Nikola Tesla, 1856 yılında Hırvatistan’da dünyaya geldi. Daha sonra otuz beş yaşında Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı oldu. Hem elektrik mühendisi hem de mekanik mühendis olan Tesla, ayrıca fotoğrafik bir hafızaya sahipti. Enerji üretimi, iletimi ve kullanımı üzerine buluşlar yaptı. Elektrik enerjisi ve kablosuz iletişim alanlarında önemli buluşlar ve yeniliklere imza attı. Tesla, Ocak 1943 yılında New York’ta hayatını kaybetti. Geride bıraktığı eşyalarına ABD hükümeti el koydu.
Mustafa Kemal Atatürk’le aynı dönemde yaşamış olan Tesla, onunla karşılaşmış olabilir mi?
Tesla’nın üzerinde çalışmayı seçtiği konulara ileri görüşlü yaklaşımı ve geniş vizyonu bugün hâlâ bizi aydınlatmakta. Enerjinin kablosuz iletimine yönelik ve manyetik alan teorisiyle ile ilgili yaptığı çalışmalarla da tanınır. Bugünkü kablosuz teknolojilerin ve elektromanyetizmanın anlaşılmasına buluşları yardımcı olmuştur.
NEDEN 3-6-9
Nikola Tesla, 3-6-9 rakamlarının önemli olduğunu vurgulamıştır.
“3, 6 ve 9 rakamlarının ihtişamını ve önemini bilseydiniz evrenin kapılarını açacak bir anahtarınız olurdu!”
Tesla’ya göre, bu üç sayı enerjiyi ve evrenin yapısını anlama konusunda kilit bir öneme sahipti.
VORTEX MATH: EVRENİN SAKLI DİLİ
Marko Rodin’in keşfettiği ve “Vortex Math” olarak isimlendirdiği bir tekrar sistemi Tesla’nın tespitlerini doğrular niteliktedir. Rodin birden dokuza kadar olan sayıları kullanarak ve 1, 2, 4, 8, 7, 5 modelini takip ederek bir döngü oluşturur. Bu sistemde asla 3-6-9 rakamları bulunmaz.
1, 2, 4, 8, 7 ve 5 sayıları kullanılarak çizim yapılırsa spiral bir döngü elde edilir. 3, 6 ve 9 sayıları üçgen bir çizim oluşturur. Bu çizim tekrarladığında evrenin temel titreşim prensipleri ortaya çıkar.
1+1=2, 2+2=4, 4+4=8, 8+8=16 bu tekrarda en son bulunan iki haneli sayılar birbiri ile toplanır:
1 + 6=7
16+16=32 3+2=5
32+32=64 6+4=10
1+0=1 tekrar başa (1) döner.
Sistem böyle devam eder: 1, 2, 4, 8, 7, 5, 1, 2…
Bu sistemde 3-6-9 yoktur. Kalıbın dışında kalmıştır.
BİLİM ve SANATIN ORTAK DİLİ 3-6
Gize platosunda, Khufu, Khafre ve Menkaure olarak bilinen üç büyük piramit Mısır’da bulunmaktadır. Bu piramitler, Orion (Avcı) Kuşağı’ndaki üç yıldızı yansıtacak şekilde dizilmiştir. Bu piramitlere, aynı alanda yer alan üç küçük “kraliçe” piramit gurubu da eşlik etmektedir. Orion Kuşağı, antik Mısır’da önemli bir rol oynuyordu çünkü yıllık Nil taşkınlarının zamanlamasını belirleme kapasitesine sahipti. Bu nedenle hayatta kalma ve tarım için kritikti.
Doğanın üçlü ve altılı simetriyi kullanması, bilim ile estetik arasındaki bağlantıyı işaret eder. Kar taneleri ve bal petekleri gibi. Hem üçlü hem de altılı desenler, dünyanın birçok farklı kültüründeki simetrik ve estetik yapıların temel unsurlarını belirler.
EVRENİN EN YÜCE SAYISI 9
Herhangi bir sayı dokuz ile çarpıldığında ve elde edilen rakamlar birbiri ile toplandığında sonuç yine dokuz çıkar. Bu durum, dikkate değer bir örnektir. İşte bu yüzden dokuz sayısı, Tesla’ya göre evrenin bir aynasıdır. Evrenin bu döngüselliğini temsil eder.
9 x 2 = 18, 1 + 8 = 9
9 x 3 = 27 ve 2 + 7 = 9
Özellikle, evrendeki enerji döngülerinde dokuz sayısı özel bir öneme sahiptir. Evrenin en yüksek değeri olarak kabul edilen sayı dokuzdur. Tekâmül seviyesinde dokuz rakamı bilgeliği işaret eder. Tohum (3), çiçek (6), meyve (9) yaşam döngüsünü temsil eder. Dokuz sayısı tüm canlılarla, varoluşla ve evrenle derin bir bağ kurar. Dokuz aylık hamilelik süreci yeni bir yaşam için bir başlangıcın hazırlık evresidir.
Nikola Tesla, “Bilim fiziksel olmayan fenomenleri incelemeye başladığı gün, on yıl içinde tüm önceki yüzyıllardan daha fazla ilerleme kaydedecektir,” diyerek mistisizm ve bilimi ilişkilendirmiştir. Tesla’nın bilimi ve mistisizmi birleştirme çabası, her iki alanın işleyişi ile ilgili farkındalığın artmasını sağlar. Böylece kendimizi, dünyayı ve evreni daha iyi anlama olanağı buluruz. Birbiriyle etkileşim içinde olan bu alanlar arasındaki ilişkinin keşfi, birbirlerini tamamlayabilecekleri yönünde bize yeni bir perspektif kazandırır.
Bu sayıların gizemini keşfeden Tesla, elde ettiği bilgiyi devrim niteliğindeki icatlarında ve teorilerinde kullanmıştı. Sadece çalışmalarında değil, günlük yaşamında da bu sayıları içeren düzenlemeler yapmış, önceliklerini bu doğrultuda belirlemişti. Tesla’nın ilginç alışkanlıkları da vardı. Ellerini üç kez yıkar, kalacağı otel odasının numarasının üçe bölünebilir olup olmadığını kontrol ederdi. Bir binaya girmeden önce etrafında üç tur atardı. Güvercin beslemekten de keyif alırdı.
Nikola Tesla, Manhattan’da New Yorker otelinin 33. katındaki 3327 numaralı odada hayata gözlerini yumdu.
Tesla’ya göre, 3-6-9 sayılarıyla ilişkilendirilen her şey evrenin temel özünün bir parçasıdır. Pozitif enerjiyi, fikirleri ve potansiyeli yönlendirebilirler. Bu bilgiye dayanarak, söz konusu enerjinin, bir topluluğun genel enerji seviyesini, uyumunu, yaratıcı düşüncelerini ve çözüm odaklı üretimlerini olumlu bir şekilde etkileyebileceği düşünülebilir. Çevremizdeki dengeleri yönlendiren enerji, titreşim ve frekanslar her birimizde ve etrafımızda potansiyel olarak var olan yetenekleri işaret eder. Yüksek enerji ve titreşim alanından yararlanan kişiler, yaratıcılığı, sanatı, müziği ve edebiyatı en iyi şekilde ifade etme kabiliyetine sahip olabilir.
EVRENİN GİZEMİ
Nikola Tesla temelde evrendeki her şeyin enerji, frekans ve titreşimden oluştuğunu iddia etti. Bu iddiasını, “Evrenin gizemini anlamak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünün,” sözleriyle dile getirdi. Bu düşüncesini Albert Einstein, “Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değil, fiziktir,” sözleriyle doğrulamıştır. Tesla, 3-6-9 sayılarının evrenin temel prensiplerini temsil ettiğini düşünüyordu, evrenin titreşim, frekans ve enerji yasalarına bağlı olduğunu, bu üç bileşenin hayatın işleyişini belirlediğine inanıyordu.
TİTREŞİM, FREKANS VE ENERJİ NEDİR?
Wikipedia’ya göre: “Titreşim bir denge noktası etrafındaki mekanik salınımdır. Bu salınımlar bir sarkacın hareketi gibi periyodik olabileceği gibi çakıllı bir yolda tekerleğin hareketi gibi rastgele de olabilir. Titreşim bazen arzu edilir. Örneğin; bir akort çatalının, üflemeli çalgılarda veya mızıkada dilin, veya bir hoparlörde koninin hareketi birçok aletin doğru kullanılması için gerekli olan arzu edilir titreşimdir.”
Yani titreşim, bir şeyin hareket kabiliyetidir. İleri geri, aşağı yukarı gibi bazı periyod ve döngülerde gerçekleşen hareketleri temsil eder. Tıpkı bir salıncağın gidip gelme hareketi gibi.
Wikipedia’ya göre: “Frekans veya titreşim sayısı bir olayın birim zaman (genel olarak 1 saniye) içinde hangi sıklıkla, kaç defa tekrarlandığının ölçümüdür, matematiksel ifadeyle çarpmaya göre tersi ise periyot olarak adlandırılır. Bir olayın frekansını ölçmek için o olayın belirli bir zaman aralığında kendini kaç kere tekrar ettiği sayılır, sonra bu sayı zaman aralığına bölünerek frekans elde edilir.”
Yani frekans bir olayın belirli bir zaman aralığında ne kadar sıklıkla meydana geldiğini ölçer. Salıncağın zaman içinde kaç defa ileri geri sallandığı saptanır ve zaman aralığına bölünür. Frekans genellikle saniyedeki döngü sayısı olarak ölçülür. Salıncak ne kadar hızlı veya ne kadar yavaş gidip geliyor, frekans bize bu bilgiyi verir. Salıncak hareketi hızlı ise daha sık gidip geleme eylemi gerçekleşir, bu yüksek frekansın temsil eder. Salıncak hareketi yavaş ise daha az gidip geleme eylemi gerçekleşir, bu düşük frekansı temsil eder. Titreşim hızına bağlı olarak frekans seviyesi yükselir. Salıncak ne kadar hızlı hareket ederse frekans seviyesi de o kadar yükselir. Çünkü hareket sayısı artar.
Wikipedia’ya göre: “Enerji, bir sistemin iş yapma kapasitesidir. Fizikte iş, kuvvetin yer değişim yönündeki bileşeninin etkisinin yer değiştirmeyle çarpımı olarak tanımlanır ve enerji, iş ile aynı birimle ölçülür.”
Yani enerji her şeyin özüdür. Enerji salıncağı hareket ettiren ana güçtür. Ve salıncağın hareketinden sonra değişim geçirir.
İlk başlangıçta salıncağa itme eylemi ile bir miktar enerji verilir. Salıncağa aktarılmış bu enerji potansiyel enerjiye (cisimlerin konumuna veya durumuna bağlı olarak depolanan enerji) dönüşür. Salıncak en yüksek noktada durduğu anda potansiyel enerjiye sahiptir. Salıncak durduğu noktadan (yukarıdan) aşağıya doğru, yerçekiminin etkisiyle, hareket ettiğinde potansiyel enerji, kinetik enerjiye (hareket enerji) dönüşür. Bu olay enerjinin bir formdan başka bir forma dönüşmesidir.
BEDENİN, GIDALARIN ve MÜZİĞİN FREKANSI
Bruce Tainio, 1992 yılında “Biyolojik Frekans Monitörü” cihazını icat etti. Bu cihaz, bir kişinin enerji seviyesini ve genel sağlık durumunu izlemek amacıyla vücudun kimyasal ve biyolojik reaksiyonlarına dayanan elektromanyetik frekansları ölçebildi. Daha sonra yapılan çalışmalarda gıdaların frekansları ile ilgili bilgilere de ulaşıldı.
“Dr. Robert O. Becker ‘The Body Electric’ adlı kitabında insan vücudunun elektriksel frekansları hakkında ilginç fikirlere yer verdi. Yapılan araştırma sonuçları çok ilginçti. Bunlardan bazıları:
İnsan Beyni : 72-90 MHz
İnsan Bedeni (Gündüz) : 62-68 MHz
Soğuk algınlığı belirtileri : 58 MHz
Grip belirtileri : 57 MHz
Kanser : 42 MHz
Ölüm başlangıcı : 25 MHz
İşlenmiş/Konserve yiyecekler : 0 MHz
Kuru otlar : 12-22 MHz
Taze otlar : 20-27 MHz
Esans yağlar : 52-320 MHz
Sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var. Hastalık ve rahatsızlıklar da bu frekans 58 MHz’ye düşüyor. Asıl ilginç olan esans yağlarının insan tarafından kullanılan doğal maddeler arasında en yüksek frekansa sahip olduğu idi. Verilen frekans tablosunun en altında işlenmiş/konserve yiyecekler (0 MHz) yer alırken öteki tarafta en yüksek frekans ile gül yağının (320 MHz) listede en üst sırada yer aldı.” (*)
Birçok hikâyede ve dini anlatılarda gül ilahi aşkın sembolüdür. Manevi yolculukta derin hisleri, yüksek gerçeği, uğruna yol alınacak bir hedefi temsil eder. Gül bahçesi aşıkların bir araya geldiği, aşkın ve dostluğun derin hislerle paylaşıldığı bir yer olarak bilinir.
SOLFEJ FREKANSLARI
“Solfej Frekansları, yüzyıllar önce kullanılan numerolojiden türetilen yedi tondur. Bu frekansların, kendilerine yakın olanlara olumlu kaymalar yarattığına inanılıyor. 1974’te Dr. Joseph Puleo tarafından yeniden keşfedilen Solfej Frekanslarının, bilinçli ve bilinçaltı zihne derinlemesine nüfuz ederek içsel iyileşmeyi uyardığı söylenir.
İlginç bir şekilde, bu üç sayı (3-6-9) yedi Solfej Frekansının kök titreşimini oluşturur.
1. DO – 396 Hz-(3+9+6=18) 1+8=9
396 Hz Solfej Frekansı suçluluk, korku ve keder gibi duygularla mücadele edenlere yardımcı olur. Bu ton son derece topraklayıcı ve arındırıcıdır. Müziğin titreşimleri sizi suçluluk ve korku duygusundan kurtarır. Bu solfej frekansı aynı zamanda kederi uyandırmak ve sevince dönüştürmek için de kullanılır.
4. FA – 639 Hz-(6+3+9=18) 1+8=9
Bu ses titreşimi, anlayışı, hoşgörüyü, kişilerarası uyumu ve empatiyi artırır. Bu nedenle “FA” tonunun ilişkileri, aile bağını ve başkalarıyla birliği güçlendirdiği söylenir. 639 Hz solfej frekansı, kişilerarası ahenkli bir ilişki kurmamızı ve dengelememizi sağlar. Bu, ailede, arkadaşlarda ve sosyal çevrede uyum sağlamak için kullanılıyor. Bu eski solfej frekansı iletişimi, anlayışı, hoşgörüyü ve sevgiyi geliştirir.” (**)
Kök titreşimin diğer notalarda 3-6-9 sayılarından nasıl oluştuğu aşağıdaki bağlantıda incelenebilir.
ENERJİNİN DÖNGÜSÜ
Etrafımızdaki hemen her şey, kendi doğal hâlinde aslında bir titreşim durumundadır. En ufak atom parçacığından, evrendeki en büyük galaksilere kadar... Einstein’ın ifade ettiği gibi, enerji, kütlenin ışık hızının karesiyle çarpılmasıyla hesaplanabilir. Kütle enerjiye dönüşebilir, atom bombası gibi. Bu, aslında her şeyin temelde enerji olduğunu ortaya koyar. Sabit duran bir nesne, insan gözü tarafından algılanamayan yoğun bir enerjiden oluşmaktadır. Doğada bulunan veya insan yapımı olan her maddenin kendine özgü bir rezonans frekansı vardır.
Enerji düşünce süreçlerinde de yerini alır. Bazı cihazlarla ölçülebilen beyin dalgaları, düşüncelerimizin somut etkisini ortaya koyar.
Enerji kavramının özünde, ona bağlı olarak değişen rezonans frekansları bulunur. Enerji, evrendeki tüm hareketin ve değişimin arkasındaki ana güçtür. Eğer her şey birbiriyle iletişim hâlinde ise enerji her yerdedir. Düşüncelerimizde bile. Tesla titreşim, frekans ve enerji kavramlarını 3-6-9 rakamlarıyla ilişkilendirerek beklenmedik bir tespitte bulunmuştur. Teknolojik gelişmelerdeki değişim, yaşadığımız dönemi Tesla’nın felsefesini anlama ve değerlendirme sürecinin başlangıcı olarak işaret eder. Tesla bu sayıların titreşim, frekans ve enerjinin yönetiminde anahtar bir rol oynadığını düşünüyordu. Ona göre, bu sayılarda gizli büyük bir enerji vardı ve bu enerjide evrenin gizemi saklıydı.
Tesla’nın 3-6-9 sayıları üzerindeki vurgusu, genellikle onun mistik ve spiritüel düşünceleri olarak algılanabilir. Bilim dünyası tarafından onun bu görüşlerini doğrulayacak herhangi bir kanıt bulunamadığı için fikirleri desteklenmemiştir. Bununla birlikte titreşimin, frekansın ve enerjinin evrendeki önemli potansiyeli zaten henüz tam manasıyla keşfedilememiştir. Dolayısıyla tüm bu konular hakkında kesin kanıtlar bulmak şimdilik mümkün değildir. Onun bu iddiaları, bilimsel kanıtlarla desteklenmese de titreşim, frekans ve enerjinin evrensel varlığı yok sayılamaz.
TESLA ve TÜRKİYE
“O kadar kayıtsızım, kendimi tanıyamıyorum. Sadece Bir’isinin her şeyi kontrol altında tuttuğunu ve benim keşfimin insanlık için çok erken olduğunu düşünüyorum. Ve aslında, hiç de benim keşfim değil. Her şeyi kontrol eden ve bir planı olan Bir’i olduğunu biliyorum, belki de o yüzden bu kadar kayıtsızım. Lizbon’a giden gemim saat 11’de kalkıyor. Arabam dışarıda bekliyor. Milanovac’taki köy mezarlığımıza geldiğimde, bu mektubu senin mezarına koyacağım. Asla inanmadığım bir şeye inanmaya başladım. Orada bir yerde senin hâlâ var olduğunu ve hayatının sonuna kadar ermediğini. Şimdi, Türklerden uzak durduğum için üzgünüm çünkü onlar, şafaktan önceki duyduğum sesleri (satırları) söylüyorlardı. Şimdi fark etmeye başladığım şeyleri, onların daha iyi bildiğini hissediyorum.” (***) Mektubun tamamı aşağıdaki bağlantıdadır.
Tesla gibi birinin böyle bir cümleyi kurabilmesi için yüce bir benlikle, engin bir anlayışla ve sarsıcı bir hakikatle karşılaşmış olması lazım.
Hatay’ın adını bazı metafizikçiler Ay’ın hattı (ayın sınırı) anlamında kullanırlar. Ne tesadüftür ki bölgeye Hatay adını Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 1936 yılında vermiştir. Acaba görüştüler mi?
Vasıtalar bazen sadece sunum yapar. Bilgi sunulmuştur ve artık yerini almıştır, oradadır. O bilgiyi kabul edip inanmak, yok sayıp reddetmek veya bir kenara koyup bekletmek tamamen kişisel bir meseledir. O bilginin başka bir bilgiyle buluşup, çakışıp yeni bir bilgiyi doğurması, bilginin değişmesi ve dönüşmesi zaten zihinsel bir faaliyeti gerektirir. Ve bilginin, bir kişinin anlam dünyasında olması gereken yere, ancak belirli bir aşamadan geçtikten sonra ulaştığı görülür.
Yüzyıllar öncesine dayanan ezoterik ve gizemli bilgiler üzerine yapılan araştırmaların kökenleri oldukça eskitir. Bu bilgileri izleyen ve çözmeye çalışan kişiler, kurumlar ve örgütler elde ettikleri bilgilerle, deneyimlerle zaman içinde değişim geçirmişlerdir. Yaşanan bu süreçlerle ilgili bilgiler yeni değildir. Açıklanamayan doğaüstü bilgiler, uzun zamandan beri zaten dolaşımdadır. Yeni olan şey, insanların bu bilgileri gelişen teknoloji sayesinde paylaşarak birbirlerine rahatlıkla ulaşabilmesidir. Bir araya gelerek yapmış oldukları münazaralar, teknolojiyi de işin içine katarak, bilgiye yeni bir boyut kazandırmaktadır. Sürecin hızlanması ve kapsamlı bir büyüme evresiyle gerçekleşmesi ise olayın başka bir yönüdür.
Yeni fikirlere inanmak ve güvenmek her ne kadar zor olsa da... Bilgelik tüm bilgileri olduğu gibi kabul etmekle ilgili değil, her bilgiye açık olmakla ilgilidir. Zaten bilgi de hazır olana verilir.
Benim için 3-6-9 sayılarının anlamı burada anlatılanlardan çok daha farklı bir boyutta tezahür etmiştir. Kendi sırrınızı bulmanız dileğiyle…
(*) http://www.ilhamipektas.com/her-canlinin-etrafina-yaydigi-bir-frekans-vardir-dr-ilhami-pektas/
(**) https://dergio.com/20220825/solfej-frekanslari-ve-bedenimize-etkileri