İlginç bir ülkeyiz neresinden baksak:
Bugün, kimine göre Ramazan Bayramı, kimine göre Şeker Bayramı!
Benim çocukluğumdan hatırladığım Şeker Bayramı’ydı. Ramazan biter, oruç da biter, açlıktan düşmüş kan şekeri ve bir ay boyunca yaşanan açlık, baklavalar, şekerlemelerle ödüllendirilirdi.
Nerdee o eski bayramlar edebiyatı yapmak için yazmıyorum; hatırlatmak ve anlamak için. Herkes oruç tutar mıydı?
Genellikle tutulurdu.
Türkiye, halkının büyük çoğunluğu Müslüman ama laik bir ülkedir. Müslüman ülkeler içinde ilk ve tek.
10 NİSAN HEM LAİKLİK GÜNÜ, HEM DE ŞEKER BAYRAMI
İlginç olan, anayasamızdaki laiklik ilkesinin de tarihinin 10 Nisan olması ve Ramazan Bayramı’na denk düşmesi! Çünkü 10 Nisan 1928’de Anayasa’nın 2. Maddesindeki “Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır” hükmü çıkarılmış ve milletvekillerinin yemin metnindeki vallahi kelimesi “namusum üzerine söz veririm” ifadesiyle değiştirilmiş. Atatürkçü Düşünce Derneği ADD de, yayınladığı bildiriyle 10 Nisan Laiklik Günü’nü anımsattı ve kutladı.
ORUÇ VE BAYRAM
Laiklik, muhafazakâr ve dincilerin hoşlanmadığı bir ilke. Onlar sadece kendileri ibadet etmekle yetinmiyor, herkesin Müslüman olmasını bile yeterli bulmuyor, kendileri gibi bütün farzlarıyla, ritüelleriyle uygulamasını da istiyor!
Bu düşünce iktidara geldikten sonra Şeker Bayramı’nın da adı Ramazan Bayramı olarak değiştirildi.
Ramazan’ı bu kadar seviyorsanız madem, niye o zaman bitti diye bayram yapıyorsunuz, o da başka bir konu!
Ben şahsen, hele bütün gün çalışan insanların oruç tutmasını sağlıklı bulmuyor ve kimi doktorların bu konuyu illaki bir uygunluk bulmaya çalışmasını hayretle karşılıyorum.
Aralıklı oruç tutmanın zayıflama ve sağlık olarak moda olduğu günümüzde aradaki farka dikkat: Su içmek!
Vücudun saatlerce besinsiz kalması kabul edilebilir ama susuz kalması sağlığa zararlı.
Üstelik de aç ve susuz kalınan saatler güneşin olduğu saatler. Güneş batınca yemek yeniyor ve o açlıkla çok yeniliyor, sonra da yatılıyor. Sağlıksız. Gece yarısı kalkıp tekrar yemek yeniliyor ve tekrar yatılıyor. Sağlıksız. Ve o uykusuzluk ve gün boyu açlık ve susuzlukla çalışılıyor, dikkat dağınık, akşam saatlerinde sinirler tepede, uyku bastırmış.
Her türlü yanlışa ve kazaya da açık. Neyse, tutanlarınkini Allah kabul etsin. Ramazan Bayramları da kutlu olsun.
BAYRAMI KUTLAYAMAYANLAR
Biz bayramı seçimden sonra kutladık zaten!
Hala alışamadık, ağzımız kulaklarımızda dolaşıyoruz!
O demokrasi bayramıydı. Gerçi hala Hatay gibi netleşmeyen yerler var. YSK nedense muhalefetin itirazlarına sağır, iktidarın itirazlarına hoşgörülü davranıyor. İlla Adıyaman’daki gibi sokaklara mı dökülmek gerek, adaletin ve hukukun yürümesi için? Şaibeli yerlerde insanlar demokrasi bayramını hala kutlayamıyorlar.
Tabii asıl kutlayamayanlar, bayram ritüeli olan, çocuklara giysi, büyüklere tatlı ve şeker almaya çalışan emekliler, dar gelirliler. Esnaf da mutsuz. Çarşı pazar kalabalık ama alışveriş düşük. İstiklal Caddesi’nde bile şık dükkânlar boş, pasajlardaki ucuzcular dolu. Zaten parası olan çoktan uzatılmış tatilden yararlanarak seyahate çıktı. Dar gelirliler Anadolu’daki ailelerinin yanına bile gidemiyor, uçağı geçtim, otobüs fiyatları bile çok yüksek.
SİYASET HAREKETLİ
Bayramı kutlayamayanlar içinde seçimde bekledikleri performansı gösterememiş siyasiler, siyasi partiler var.
Başta, Saray, AKP ve MHP suskun.
Hatta hatalarını kabul edip İsrail’e satılan 54 ürüne kısıtlama getirdi iktidar.
O zaman İstiklal Caddesi’nde İsrail’e silah satmayın diyen gençleri niye şiddetle susturdunuz? Niye İsrail’e mal satmıyoruz, diyordunuz.
Satmadığınız şeyleri mi kısıtlıyorsunuz?
İktidar bileşenleri ikinci parti olmanın derdine düşmüşken siyaset sahnesinden düşen İYİ Parti’de de işler karışık. Meral Akşener nihayet sözünü tutar gibi yaptı ve seçimli kurultayda aday olmayacağını açıkladı. Partiyi yanlış kararlarla batırdıktan, ülkeye zarar verdikten sonra neye yarar? Hala aday olmak için hevesli olanlara da hayretle bakıyorum:
Parti mi kaldı?
MHP dersen öyle, demek ki milliyetçi seçmen de kalmadı! Vardır elbet de, bir yerlere yanaştı demek.
YA GAZZE’DEKİ ÇOCUKLAR?
Tabii asıl bayram yapmayı bırakın, yaşama tutunamayanlar Gazzeliler.
Bir avuç toprağa sıkışıp kaldılar.
Koskoca bir dünya oradaki insanların, canlıların çaresizce öldürülmesini, soykırımı seyrediyor! Bu bir soykırım. Gazzelilerin gidecek yeri yok. Ülkelerinden çıkış yolu da yok. Bırakın savaşmak için silahı, topu tüfeği, yiyecek ekmekleri bile yok!
Bir insan topluluğu sıkıştırıldıkları alanda yok ediliyor!
AKP iktidarı da tavşana kaç, tazıya tut misali, Gazze için ağlarken limandan soykırımcı İsrail’e tank malzemesi satıyor.
Protesto eden gençlere de sokakta dayak atıyor. Hadi iyi bayramlar, bir çikolata da Gazzeli çocuklar için yiyin. Çünkü onlar yiyemiyor…