Benden başka golf sopasıyla dayak yiyen kimse olmadı

Yeniyıla Urla’da eşim Tansu’yla başbaşa. ve güzel bir kitap okuyarak giriyorum. Yilmaz Erdoğan’ın “Sinema Benim Çocukluk  Arkadaşım” isimli kitabı.

Bu akşam yeni bir yıla giriyoruz.

Hepinizin yeni yalını şimdiden kutlarım.

Yeniyıla Urla’da eşim Tansu’yla başbaşa. ve güzel bir kitap okuyarak giriyorum.

 Yilmaz Erdoğan’ın “Sinema Benim Çocukluk  Arkadaşım” isimli kitabı.

BKM yayınlarından çıkmış.

 Yılmaz Erdoğan “sinema yönetmeni” olarak yaptığı filmleri ve düşüncelerini anlatıyor.

Büyük bir keyifle okudum.

İLK DEFA KENDİSİNİ ‘DAVADAN DÖNMEKLE

SUÇLAYANLARA SAMİMİ CEVAP VERİYOR

Kitabın en önemli tarafı şu: Zaman  zaman siyasal konularda tavır almamakla eleştirilen, Gezi olaylarında sanatçı arkadaşlarına destek vermemekle “Suçlanan” Yılmaz Erdoğan bu konuda ilk defa çok açık ve net konuşuyor.

Hadi açıkça söyleyeyim.

“Dönekliği” ile, “Davadan dönmekle”  ilgili en samimi düşüncelerini anlatıyor.

Ama ben kitabı anlatmaya daha eğlenceli ve Yılbaşı ruh halimize daha uyacak bölümünden başlayacağım.

“Organize İşler’den yani…”

Çünkü bu kitabı sizlere de o kurmak istiyorum.

HER YIL SEYRETTİĞİM 

İKİ TÜRK KOMEDİ FİLMİ

“Organize İşler” benim için Yılmaz Erdoğan’ın en güzel filmidir.

Her yıl iki Türk komedi filmini en az bir iki defa yeniden seyrederim.

Birincisi “Organize İşler…”

Öteki ise senaryosunun Leman ekibinden insanların yazdığı ilk “Kolpaçino” filmi.

Birincisi ; “komedinin, masumiyetini” ve o masumiyeti anlatmanın estetiğini; ikincisi ise “ Bayağılığını” anlatır.

İkisini de severim. İkisini de her yıl yeniden seyrederim.

Tabi rastladığım zaman vazgeçemediğim Hababam Sınıfı’nı da unutmayayım.

CEM YILMAZ VE ATA DEMİRER İÇİN

SÖYLEDİĞİM YILMAZ İÇİN DE GEÇERLİ

Kitaptan size küçük bir bölümü aktaracağım.

 “Organize İşler” bölümünü anlattığı sayfalar bunlar.

Ama  öteki filmlerini anlattığı bölümleri de aynı merak ve ilgiyle okudum.

Çünkü Yılmaz Erdoğan’ın bütün filmlerini seviyorum.

Cem Yılmaz ve Ata Demirer için söylediğim söz onun için de geçerli.

Ne yapsalar seviyorum.

Şimdi gelelim kitaba…

BİLİN Kİ BİR DOLANDIRICILIK

OLAYINDA MASUM KİŞİ YOKTUR

Kitabın en eğlenceli ve en Yılmaz Erdoğan bölümü bana göre Organize İşler filmini anlattığı sayfalar.

Size  oradan bir kaç küçük bölüm aktarayım:
“Dolandırıcılık  hikayelerini oldum olası çok severim. Çünkü birisi açgözlü birini kandırır, o yüzden mağdur yoktur o hikayelerde, sadece açgözlü vardır. Yani bir dolandırıcılık hikayesi olması için üç şeyin bir araya gelmesi gerekir. Bİr; para; İki; açgözlü insan; Üç; bir organizatör

DOLANDIRICI SEVİMLİ

İNSAN OLMAK KORUNDA

“Şöyle bir şey var. Suçlu olmak başka bir şey, sevimli olmak başka bir şey. Dolandırıcılar sevimli olmak zorunda. İşin bir parçası bu. O adam öyle kaymak gibi olacak ki karşısındaki ona inansın. “

ORGANİZE İŞLER LAFI ÇOK TUTTU

DEMEK Kİ LAZIMMIŞ BİZE BÖYLE BİR LAF

“Bence bulduğum en iyi film isimlerinden biridir ‘Organize Işler’ Sanki böyle bir kavram varmış da ben de filme koydum gibi oldu. Çok lazımmış demek ki. Ha bire başımıza bir şey geliyor adını koyamıyoruz. Al işte organize işler siyasette, hayatta her yerde bir organize iş var.”

BİR İNSANI DÖVMEYE  KALKSAK

KAÇ DAKİKA DÖVEBİLİRİZ ONU

Şöyle bir yorum yapılıyor. Organize İşler dayak sahnesi dışında Tarantino gibi yoğun şiddet sahneleri içeren bir suç filmi değil.

Yilmaz Erdoğan’ın değerlendirmesi şöyle:“İşte Tarantino ile orada ayrılıyoruz(Gülüyor) biz şimdi burada kaç dakika dövebiliriz birini? Diyelim ki  ki 7 dakika. Öyleyse 7 dakika da çekebiliriz o dayak sahnesini. Benim tercihim bu süreci göstermek değil. Başlangıcını, sebebini, sonucunu gösteriyorum. Uzun çekersen bunu estetize etmen gerekir. Mecbursun. O zaman da şiddeti estetize etmiş olursun. Ben ironiciyim. Benim o hazlarda işim yok. “

BEYZBOL SOPASI VARKEN HANGİ

MAFYA GOLF SOPASI İLE ADAM DÖVER

Tabi sohbet bu noktaya  gelince insanın aklına o meşhur golf sopası ile dayak sahnesi geliyor.

Erdoğan o sahneyi şöyle anlatıyor:
“Bildiğim kadarı ile benden sonra öyle bir adet gelişmedi mafyada. Yani golf sopasıyla dayak atmaya başlamadılar. Herhalde fazla sofistike geldi (Mafyaya) onlara. Çünkü beyzbol sopası varken kim takar

golf sopasını? Beyzbol sopası daha kullanışlı, daha çabuk sonuç alınıyor.”

FİLMDE DAYAĞI YEDİM AMA

KUANTUMDAN YANA TAVIR ALDIM

Filmin bir sahnesinde fizik profesörü anneyi oynayan Demet Akbağ şöyle bir şey diyor:
“Polisten sadece bizim korkuyor olmamız ne acayip değil mi”

Devamı da şöyle:”

“Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmak zorunda. Kuantum fiziğini biliyorum bunların hakkından gelebilirim.”

Yilmaz Erdoğan da diyor ki;

“Geliyorlar da nitekim. Ben filmde dayağı yedim ama kuantumdan yana tavır aldım.”

“BU DAYAĞI NİYE YEDİK” ANLARSAK

BU ÜLKEDE BİR SÜRÜ ŞEYİ ANLARIZ

Yılmaz Erdoğan, Organize İşler filmindeki ünlü dayak sahnesini çok eğlenceli anlatıyor:
“Bütün öyküyü aslında ‘Biz bu dayağı niye yedik’ cümlesi üzerine kurduk. Dayak nedir? Neden atılır? Biz niye birbirimizi dövmeye bu kadar meraklıyız’ üzerinden bir sosyolojik arka plan kuruyoruz. Yani aslında bir dayağın hikâyesini anlatırsan bu ülkedeki bir sürü şeyi anlatırsın.”

MÜSLÜM’Ü BEN OYNAYACAKTIM AMA

CEM BU ROL BENİM DEĞİL Mİ DEYİNCE

“Ben sahne inşaatına çok önem veririm. O zaman üç sahneyle de akılda kalabiliyorsun. Cem de (Yılmaz)  bu filmde bir kaç sahnede oynadı. Toplam 4 iş günü çalıştı ama tarihi bir karakter oldu Müslüm.

Dayak sahnesini bir seferde çektik, hem açılışa hem sona koyduk. Senaryoyu ona Necati  vermiş.ben daha taslağı yazıyordum. O sırada Müslüm’ü ben oynayacağım.

Cem, ‘ Müslüm’ü ben oynayacağım bu benim rolüm değil mi’ dedi. Dedim tabi ki…

Cem’in b karaktere muazzam bir katkısı old tabii. O plastik şeyleri de sever, ağzının içine bir şey koyduk. Marlon  Brando gibi ama daha farklı, başka bir şekilde öne  çıkardık çenesini.”

KIVANÇ TATLITUĞ

SİNİR ETTİ BENİ

“Kıvanç’la ‘Kelebeğin Rüyası”nda tanışıp çalıştık ama Kıvanç’ın çok acayip bir mizahi yanı olduğunu, şaka sanatında bu kadar başarılı olduğunu gerçekten bilmiyordum. Sihir oldum buna. Bu kadar yakışıklı olması yetmiyormuşçasına bir de komik olması hoşuma gitmedi.

Senaryoyu sana okuyacağım konuşalım dedim. Ne kadar Adanalı olsun mesela? Çünkü ben hiç Adanalı yazmadıydım, ama çok içimde kalmıştı bu. “

İKİNCİ BÖLÜM

MADEM BU KADAR KARŞISIN, O ZAMAN

KUTUPLAŞMAYA HİZMET ETME ARKADAŞ

Kitabın en ilginç bölümlerinden biri de, Yılmaz Erdoğan’ın bugüne kadar kendisine yöneltilen eleştirilere açık ve net cevaplar vermesi.

Mesela “Döneklik” ve “Davadan dönme”…

Mesela Gezi gibi olaylarda arkadaşlarını desteklemek için “Tavır almaması…”

İşte cevapları:

“Bu siyasi kutuplaştırmayı oluşturanların dilinden bu siyasi kutup lafı düşmüyor.

Madem bu kadar şikayetçisin kutuplaşmaya hizmet etme yani. “

BEN BU KUTUPLAŞMANIN

İÇİNDE DEĞİLİM ÇÜNKÜ

“Çünkü ben, bu dünyaya da, bu ülkeye de, bu doğduğum şehire de, bu şehirlere de bir şeyleri gözleyip onları soğukkanlı bir şekilde sanatsal bir yöne çevirmek için gelmiş birisiyim.

Belki kafam o arkadaşlar kadar hızlı çalışmıyor, bunlar konuları çok çabuk anlıyor, çünkü kafalarında hazır bir ideolojik şablon var.  Daha olay olmadan önce onların fikirlerini biz de biliyoruz.

KATILMADIĞIM BİR DAVADAN

NASIL DÖNMÜŞ OLABİLİRİM Kİ

“Beni herkes bir şekilde kafasında yine tahmin edebileceği bir yere koyuyor.  Ve niçin onun gibi düşünmediğim için sıkıntı çekiyor.

Galiba bir yönüyle benimle bir yakınlık da hissediyorlar ki o hayal kırıklığı var bazılarında.

( Bu durumda davadan dönmüş  mü oluyorum ben.)

“Katılmadığım bir davadan dönmem söz konusu olamaz, değil mi…

Ben o arkadaşlarla hiç bir konuda aynı düşünmüyorum.”

SOSYAL MEDYADAKİ BU ŞEY LİNÇ Mİ,

LİNÇ DEDİĞİN KADDAFİ’YE YAPILANDIR

“Ben  medyacı değilim, medyayla ilgili bir mesleğim yok. Sosyal medyadan pek etkilenmiyorum. Çünkü onların kafalarında bir Yılmaz Erdoğan var ve ondan bahsediyorlar. Ama benden bahsetmiyorlar.

Böyle şeyler toplumsal  figürlerin başına her zaman gelir. Ama böyle diyen kişilerden çok etkilenmiyorum. Çünkü sosyal medyanın estiği kadar gürleyen bir yer olmadığını da görüyorum. Mesela ‘linç’ diye bir şey var. Linç öyle olmaz. Sokakta insanların Kaddafi’ye yaptıkları şeye linç derler.o kavramı getirip oraya taşıyıp, altı  tane ısrarlı sinirlinin  yaygarasına linç falan denmez. “

KİTAPTAN İLGİNÇ BİR KAÇ CÜMLE:

YILMAZ ERDOĞAN KİMLERİN ÇIRAĞIYDI

(*) Kelebeğin Rüyası filminin ilk adı “Mükellefiyet Günlerinde Aşk’mış…”

(*) Levent Kırca’nın ve Ferhat Şensoy’un “çıraklığını” yapmış.

(*) Gişede  en başarısız filmi “Neşeli Hayatlar” olmuş. “Ama bu film için sonradan fan klüpleri kuruldu”diyor.

(*)  istanbul’u yukardan çekmek için Belçika’dan günlüğü  10 bin dolara bir ekip getirmişler, bu ekip 5 gün çalışmış ve 50 bin dolara malolmuş. “O zaman bir seyirciden bize kalan para 1 dolardı. Yani 50 bin seyirciden gelen parayı kamera ekibine verdik” diyor.

(*) Yılmaz Erdoğan oyuncu olarak, Anne Hathaway’le güzel bir aşk hikayesinde çalışmak istermiş. Yönetmen olarak da Jennifer Lawrence’li bir filmi yönetmek.

**

(*) “ Yönetmen Yılmaz Erdoğan: Sinema Benim Çocukluk Arkadaşım”, BKM Yay. Kasım 2024