvarlarında da olsa görsel zevkimize sunan RHM’ye teşekkürler. Gözümüz gördü, damağımız tatmasa da olur, yemiş kadar olduk!

Sergi, İstanbul Kültür Yolu Festivali kapsamında 28 Eylül günü ziyarete açıldı, pazartesi günleri hariç gezilebilir.