Medya böyle bitti, bitirildi?

Nasıl mı bitirildi…

AKP iktidarı hiç de öyle anlatıldığı gibi zorlanmadı bu operasyonda…

Medya baronlarımız öyle Tayyip ve AKP muhalifi falan değildi kuzum…

Öyleymiş gibi davranarak yıllarca durumu idare ettiler…

İşin içinde bizzat kendileri de vardı ve satış için sıralarını bekliyorlardı…

Hikâye anlatanlara kanmayın ki onlarda filim fırıldak bitmezdi...

Bu ülkenin burjuvazisi küresel dünya nizamının yerli temsilcileri olduğu iddialarını küçümsemeyin…

Öyle birden bitirilip AKP’ye yanlamadı medyamız…

Önce ön sevişmeyle başladı hikâye…

Sonra birden icraata geçtiler…

Gazete patronlarının gazeteci değil, ticaret esnafıydı çünkü…

Dedim ya, ufak ufak giriştiler budamaya…

Önce Karacanlar tasviye edildi…

Sonra Simavi ailesi, derken Bilginler de bu kervana katıldı…

Son darbe, yani Uzanların tüm medyasına, iletişim ve enerji yatırımlarına çöküldü…

Meskûn nizam durmak bilmiyordu; durmadı…

Sırada Aydın Doğan medyası vardı ve işe Milliyet Gazetesi ve DHA ve tv kanalları ile son buldu…

Ardından Hürriyet grubuna sıra geldi… (Aydın Doğan’ın bir ziyaret sırasında Doğu Perincek’e Hürriyet Gazetesi’ne yönelik eleştirisi sırasında “Hürriyet Gazetesi benim değil, Koç ailesinin” dediğini unutmayalım…

Görüntüde muhalifti ya Koç ailesi Tayyip’e, inanmayın canım…

Koç’un elinden ne bir gazeteyi, ne de bir şirketi kendi istemediği sürece asla alamazsınız!

Haa, unutmadan Abdi İpekçi öldürülüyor, Milliyet Gazetesi Aydın Doğan’a geçiyor…

Çetin Emeç öldürülüyor…

Haydaa, Hürriyet Gazetesi Aydın Doğan’a satılıyor! Bak Allah’ın işine! Mevla’m verdikçe veriyordu Aydın Doğan fakirine!

Oysa yıllar, yıllar öncesinde bir operasyon planlanmıştı ve kimse buna itiraz edemezdi…

Öyle de olmadı mı, sahiden?

İSKELE SANCAK CEPLER DOLACAK!

Bakınız; size bir anı ve bar haberden yola çıkarak bazı işaret fişekleri yakarak saadete doğru süzüleyim…

Yıl 2001…

Milliyet Gazetesi’ndeki ilk aylarım…

Günlük sabah rutinimiz tüm ulusal gazeteleri satır satır tarayıp haber olmaya müsait bilgiler aramaktaydı…

Türkiye Gazetesi asla okunmaz, Akşam Gazetesi’nin bilgilerine ise itibar edilmezdi

Yine böyle bir günde Milliyet Gazetesi’nde Nedim Şener imzalı bir İBB yolsuzlukları konulu dosya bir haber yayınlanmıştı…

İBB İGDAŞ bölümünde bir şirketi ismi ve sahibi dikkatimi çekti…

Bu kişi İroni Ajans sahibi Abdullah Topel Coşkun idi

Nedim Şener’in ulaştığı belgelere göre bu firma “hayali faturalarla İGDAŞ’ı milyonlarca dolar kazıkladığı” bildiriliyordu…

Hemen bilgisayarıma çökerek İTO’dan firma ortaklarının bilgilerine ulaştım…

Amanın!  

 

İGDAŞ’I HAYALİ FATURALARLA KAZIKLAYAN FİRMADA TANIDIK İSİMLER

TV’lerin Anchorman’ı Ahmet Hakan Coşkun ortaklar arasında olmasın mı? İnanamadım doğal olarak…

Kurnazdır çünkü, bilirdim…

Çünkü Ahmet Hakan o tarihlerde Refah Partisi cenahına medyada etik konferansları veriyor, meslektaşları ile dalga geçiyordu…

Doğruca Eminönü’deki İTO sicilin yolunu tutup “avukat” ayağına yatarak şirket dosyasını incelemeye başladım…

İsim benzerliği değildi ve Ahmet Hakan ile ağabeyi Abdullah İRONİ AJANS’ta ortaktı! ‘Para büyüktü ve kardeşe dahi güvenilmezdi’ diye düşündüğünü anlamıştım… Şirket ortaklarından bir diğeri ise ünlü muhafakar gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak idi…

Dilipak, çakallar arasında kaldığını anlamış olsa gerek ki, ortaklıktan erkence ayrıldığı görülüyordu…

Milliyet yazı işleri, inceden inceye Ahmet Hakan’a gıcıktı ve hazırladım haber “İskele Sancak Cepler Dolacak” başlığı ile Milliyet Gazetesi’nde manşetten yayınlanıyordu…

HAYALİ FATURACI GAZETECİ

Bu mevzuya neden mi girdim?  Birazdan anlayacaksınız, sabır lütfen…

Nerede kalmıştık? Müfettişlerden aldığım bilgilere göre İroni Ajans 1 milyon adet İBB Bülteni hazırlamak için ihaleyi üstlenmiş, ancak yapılan incelemelerde bu işin öyle olmadığı ortaya çıkartılmıştı… Olayı araştıran Mülkiye Başmüfettişlerinin yaptığı incelemeler sonucunda matbaa 1 milyon dergi basmaya uygun ve teknik yeterliliğe sahip değildi…

Hatta ve hatta rotatif baskı matbaası dahi değildi…

Matbaa, ne kâğıt, ne de diğer baskı malzemelerini karşılayacak şekilde tedarik de yapmamıştı…

 

AHMET HAKAN’IN ABİSİ KAÇINCA ARAMA KARARI ÇIKARTILMIŞTI

Özetlersek: bülten birkaç bin adet basılmıştı ve gözle görülür noktalara dağıtılarak 1 milyon adetlik fatura kesilip tahsil edildiği kanaati oluşmuştu…

Bu olayların ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra Ahmet Hakan’ın ortağı ağabeyi Abdullah için tutuklama kararı çıkmış, ancak kaçtığı için arama kararı çıkartılmıştı…

Abdullah, kısa bir süre sonra Yozgat’ta saklandığı köy evinde yakalanarak Organize Suçlar Şube Müdürlüğünde sorguya alınmıştı…

(Ajanstaki çalışanlardan birinin bana o tarihte bizzat anlattığına göre Organize Şubeye alınan Abdullah’a polislerden biri midesine şiddetli bir yumruk atmış ve dayak yememesi için 50 milyar lira (50 bin dolar) indirmesini tavsiye etmiş…

Bu para bir şekilde ödenmiş! O tarihte Milliyet Gazetesi’ndeki maaşım 550 milyon lira idi… Eyyy Aydın Doğan eyy, ben sizin var ya, ben sizin! Üstelik bu maaşın yüzde 50’si telif ödenerek SGK’ya bildiriliyordu!)

Bu olaylar yaşanırken İBB’yi ablukaya alan ve dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ca süper yetkilerle donatılarak İBB’yi araştırmakla görevlendirilen Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren’i İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasındaki makamında ziyaret ettim…

MÜFETTİŞTEN ANLAMLI GÜLÜCÜK

Gazetecileri dinlemeyi önemsiyordu Müfettiş Eren

Bir süre bize ulaşan ancak ispata muhtaç bazı bilgileri kendisiyle paylaştım…

Bu arada İroni Ajans ile ilgili yapılan araştırmada elde edilen bulguları paylaştı doğal olarak…

Bu sırada “Şirketin ortağı Abdullah’a gözaltı yapıldı… Ahmet Hakan neden ifadeye dahi çağırılmadı? Sorusunu laf arasında soru verdim…

Süper yetkili Başmüfettiş Eren, renk vermedi ve sadece küçük bir tebessümle yetindi

Öyle ya, şirketin eşit ortakları Abdullah ve Ahmet Hakan idi ve ifadeye bile çağırılmıyordu… Ortada bir suç var ise yasa gereği suçta da ortak değiller miydi?

Devlete göre değilmiş, anladım! Siz anladınız mı? Anlayana o gülücük çok şey anlatır aslında…

(Taşrada arkadaşlarım hep uyarırdı oysa beni… “Bu adam karanlık, dikkat et!”)

Şimdi gelelim saadete…

Pekiii, bu haberden sonra ne mi oldu? Dikkat lütfen! Ahmet Hakan benim haberlerimle Milliyet Gazetesi’nde iki gün üstü üste manşet oldu ve adeta belgelerle yerin dibine sokuldu…

Bir de devam haberi yapılarak başka bir şirket kurarak (İRPAŞ) İBB Kültür A.Ş.’den ihale aldıklarını ortaya çıkardım…

Üstelik bu şirkette Baba Hamdi, küçük kardeş Mahmut Fazıl ile kurulmuş ve muhafazakâr belediyelerde avlanmaya çıkılmıştı…

Olağan şartlarda bir gazetecinin mesleki yaşamı tıpkı Veyis Ateş gibi biter, insan içine çıkamazdı

Ne mi oldu?..

Bu haberleri sanki kendi gazetesi yapmamış gibi Aydın Doğan, Ahmet Hakan Coşkun’u kısa bir süre sonra koynuna alıp hem tv’lerini hemi de gazetesinde bağrına basıyordu…

Yandaş medya şöyleymiş, yok efendim böyleymiş…

Geçin beyler geçiniz…Yaşadıklarımız filim fırıldaktan ibaretti ve kandırılıyorduk…

Medyamızın nasıl bittiğini veya bitirildiğini ikinci yazımızda ayrıntılarla irdeleyeceğiz…Baki selam…