Seçime sadece bir ay kaldı. Seçim yorgunu Türk seçmeni şimdilik kampanyalarla değil, kampanyanın diliyle oyalanıyor. Küfür, kafir, demokrasi yoksunu tehditler gırla gidiyor. En büyük tehdit de iktidardan geliyor: söz konusu yerel seçimler ama iktidarın başı eğer yerel seçimlerde kendi adayları kazanmazsa o bölgelere hizmet verilmeyeceğini ima bile değil, açık açık söylüyor! Ama aldırmayın, her şey, kimin kazanacağına, kimin ne kadar oy alacağına bağlı. Eğer bu kadar eşitsiz koşullarda bile muhalefetin adayları belediyeleri kazanırsa iktidar da bu sonuca boyun eğmek ve seçmenin gücünü kabul edip, kendine yeni bir ayar vermek zorunda kalacak. İşte bunun için en önemli nokta seçim güvenliği. Seçim güvenliği, uzun bir zamandır ne yazık ki sadece resmi görevliler tarafından sağlanmıyor; güvenlik, gönüllüler tarafından da denetleniyor.
PARTİ DEĞİL DEMOKRASİ TARAFTARI
Aralık 2013 yılında bu güvenliği sağlamak amacıyla kurulan ve 10 yıldır büyüyerek çalışan, tamamen partilerden bağımsız, kendi mottolarıyla demokrasi taraftarı bir dernek; Oy ve Ötesi, 11 seçimdir sahada, eğitim verdikleri on binlerce gönüllüyle elini taşın altına koyuyor. Bu seçim öncesi de bir basın toplantısı düzenleyerek eski gönüllülerini yeniden gönüllü olmaya, yeni gönüllüleri de kayıt yaptırıp çalışmaya çağıran Oy ve Ötesi, bu son seçimde daha yeni seçimden çıkmış olmanın getirdiği bir yorgunluk ve motivasyon yoksunluğu olduğuna da dikkat çekiyor. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kadar çok seçim, bu kadar çok katılım, bu kadar çok güvenlik ve gönüllü çalışan olmadığını da hatırlatıyorlar.
DEPREM BÖLGESİNE GELDİLER
Referanduma dönüşen en son genel seçimde 250 bin gönüllüyle çalışan Oy ve Ötesi’nin gönüllüleri de inanılmaz özverili.
Yurt dışındaki gönüllüler, kendi yaşadıkları ülkelerde oy verme işlemi daha önce bittiği için masraflarını tamamen kendileri ödeyerek Türkiye’ye gelip gönüllü bulmakta zorlanılan deprem bölgesindeki illerde çalışmış!
Dernek kurulduğundan bu yana yapılan 11 seçimde yarım milyondan fazla gönüllüye görev verilmiş, eğitim alan sayısı ise 3 milyon kişi. Aradaki farkı sorarsanız, verdikleri eğitimler o kadar kapsayıcı ki dernek sadece kendi gönüllülerine değil, siyasi partilerin müşahitlerine de eğitim vermiş.
Bu yıl hedef 50 bin gönüllü. 182 bin sandıkta 53 milyon 525 bin kişinin oyuna sahip çıkmak için 49 ilde örgütlenerek çalışacaklar. Ben daha önce üyeydim demek yetmiyor, her seçim için yeniden üye olmak gerekiyor, elinizi çabuk tutun, eğitimler 4 Mart’tan itibaren açılıyor.
Bu kadar rakam ve istatistikten sonra biraz da Siyaset ve iletişim uzmanı Dr. Gülfem Sanver’i dinledik. Kendisi her seçimde bazı adaylarla çalışan ve başarıya ulaştıran bir uzman olarak önce seçmeni tanımak için zihniyet haritalarına ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Eskiden olduğu gibi, gençler şunu, kadınlar bunu istiyor, seviyor demek yetmiyor. Şanlı Urfa’nın Harran’ındaki kadınla Bağdat Caddesi’ndeki kadının beklenti ve talepleri bir olmuyor, sanayide çalışan gençle özel üniversitede okuyan gencin taleplerinin bir olmadığı gibi. Ama Gülfem, siyasetçi için en önemlisinin seçmenin değerlerine karışmayıp saygı duyacağına inandırmak olduğunu söylüyor. Ekrem İmamoğlu’nun başarısının sırrı da burada galiba. Adıyaman’da evinde oturan yaşlı teyze de çok seviyor onu, basketçi genç de!
DUYGUSAL KARAR
Türk seçmen nasıl karar veriyor? Gülfem’e göre “Duygusal karar verip onu rasyonalize ediyor! Duygusal bağ uzun süreli olunca hata yapma lüksü artıyor. Seçimin kilit noktası korku. Korkuyu hafifletecek bağ kurulursa, güven verilirse oyunu değiştiriyor.” Nasıl RTE’nin başarısının nedenini ve seçmenini görür gibi oldunuz mu? Dahası var: “Kutuplaştırmanın en büyük faydası, seçmenin karşı tarafı duymaktan vazgeçmesi. Seçmen kendi dünyasına ve yankı odasına kapanıyor.” Medyayı ele geçirme nedeni işte bu. Sadece TRT ve a haber izleyen seçmen karşı tarafı duymuyor, bunun tersi de geçerli. Farkındaysanız, seçim için meydana inen tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, muhalefetin belediye başkan adayının adını ağzına almadığı gibi, onun adıyla soru soran yandaş muhabiri de azarlıyor!
SEÇİM KRİZLERİ
Seçim sırasında yaşanan krizlerden de örnek verdi Sanver: Şimdi sırası değil sendromu!
Niye kadın aday yok diye sormayın, şimdi sırası değil.
Hele şu seçimi geçelim.
Partinin özgüveni: Tıpış tıpış gelip oy verecekler.
Doğru olmayan haberler: maalesef bütün dünyada yapılıyor. Trump çok yaptı, bizimkiler de vazgeçmiyor. Üstelik yalan haber özellikle sosyal medyada hiç kontrol edilmeden gerçek haberlerde n daha hızlı ve daha çok yayılıyor! Bizde de liderler rahat rahat yalan söyleyip yalan video yayınlayabiliyor ve bu ortaya çıktığında siyaset yapıyoruz pişkinliğiyle geçiştiriliyor!
52 ADAY!
Beni şaşırtan bir başka nokta ise İstanbul Büyükşehir Belediye adayı olarak 52 adayın başvurusunun kabul edilmiş olması. Üç bin lira veren, sabıkasız herkesin aday olabildiği bir seçime elini kolunu sallayan gelmiş! Oysa herkes biliyor ki seçim iki aday arasında geçecek. Hadi özü başına, kendi başına, partisi için, adını duyurmak için giren partileri de kabul edelim, ama bağımsız aday ne ki? Bağımsız bir aday seçilirse resmi olarak 16, aslında 20 milyona yakın nüfusu olan bir kenti 180 bin personeliyle nasıl yönetecek? Şaka mı bu? O oy pusulaları nasıl denetlenecek, nasıl görüntülenecek?
Buna da bir çare bulmak gerekmiyor mu?