İnsanlık kendini imha edecek silahı buldu: Kızıl Kraliçe 2

“Kızıl Kraliçe Hipotezi”ne göre; organizmalar ve türler, diğerleriyle olan rekabetçi ilişkilerini devam ettirdikçe evrimsel değişime uğrar. Böylece, organizmalar sürekli olarak adaptasyonlarını geliştirir. Aynı şekilde, organizmalarla birlikte çevre de sürekli olarak evrilmektedir. Bu süreçte, hiçbir türün çevresel değişikliklere veya olaylara uyum sağlayamama gibi bir lüksü yoktur. Van Valen’in hipotezine göre, türler yalnızca evrimleşmekle kalmaz; aynı zamanda diğer türlerle birlikte evrimleşirler. Avcı türlerin avlanma yeteneklerinin gelişmesiyle birlikte, avlanan türlerin gelebilecek her türlü saldırıya karşı savunma mekanizmalarını geliştirmeleri durumu da bu adaptasyon sürecinin bir sonucudur.

Şirketler veya devletler gibi organizasyonlar içinde benzer bir durum söz konusudur. Rekabetçi koşullarda, sürekli olarak ilerlemek ve gelişmek bir zorunluluk olarak diretilmektedir. Yenilikçi olmayan, teknolojiye ayak uyduramayan veya gelişmeyen organizasyonlar varlıklarını sürdürememektedir. Sistemin dışında kalan tüm yapılar için bu durum benzer şekilde geçekleşir. Sistem, evrimsel süreçte türlerin ve organizasyonların kendi yapısına uyum sağlamasını zorunlu kılar.

İnsan biçimcilikten (insani niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesinden) yola çıkılarak yaratılan yapay zekâya sahip insansı robotların, insani fikirlere sahip olması bekleniyor. Yapay zekânın ilerleyişi durdurulmayacaktır. Elektriğe bile ihtiyaç duymadan güneş enerjisiyle çalışacak robotlar, zaman gelecek sistemden bağımsız bir şekilde kontrol edilemez bir hâlde aramızda dolaşmaya başlayacaktır.

Teknolojinin bu denli hızla ilerlemesi çevresel değişikliği beraberinde getirecektir. Çalışma ortamları, makine kullanımları, emir komuta zinciri gibi unsurlarda değişiklikler yaşanması muhtemeldir. Bu değişikliğe uyum sağlayamayanlar, varlık mücadelesinde zorlanabilir hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler.

ÖLÜMCÜL DENEY (RESIDENT EVIL)

1- Ölümcül Deney (2002), 2- Ölümcül Deney: Kıyamet (2004), 3- Ölümcül Deney: İnsanlığın Sonu (2007) 4- Ölümcül Deney: Ölümden Sonra (2010) 5- Ölümcül Deney: İntikam (2012) 6- Ölümcül Deney: Son Bölüm (2016)

İlk bölümü yaklaşık yirmi iki yıl önce çekilmiş olan ve altı bölümden oluşan “Ölümcül Deney” filmi adeta Leigh Van Valen’in Kızıl Kraliçe Hipotezi’ni doğrular nitelikte. Hipotez, Lewis Carroll’un “Alice Harikalar Diyarında - Aynanın İçinden” adlı eserinden ilham alınarak ortaya konmuştu. Ne tesadüftür ki filmdeki ana karakterin adı Alice’dir. Ve filmde yapay zekâ teknolojisine sahip, “Kızıl Kraliçe” adı verilen lider bir ana makinenin tüm teknolojik sistemi kontrol edebileceği anlatılmaktadır. Filmde insan müdahalesi ile yeni bir bilinçli sistem yaratılır. Bu sistem, birinin tehdit veya bir olayın tehlike olduğuna karar verdiği anda, insanı yok etmeyi planlar. Buna karşılık Alice, her saldırıda savunma gücünü geliştirerek sisteme farklı tepkiler verir. (Sistem, evrimsel süreçte türlerin ve organizasyonların kendi yapısına uyum sağlamasını zorunlu kılar.)

Bu tür filmler, bizi gelecekte başımıza gelebilecek olaylara alıştırıyor olabilir mi?

1966 yılında yayınlanan Uzay Yolu (Star Trek) adlı televizyon dizisinde otomatik kapılar, kontrol panelleri, dokunmatik ekranlar, cep telefonları, bluetooth kulaklıkları kullanılmıştı. Eğer durum böyle ise teknolojik buluşlar bize bildirilen tarihten çok önceleri gerçekleşiyor demektir.

2002 yılında ilk bölümü çekilen “Ölümcül Deney”, bilim kurgu ve korku ögeleri taşıyan bir filmdir. Filminin tüm serilerinde fazlaca aksiyon, kaçış, takip ve saldırı unsurları bulunuyor. Özellikle hız kesmeyen, hareketli sahneleriyle sanki bir bilgisayar oyunu izleniyor hissi uyandırıyor. Film, aynı zamanda teknolojinin insanlık üzerindeki potansiyel etkilerini de konu alıyor. Hikâye, Şemsiye adlı bir şirketin biyolojik silahlar geliştirmenin yanı sıra genetik araştırmalar yaparak insan ömrünü uzatmayı amaçlayan bir virüs keşfetmesiyle başlıyor. Aşının keşif süreci her ne kadar hastalıklara çare için başlamış olsa da iyi niyetle başlayan bu süreç, buluşun ilerleyen zamanda dönüşüm geçirmesine ve virüse maruz kalan tüm canlıların zombiye dönüşmesine neden olur. Koronavirüs salgınından sonra tam bir araştırmadan geçmeyen aşıların insanlar üzerinde sonradan oluşturduğu hasarlar gibi. Şirket salgın olasılıklarına ve diğer felaketlere karşı şehirlerin yer altında “Kovan” adında büyük bir merkez inşa eder. Hem burada gizlenir hem de virüsü burada geliştirmeye devam eder.

Alice ve birkaç arkadaşı, hayatta kalan insanları kurtarmak için mücadele eder. Kızıl Kraliçe, gelişmiş bir yapay zekâya sahiptir, filmde önemli bir rol oynar. Küçük bir kız çocuğu görünümündeki Kızıl Kraliçe’ye bir sorun olduğu durumda insanları koruma görevi verilir. Yine iyi niyetli bir amaç uğruna verilmiş bir komutun insanlar için olumsuz sonuçları ortaya çıkacaktır. Virüs yayılmaya başladığında Kızıl Kraliçe, Alice ve ekibine karşı çıkmak zorunda kalır ve onları yok etmek için sistemindeki tüm silahları kullanmaya başlar.

Aslında Kızıl Kraliçe kendine verilen talimatları mantık çerçevesinde en üst düzey güvenlik önlemleri alarak uygular. Fakat bu önlemi alış tarzı insanlar tarafından tahmin edilmeyecek bir şekilde gerçekleşir. Kızıl Kraliçe dış dünyaya virüs yayılmaması için yeraltı şehrindeki herkesi öldürerek önlemini alır. Sonra tüm sistemi ve kapıları kilitler. Fakat yetkililer, onun uyarılarını dinlemeyip onu devre dışı bırakır. Ve virüsün yeryüzüne yayılmasına vesile olurlar.

Tüm olaylar şöyle başladı ve gelişti:

“Tarihin, galipler tarafından yazıldığını söylerler.  O zaman bu, Umbrella Şirketi’nin yazdığı tarih. Mücadeleci bilim adamı Profesör James Marcus tarafından kuruldu.  Marcus’un küçük bir kızı vardı, Alicia, progeria hastalığı vardı. İlerleyen, ölümcül, harap eden bir hastalık.  Progeria, erken yaşlanmaya yol açıyordu. Yirmi beş yaşına geldiğinde, Alicia’nın bedeni doksan yaşındaki bir insanın bedeni gibi olacaktı.  Marcus, kızını kurtarmaya kararlıydı.  Ama bunu yapmak imkânsız gibiydi. Ve bir tedavi yaratmak için çaresizce çalışırken de... Küçük kızın babası, kızını kaydediyordu. Sesini, suretini, gelecek için kurtarıyordu.  Ama sonra bir dönüm noktası oldu. Marcus, T-Virüsünü buldu.  Enjekte edildiğinde, vücut içindeki hasar görmüş hücreleri buluyor ve onarıyordu. Bir mucizeydi. Alicia Marcus’un hayatı kurtulmuştu.  T- Virüsü çok büyük sayıda uygulandı. Binlerce farklı hastalığı tedavi etti.  Bir gece içinde, yeni bir çağ başlıyor gibiydi.  Mikrop, hastalık ya da çürüme korkusu olmayan bir dünya.  Ama olacağı yoktu.  Çünkü T-Virüsü’nün, umulmadık yan etkileri vardı. Çok ulu ideallerle kurulan şirket, açgözlülük ve güç tarafından tamamen baştan çıkarıldı. Umbrella Şirketi’nin büyük çıkarlarını kontrol etmesini korumak için Dr. Isaacs, güçlü bir yapay zekâ yarattı.  Isaacs, bilgisayarın arayüzü için Alicia Marcus’un suretini kullandı.  Isaacs, bilgisayara “Kızıl Kraliçe” adını verdi. Ve T-Virüsü, Kovan denen bir yeraltı laboratuvarından kaçmıştı. Yarattıkları kıyamete rağmen, Umbrella Şirketi ölümcül virüsler üzerinde deneyler yapmaya devam etti.

T- Virüsü havalandırma sistemine girdi. Bu durumda yayılması kontrol dışına çıktı. Virüs hava yoluyla kana bulaştıktan sonra kemikleri likit bir duruma dönüştürdü ve bedenleri kontrol altına aldı.

‘O şeylerden biri olmak istemiyorum. Etrafta yürüyen ruhsuz şeyler.’

‘Kızıl Kraliçe kim?’

‘Sanatçı zekâsına sahip birisi diyebiliriz.’

Kızıl Kraliçe viral virüsünün sızmasına çok aşırı bir şekilde yanıt verdi. Kızıl Kraliçe herkesi öldürmeye çalıştı. Hastalık kapmış olsa da olmasa da.

‘Biz olup biteni öğrendiğimizde, ölüm çoktan her şeye noktayı koymuştu.’”

Yapay zekâ sistemiyle ilgili günümüzdeki gelişmeler:

https://www.youtube.com/watch?v=UNQk0yJl3Uk

https://www.youtube.com/watch?v=eTXbBzR_h9M