Televizyonu açtım; bir genç kız, “Hem çalışıyorum hem okuyorum. Günde 10 saat ayaktayım çok yoruluyorum. Aldığım para doyurucu değil, istediğim gibi yaşayamıyorum. Yememden, içmemden, giymemden, hayatımdan kesiyorum…
Gezmek mi?
"Düşünemiyorum bile” diyor.
Duruşu ve konuşmasından anlıyorsun mutsuzluğunu. Bu durumda olanları, çoğaltabiliriz.
Yürümeyi çok severim, sabahları hele, çok da güzel olur… Yürürken, gülen bir yüze rastlamıyorum artık. Herkese ‘günaydın’ deme huyum vardır…
Düşüncelerinden uyanır gibi, yüzüme bakanlar çoğunlukta.
Neyse konumuza geçelim… “Dert çok/ hem derman yok/ yüreklerin kulakları sağır/ hava kurşun gibi ağır”
Erdoğan, helal rızık peşinde çalışanların 1 Mayıs’ını kutluyor. Yukarıda yazdığım örneğe bakarak, helal haram ayrılacak gibi değil; memuru da, aşçısı da, işçisi de, nerdeyse boğaz tokluğuna çalışıyor. Örgütlenemiyorlar, haklarını arayamıyorlar. Sendikalı olma isteği, tepkiyle hatta işten çıkarılmalarla karşılanıyor. Medeni cesareti olanlar ya direniş yapmaya çalışıyor ya da gözaltına alınıyor...
Emekçinin, kendini özgür sayacağı bir gün var o da 1 Mayıs. “Taksim’e çıkacağım, var gücümle dertlerimi anlatacağım, şarkımı türkümü söyleyeceğim” diye umutla bekliyor bir yıl. Bayrama gider gibi giyinip kuşanıyor; bütün işçiler, işsizler, kadınlarla birlikte neşeyle yürüyorlar.
O da ne…?
Düşünemediği kadar kasklı, kalkanlı, silahlı polis çıkıyor; “Yasak! Yürümek yasak” diyor. Dönüp arkasına bakıyor, düşman yok. Bu da neyin nesi?
Meğerse yasak kendisineymiş Allah Allah… Plastik mermi, gaz bombası, toz duman her taraf… ters kelepçe, gözaltılar… Bu nasıl bayram “hey bekleroğlu…” Aklı kesen kesmeyen televizyondan seyreden, “dünya ne diyor” ne düşünüyor. Ne söyleyeyim, ne yazayım bilemiyorum.
1 Mayıs 2024 günü İstanbul ölü bir şehir gibi adı konmamış bir sıkıyönetim sokağa çıkma yasağı uygulanmış… Sadece Taksim’e giden yollar değil, hemen tüm yollar kapanmış, hiçbir ulaşım aracı çalışmıyor.
42 bin polis kesmiş yolu. “Düşman mı gelecek?” Tarihi Bozdoğan kemerinin her gözüne bir TOMA dizilmiş, önlerinde polis ordusu... Kemerin üzerinde de keskin nişancılar görünüyor. Televizyonun karşısında, ‘bu da ne’ der gibi başımı sallıyorum. Neyse ki toplanma alanlarında rengârenk giysileriyle coşkulu insanlar toplanmış, bayrakları ellerinde.
Bu kalabalığı tam yol ayırımında görüyorum Taksim’e çıkmak için yol arıyorlarken İşçi Bayramı da bitti.
Ne geçti elimize?
Bayram için yaptığımız masraflar cabası, mutsuzluğumuza kocaman bir mutsuzluk daha eklendi.
Bi de 1 Mayıs’ı yasaklama konusunda dünya birincisi olduk.