Ankara’da işiniz varsa çalışır ve yaşarsınız. Ama boş zamanlarınızda ne yapacağınızı bilemezsiniz! Sıkıntıdan patlarsınız. Gezecek ne Boğaz kıyıları, ne adalar, ne Haliç var. Tek yeşil ve büyük alan Atatürk Orman Çiftliği’nin de içi, malum saray ve yerleşkesiyle dolduruldu. İşte bunun için Ankara’da kültür sanata yapılacak her yatırım, verilen her emek çok değerli. Devlet Tiyatroları da taş fırın erkeği Tamer Karadağlı’dan fazlasını hak ediyor. Festivaller ise nefes alma yeri
KENTFEST-ETİMESGUT
Erdal Beşikçioğlu, “Bir Ankara polisiyesi” dizisindeki “Amirim” rolüyle tanınmıştı. Yıllar içinde sahne performansını siyasete taşıyıp Belediye Başkanlığına da soyunuverdi ve Ankaralı olarak başkentte bir ilçeye, Etimesgut’a seçildi.
Ona hala “Başkanım” değil “Amirim” diyenler çoğunlukta ama 6 ayda yaptıkları içinde bize en ilginç geleni KentFest-Etimesgut, olunca gidip de neler oluyor, görmek kısmet oldu. Hafta sonunu Ankara’da, üstelik başkent oluşunun 101. Yıldönümünde, geçirdim, hem de çoğunlukla Etimesgut’ta! Üniversiteyi Ankara’da okuyup, sonra doktora için yurt dışı parantezi açıp, gidip geldikten sonra, bir beş yıl daha Ankara’da çalıştığım için kenti az çok bildiğimi sanıyordum. Tabii ayrıldıktan sonra aradan çok yıllar geçti ve bu sürenin 22 yılı AKP ve Melih Gökçek iktidarında olduğu için şimdiki halini ne tanımak mümkün, ne bayılmak. Bundan sonra gelenler ancak ellerinden geleni düzeltme çalışması için yapabilirler!
OBEZ BÜYÜME!
Bu süre içinde ilk gözlemim, Ankara’nın çok büyüdüğü ama bu büyümenin sağlıklı ve estetik bir büyüme olmaktan uzak, obez bir yayılma ve şişme biçiminde, gusto ve işlevsellikten uzak oluşu!
Yer buldukça yayılmışlar.
Tek kıstasları büyüklük olmuş. Büyük olsun, daha büyük olsun. Hele bürokrasinin bakanlık binaları, Rusya’nın Stalin dönemini anımsatıyor.
Kentin içinde ulaşım felaket. Hantalca büyüyen kentte ulaşımı kolaylaştırmak için caddelerin içine hançer gibi sokulan bütün o battı çıktıların yerine metro yapmış olsaydı, herkes arabasını kullanmak yerine bizim İstanbul’da yaptığımız gibi kamu ulaşımı kullanırdı. Metro yok denecek kadar az, İstanbul’la, İmamoğlu ile ve Atom Karınca lakaplı İBB Raylı Sistem Daire Başkanı iken şimdi Genel Sekreter yardımcısı Pelin Alpkökin ile bir kez daha gurur duydum!
Ankara’da otobüsler deseniz 2. Dünya Savaşı’ndan kalma sanki. Eski püskü, kime sorsam boşuna bekleme, çok geç gelir diyorlar. İstanbul’dakiler pırıl pırıl ve çok sık. Ankara gibi bu kadar yayılmış bir kentte ulaşım da bu kadar kötü olunca, ya kendi ilçende kalıyorsun, ya da özel aracınla saatlerce trafiktesin.
IŞIKLI REKLAMLAR KORKUNÇ
Kentin beni en çok rahatsız eden şeylerinden biri de neon ışıklı reklamları oldu:
Gözlerim yandı, kebapçı ve AVM ışıklarından.
Hiçbir kuralı yok herhalde ki en küçük lahmacuncunun bile neonları, dünyanın en önemli gece kulübüymüşçesine allı güllü ve devasa büyüklükte. Her yer birbirinin aynı: Bol neon ışıklı AVM’ler, kebapçılar, kafeler!
Bu kaotik patırtının içinde, keyifle yapılacak hiçbir şeyi olmayan ve bir tür yatakhane niteliğindeki Etimesgut’da açılan CKM Kültür Merkezi, vaha gibi. Yeni belediyeden herkesin birçok beklentisi var elbette. Belediyeden beklenen klasik, ulaşım, konteyner vb. gibi talepleri en kısa sürede çözmeye çalışmışlar.
İşe al talebi
Belediyelerin önemli görevlerinden biri de istihdam sağlamaktır. Hele belediye el değiştirdiyse, eskisinin karşı tarafında olanlar, bir umut asılırlar.
Etimesgut Belediyesi de el değiştirince tam 85 bin cv gelmiş iş arayan! İşsizlik düştü filan diyorlardı değil mi?
Erdal Beşikçioğlu ve ekibi, eski yönetimin yaptırdığı bu yeni bitmiş CKM için bir işlev düşünmüş ve ilk iş bir kent tiyatrosu kurmuş. Çünkü deneyimler gösteriyor ki devlet anlayışı, her ne kadar adına kültür ve sanat dese de, bu tür yapılar genelde düğün, nikâh salonu ve etkinlik alanı olarak kullanılmış ya da devlet tiyatroları oyunları sergilenmesi amaçlanmış. Oysa üretim olmayan yerde oynanacak oyun orasını sanat merkezi olmaktan çıkarıp ancak binalaştırır, diyor, Beşikçioğlu. Kent Tiyatrosu da bunun için kurulmuş. 450 başvurudan büyük titizlikle seçilen 20 genç 6 haftalık bir çalışmadan sonra ilk işlerini KentFest’te Vatan Kurtaran Şaban oyunuyla başarıyla sergiledi.
EMEKLİLER YAŞAMIN İÇİNDE
Ama daha ilginci var: Emekli tiyatrosu. Başkan Beşikçioğlu’ndan “Bizi gezdir” talebini alan Erdal Amirim, “Bedava gezi yok. Tiyatro kuralım, orada oynayın, sizi turneye yollayalım,” demiş. Başvuranlar içinden seçilen yetenekli emekli yurttaşlar, kendilerine verilen seçilmiş oyunları çalışıyor şimdi harıl harıl. Ezber faslında biraz zorlanıyorlar ama çok mutlular. Başkana “Bizi özgürleştirdin” derken gözyaşlarına boğulan oyuncusuna başkan da kendi göz yaşlarını saklamayarak yanıt verdi. Emekli Etimesgutlular sadece tiyatro yapmayacak, kültür, fizik, yoga, pilates, TSM, THM gibi etkinliklere de katılabilecek, “Sürekli Üretim Projeleri” ile hayata tutunacak.
Etimesgut’un yeni belediye projeleri içinde gelecekte bir Belediye Konservatuarı kurmak da var. Ankara’da çok sayıda tiyatro olmasına karşın sadece Devlet Tiyatroları Konservatuarı olmasının sakıncaları göz önüne alınarak New York Film Academy’nin çalışma yöntemi referans alınmış. Bütün bu çalışmaların temelinde şimdi kültür ve sanatın halkın temel ihtiyacı olarak düşünülmesi var. Özellikle gençler, emekliler ve engelli bireylerin hayata katılması için olumlu hiçbir çalışma yapılmamış şimdiye kadar.
KENTFEST SÜRÜYOR
Altı ay gibi çok kısa bir zamanda uluslararası bir tiyatro festivali kotaran yeni Etimesgut Festivali, yeni haftada da çarpıcı oyunlarla sürüyor. Ankara’da geçirdiğimiz hafta sonunda Vatan Kurtaran Şaban ve Alarm oyununu izledik. Deniz Göktaş’ın stand up gösterisini dinledik. Eskişehir’den bile dinlemeye gelen vardı Ankaralı standupçıyı!
Terzopoulos’un sahneye koyduğu Alarm oyunu ise dakikalarca ayakta alkışlandı. Sanatçılar oyunu pazartesi gecesi tekrarlayacak. Salı ve Çarşamba ise Tiago Rodrigues’in dans tiyatrosu sahnede. 26 Ekim akşamına kadar süren festivalin oyunlarına ilgi büyük ve 600 kişilik salon doluyor. Küçük salon ise bazı eksikliklerinden ötürü henüz kullanıma açılmamış. Kent Fest Eş Sanat Yönetmenleri Övül ve Mustafa Avkıran, seçimleri ve kısa sürede iş bitirmeleriyle özel bir başarı göstermiş.
Etimesgut’un hemen yanında Eryamanlar semti de sonradan yapılmış, askeri disiplin ve mimariyle birbirine benzer kıtalar halinde sıralanmış yapıların ortasında tek hoşuma giden Göksu Parkı oldu. Eskiden var olan Gençlik Parkı’ndan da büyük bir yapay göl ve etrafında herkesin nefes alma gereksinimine yanıt verecek yerleşimleriyle ihtiyaç karşılıyor. İki etkinlik arasında bizi de götürebilecekleri tek yer orasıydı!
Pazar gündüz yeni restorasyonları görmek için Ankara Kalesi’ne gittim. Eskiden kimsenin olmadığı yerde şimdi gezmeye gelen çok. Nostaljik havasının yanında antikacılığa heveslenenler, tarihi yerleri gezenler için farklı bir alan hiç olmazsa.
Ankara’da işiniz varsa çalışır ve yaşarsınız. Ama boş zamanlarınızda ise kebapçıya gitmiyorsanız ne yapacağınızı bilemezsiniz! Sıkıntıdan patlarsınız. Gezecek ne Boğaz kıyıları, ne adalar, ne Haliç var. Tek yeşil ve büyük alan Atatürk Orman Çiftliği’nin de içi, malum saray ve yerleşkesiyle dolduruldu. İşte bunun için Ankara’da kültür sanata yapılacak her yatırım, verilen her emek çok değerli. Bizim bulunduğumuz günlerde değerli müzikolog Ahmet Say’ın anısına yapılan tören ve etkinlik de önemliydi. Oğlu Fazıl Say’ın verdiği halk konseri ve canım Can Çakmur’un ilk ödülü alması da güzel haberlerden biriydi. Bir başkent çok daha fazlasını hak ediyor ve bekliyor. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne taş fırın erkeği Tamer Karadağlı’dan fazlasının gelmesini beklemek gibi. Yoksa Ankara’nın en güzel yanı İstanbul’a dönüşü oluyor!